Alman ekonomi gazetesi Handelsblatt, Türkiye’nin deprem bölgelerinin yeniden yapılanması için sermaye piyasalarından toplamak zorunda olduğu paranın, enflasyonu daha da artırabileceğini yazdı. Gazete, 2024 yılından önce toparlanma olmayacağını dile getirdi.
Türkiye’nin depremle birlikte baş gösteren ekonomik kayıplarını ele alan gazete, haberinde Türkonfed ve ABD bankası Goldman Sachs ve Orta Doğu Enstitüsü’nün görüşüne de yer verdi. Gazete, milli gelirin yüzde 14.3’üne katkıda bulunduğu Türkiye’nin güneydoğusunda tarımın önemine dikkat çekti. Handelsblatt, Türkiye’nin ihracatının yüzde 8.7’si bu bölgeden yapıldığını, bu ihracatın büyük bir kısmının sadece depremden en fazla etkilenen illerden biri olan Gaziantep’ten yapıldığını belirtti.
Alman gazete haberinde özetle şu ifadelere yer verdi:
“Özel Türk Girişim ve İş Dünyası Derneği (Türkonfed), depremin toplam zararının 84 milyar dolara kadar çıkabileceğini tahmin ediyor. Türkenfed’e göre, Türkiye deprem nedeniyle gayri safi yurtiçi hasılanın yaklaşık yüzde 1,2’sine denk gelen yaklaşık 10 milyar dolar kadar ekonomik güç kaybedecek. Ayrıca hasarlı ve yıkık binalar nedeniyle 70 milyar dolar, çalışma saati kaybı nedeniyle de yaklaşık üç milyar dolar kayıp yaşanacak.
ABD’nin önde gelen bankalarından Goldman Sachs da Türkiye’nin deprem nedeniyle ekonomik gücünün yaklaşık yüzde birini kaybetmesini bekliyor. Son olarak, ulusal ekonomi korona pandemisinden sonra yılda yüzde 11,4’e varan oranlarda büyüdü. Analistler 2023 yılı için ulusal ekonominin yüzde 3 ila 3,5 oranında büyümesini bekliyorlar.
Türkiye’nin farklı bölgeleri ekonomik olarak güçlü bir şekilde iç içe geçmiş durumda, bu nedenle ulusal düzeyde de olumsuz etkilerden korkuluyor. Washington merkezli Orta Doğu Enstitüsü analistleri bir analizde ‘Toparlanma kademeli olacak ve 2024’ten önce olmayacak’ diye yazdı. Analistlere göre yüzde 2 ila 2,5 arasında bir büyüme kaybı mümkün.
Ancak yeniden yapılanma yeni ekonomik faaliyetleri de tetikliyor. Bu da ekonomiye verilen zararın bir kısmını hafifletebilir. Görece hızlı bir toparlanma için bir başka argüman da Türk ekonomisinin önemli bölümlerinin hala sağlam olması. Örneğin, ülke için önemli bir döviz kaynağı olan turizm bölgeleri depremden etkilenmedi.
Deprem bölgesinde bile altyapının tamamı yıkılmadı. İskenderun’daki liman, barajlar, önemli petrol boru hatları ve havaalanları gibi bazı ana ulaşım yolları sağlam kaldı.
TÜRK HÜKÜMETİ DAHA AZ ALTIN İTHAL EDİYOR
Bloomberg haber ajansına konuşan bir yetkili, Türkiye’nin depremlerin ekonomik etkisini hafifletmek için acil durum planının bir parçası olarak bazı altın ithalatını askıya alacağını söyledi. Türkiye, yükselen enflasyona ve liranın düşüşüne karşı bir koruma olarak değerli metale yatırım yapıyor.
Depremler dizisinin para politikasını nasıl etkileyeceği henüz belirsiz. Her halükarda, Türkiye’nin yeniden yapılanma için sermaye piyasalarından toplamak zorunda olduğu para, ülkedeki enflasyonu daha da körükleyebilir.
Felaketin Mayıs ayındaki seçimler üzerindeki etkisi ise daha acil olabilir. Çünkü bir yandan ülkenin yeniden inşaya devam edebilmesi için paraya ihtiyacı var. Diğer yandan da zarara uğrayanlar muhtemelen içinde bulundukları durumdan dolayı hükümeti suçlamaya daha meyilli olacaklar.
Burada Türk sigortacılar da önemli rol oynuyor, zira halihazırda müşterilerine son birkaç yılda aldıklarından daha fazla para ödemek zorunda kaldılar. Bu nedenle bazı sigorta şirketlerinin parayı geç ödemesi ve meblağların değerinin enflasyonla birlikte düşük olması mümkün. Bu durum Mayıs ayına kadar sürecek sıcak seçim kampanyası döneminde gerçekleşirse, hükümet bu konuda da suçlanabilir.”
DEPREMDEN ÖNCE DE YÜKSEK ENFLASYON VARDI
Yine Alman t-online sitesinde de “Depremler Türkiye ekonomisini işte böyle vurdu” haberinde Türkiye’nin depremlerden önce de özellikle yüksek enflasyonun baş gösterdiğini, felaketin esas olarak tarımı etkilediğini, bunun da küresel yansımaları olacağını yazdı.
Site haberinde, yabancı yatırımcıların son dönemde Türkiye’den giderek uzaklaştığını, bunda partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın alışılmışın dışındaki para politikasını önemli bir etken olduğunu ve enflasyonla mücadelede temel faiz oranlarını düşürmesi için Merkez Bankası’na defalarca büyük baskı yaptığı ifadelerine yer verdi.
Sitenin haberinde şu ifadelere yer verildi.
“Türkiye ekonomik olarak yüzyılın depreminden önce de büyük sorunlarla boğuşuyordu: Ulusal para birimi büyük ölçüde değer kaybetmişti ve enflasyon aylardır yüzde 50’nin üzerinde seyrediyordu. Şimdi ülke, ülkenin güneydoğusunda on binlerce kişinin ölümüne neden olan yıkıcı depremin ardından yeniden yapılanma ile baş etmek zorunda. Danışmanlık firması Teneo Consultancy’den Wolfango Piccoli’nin de belirttiği gibi turistik bölgeler de depremden büyük ölçüde etkilenmedi. Ve yabancı turistler “şu anda Türkiye’nin en önemli döviz kaynağı.
Başta tarım olmak üzere bazı sektörler daha ağır darbe aldı. Ankara’daki özel TOBB ETÜ Üniversitesi’nde ekonomist olan Ünay Tamgac, deprem bölgesinin Türkiye’nin tarım, ormancılık ve balıkçılık üretiminin yüzde 14’ünden fazlasını karşıladığını tahmin ediyor. Örneğin Türkiye’nin güneydoğusundaki kayısı yetiştiriciliği dünya pazarı için önemli.
1999 yılında Türkiye’yi yıkıcı bir deprem vurmuştu. Büyüklüğü 7.6 olan bu deprem biraz daha az şiddetliydi ve 17 bin gibi çok daha az sayıda insan ölmüştü. Ancak İstanbul metropolü de dahil olmak üzere ülkenin sanayi merkezini vurmuştu. Uluslararası Para Fonu’ndan Mahmoud Mohieldin bu nedenle depremin Türk ekonomisi üzerindeki sonuçlarının daha az şiddetli olabileceğinden şüpheleniyor.
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası, 1999 yılında Türkiye’nin GSYİH’sinin deprem nedeniyle yüzde 0.5 ila 1.0 arasında değer kaybettiğini, ancak ülkenin hızlı yeniden yapılanma önlemleri sayesinde nispeten çabuk toparlandığını belirtiyor. Geriye gerekli fonların nereden sağlanacağı sorusu kalıyor. Türk lirasını istikrara kavuşturmak için alınan önlemler son yıllarda devlet kasasına ağır bir yük bindirdi.
Sonuç olarak, ekonomistler önümüzdeki aylarda ve yıllarda Türk ekonomisi için güçlü karşı rüzgarlar görüyor.”