BERLİN (CİHAN)- Almanya'da Büyük koalisyon hükümeti ortaklarından Sosyal Demokrat Parti'ye (SPD) yakınlığıyla bilinen Friedrich Ebert Vakfı Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğüyle ilgili 70 sayfalık rapor hazırladı. Raporda, hükümetin medya özgürlüğüne etkisiyle ilgili olarak, "piyasa baskılarına bağlı bildik medya yoğunlaşmasından bile daha tehlikeli" denildi.
Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğü raporunda "AKP hükümetinin, hükümetle doğrudan ilişki içindeki yatırım gruplarına ait 'havuz medyası' denen ideolojik tek tip gazetecilik uygulamasının ortaya çıkmasına neden olduğunun" altı çizildi.
Türkiye'nin AB sürecinde Almanya'daki en güçlü siyasi destekçisi olan SPD'nin Genel Başkanı, Federal Başbakan Yardımcısı, Ekonomi ve Enerji Bakanı Sigmar Gabriel'in de üyesi olduğu vakfın raporunda Türkiye'ye şu uyarılar yapıldı: "Yeni anayasada ifade özgürlüğünün korunmasını, desteklenmesini güvence altına alarak, uygulamada keyfi değişikliklere imkân vermeyecek biçimde bu haklar açık ve net ortaya konmalıdır. Yasalarda bulunan, ifade özgürlüğünü engelleyen maddelerin; ilgili yasal düzenlemelerin, uygulayıcılarının yorumu doğrultusunda istenmeyen sonuçlar doğurmasını engelleyecek şekilde yeniden düzenlenmesi gereklidir. Ayrıca ifade özgürlüğünü engelleyen bir başka mevzuat olarak Terörle Mücadele Kanunu'nun da tamamen kaldırılması gündeme getirilmelidir."
"AKP'NİN POLİTİKALARI OTORİTER"
Raporda Türkiye'deki muhalif gazetecilerle ve vatandaşlarla ilgili olarak ise, "Hükümetin konumu ve politikalarını eleştiren veya onlara aykırı düşen görüşlerin ifade edildiği tartışmalara dair sınırlamaların getirildiği gözlenmektedir. Bu tip durumlarda vatandaşlar, gazeteciler karalama kampanyalarına hedef olmuş, hatta bazı insanlar bunların "sosyal linçe" yaklaştığı hissine kapılmıştır. Özellikle gazeteciler korkmadan ifade özgürlüğü haklarını kullanamaz oldular ve bunun yerine, işlerini kaybetme ya da mahkemeye verilme endişesiyle otosansür uygulamaya başladılar." tespitinde bulunuldu. "AKP'nin politikaları otoriter, ataerkil doğası nedeniyle keskin eleştirilerin de hedefi oluyor." ifadesi kullanıldı.
"KENDİ HEGEMONYASINI KURDU"
Friedrich Ebert Vakfı tarafından hazırlanan raporda, "AKP'nin 12 yıllık bir tek parti yönetiminin ardından, kamuoyu üstünde hegemonya kurduğuna ve giderek artan ölçüde muhafazakâr tutum ve uygulamaları hayata geçirdiğine dair eleştiriler alıyor." denilerek şu uyarılarda bulunuldu: "İfade ve medya özgürlüğünün mevcut durumu Türkiye'de endişe vericidir. Anayasa genel olarak, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü hakkını garanti altına almakla birlikte, yasalar ve tüzükler, yoruma açık ve hükümetin gündemine göre uygulanabilecek ciddi sayıda olası ve çoğunlukla müphem ya da iyi tanımlanmamış sınırlamalar içermektedir."
'HAVUZ MEDYASI' ELEŞTİRİSİ
AKP'nin medyayı kendi denetimine almasıyla ilgili ise şu endişeler dile getirildi: "Geçmişte sermaye sahipleri, hükümet yanlısı medya içeriği sağlayarak hükümetle olan iş ilişkilerinde ekonomik avantaj sağlama amacıyla medya sektörüne girmeyi isterken, bugünlerde sadece kendi politikalarının avukatlığını yapan bir medya yaratma arzusundaki iktidardaki siyasi güçler, medya sahibi olmak için ihalelere girenleri teşvik ediyor."
Havuz medyası sistemine sert eleştirilerin yapıldığı raporda AKP hükümetinin şu stratejisine de dikkat çekildi: "Özellikle 'havuz medyası' olarak tanımlanan medya gruplarında, mesleki çevrelerde daha önce tanınmayan gazeteciler çalışmaya başlamış ve gazetecilik becerileri veya niteliklerinden ziyade siyasi uyumları sayesinde kendilerine yer bulmuşlardır."
Diğer taraftan ise hükümet tarafından hazırlanan İnternet Yasası ve Telekomünikasyon ve İletişim Başkanlığı'nın (TİB) uygulamaları da sert bir dille eleştirildi. "İnternet Yasası pek çok olası sınırlama getiriyor." denilerek şunlar kaydedildi: "TİB, internette yayınlanan bir kaydın bir bireyin mahremiyet hakkını ihlal ettiği şikâyetine dayanarak, önceden yargısal denetim olmaksızın içeriği engelleme yetkisine sahiptir. Buna ek olarak TİB'in mahremiyet hakkını koruma konusunda aksi sonuçlar doğurabilecek herhangi bir gecikme söz konusu olduğunda re'sen bir kapatma emir yayınlama yetkisi de bulunmaktadır."
"Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) muğlâk yapısı aslında AKP hükümetinin koşulları kendi amaçlarına en uygun biçimde belirlemesini sağlamakta, süreci manipülasyona açık ve başvuranlara olası siyasi baskı uygulanmasını mümkün kılmaktadır." eleştirisinin de yer aldığı medya raporunda "TRT'nin hükümet tarafından bir sosyal mühendislik aracı olarak kullanıldığına" da dikkat çekildi.
"MAHKÛM GAZETECİLERİN SESİ DUYULMUYOR" TEPKİSİ
Gazetecilerin tutuklanmalarının eleştirildiği raporda yer alan şu tespitlerde dikkat çekti: "Sivil toplum ile profesyonel medya örgütleri ifade özgürlüğü ve mahkûm gazeteciler hakkında açıkça konuşsa da bu kişilerin sesleri, hükümettekiler ya da yargıdakiler tarafından genellikle duyulmamaktadır."
"Uluslararası sıralamalarda Türkiye basın ve medya özgürlüğünde çok hızlı bir düşüş gösteriyor." tespitinin altınının çizildiği raporda ayrıca Türkiye'ye '2003'te geçerliliğini kabul ettiği ifade özgürlüğünü garanti altına alan Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi'ne uy' çağrısında bulunuldu. CİHAN