Programda Türkiye’nin stratejik ve ekonomik önemine vurgu yapılıyor ancak Avrupa Birliği (AB) üyeliğine karşı çıkılıyor. Seçim programında Türkiye’ye ilişkin şu ifadeler yer alıyor:
"Türkiye hem Avrupa hem de Almanya açısından stratejik ve ekonomik olarak çok değerli. Ayrıca toplumlar arasındaki ilişkiler nedeniyle çok sıkı bağlarımız var. Bu yüzden Türk yönetiminin açık, eleştirel ve yapıcı bir diyaloğa hazır olduğunu düşünerek Türkiye ile bundan sonra da birlikte çalışmayı arzuluyoruz. Almanya’nın ikili ilişkileri ve Türkiye’deki toplumsal zenginliği güçlendirmesini istiyoruz. Ancak Türkiye’nin AB’ye üyelik için gerekli koşullar olan demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları konularında giderek uzaklaştığını takip ediyoruz. Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğini bizimle gerçekleşemez. Onun yerine çok yakın bir partnerlik anlaşması arzuluyoruz. Yakınlaşma kapsamında ilk olarak ortak çıkarlarımızı belirleyerek, hangi anlaşmaların yaşama geçirileceğini saptamalıyız. NATO da bir değerler topluluğudur. Üyeleri insan haklarını ve hukuk devleti kurallarını yerine getirmekle yükümlüdür. Türkiye NATO üyesi olarak ortak güvenliğimize katkı sağlarken, politik konsültasyonlara da bağlı kalmak zorunluluğundadır."
SPD’nin programında yer alan ilgili paragrafta, "Türk hükümetinin iç ve dış politikadaki siyasetini kaygı ile izliyoruz. Türkiye hukuk devleti ilkesine, demokrasiye ve uluslararası hukuk düzeninin kurallarına uymak zorundadır. AB ile Türkiye arasındaki diyaloğun bu konuları da ele alabilecek şekilde yoğunlaşması acilen gerekmektedir" deniliyor.
Yeşiller’in seçim programında ise Türkiye ile AB arasındaki müzakerelerin, Ankara’nın yeniden demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine dönmesi durumunda devam edebileceği belirtiliyor.
Programda Türkiye’ye ilişkin yer alan ifadeler şöyle:
"Türkiye’de demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları için mücadele verenlerin yanındayız. İnsan hakları ve hukuk ihlallerini kınıyor, tüm siyasi tutukluların serbest bırakılmasını ve Kürt sorununda politik diyalog ve barış sürecine geri dönülmesini talep ediyoruz. Türkiye’nin saldırgan dış politikasını reddederken, çok taraflı dış ve güvenlik politikalarına dönmesini bekliyor ve bu konunun NATO kapsamında ele alınmasını istiyoruz. Türkiye ile AB arasındaki müzakereler, Ankara’nın tekrardan demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine dönmesi koşuluyla devam edebilir. AB ve Türkiye arasındaki göçmen mutabakatı uluslararası sığınmacı hukukunu hiçe sayarken, başarısız olmuştur ve o yüzden derhal sona erdirilmesi gerekmektedir. Uluslararası hukuk temelinde, yapılan hatalardan ders çıkararak, yerinde mali ve lojistik destek amaçlı, korunmaya ihtiyacı olanların AB’ye gelebilmesini sağlayan yeni bir anlaşmanın yapılması şarttır. Almanya’da yaşayan Türkiye kökenlilerin, Türk hükümeti tarafından, Almanya’da aktif dernek ve devlet medyası üzerinden politik ve dini amaçlı olarak araç haline getirilmesini de kararlı bir şekilde reddediyoruz."