Kölner Stadt Anzeiger gazetesi Alman polisinin dört DİTİB imamına yönelik düzenlediği operasyonu şöyle değerlendiryor.
"DİTİB genel zan altında. DİTİB çatısı altında reform yanlısı, mümkün olsa bugün Ankara ile bağlarını kopartmak isteyen gruplar olduğu gözardı ediliyor. Kendimizi kandırmayalım: DİTİB'in yönetim kurulu buna müsait değil. DİTİB yönetimi, Almanya'da yaşayan Müslümanları karalamak ve iftira atmak ithamlarıyla yüzleşmek zorunda. İkinci ve üçüncü kuşak Müslümanlar memleketlerini artık Türkiye değil, Almanya olarak görüyor."
Neue Osnabrücker Zeitung'un aynı konuya ilişkin yorumunda Türk hükümetinin tutumuna ilişkin şu satırlar göze çarpıyor:
"Yüzlerce cami derneğinin çatı kuruluşu niteliğindeki DİTİB bugüne kadar Almanya'da Müslümanlarla diyalog kurmak isteyen politikacı, kurum ve toplumların başvurduğu en uygun adresti. DİTİB'in Türk hükümetinin Almanya'ya uzanan kolu olduğu iddiaları kulak arkası edildi. Naiflikten mi? Yoksa rahatlıktan mı? Sebebi her ne olursa olsun Almanya'nın bu konunun üzerine daha erkenden eğilmemiş olmasının bedeli bugün ödeniyor. AKP'nin, DİTİB imamlarına yönelik baskınları 'yıldırma kampanyası' olarak nitelendirmesi Türk hükümetinin, imamların davranışlarının yasa dışı olduğunun bilincinde oldukları hakkında çok şey söylüyor."
Ludwigshafen kentinde çıkan Rheinpfalz gazetesinin DİTİB'deki casusluk iddialarına yönelik yorumu ise şöyle:
"2013 yılında AKP hükümeti ile Gülen yapılanması arasında patlak veren savaş, DİTİB camilerini de ağır biçimde sarsan bir Müslüman abi-kardeş savaşı. Federal hükümet 1984 yılında Müslüman bir ortak ihtiyacından dolayı DİTİB’in kurulmasını sağladı ve bugün de bu ihtiyacı devam ediyor. DİTİB demokratik hukuk devletine riayet eden bir Müslüman dernek olarak kuruldu. Bu derneğe bağlı 900’den fazla cami ve bu camilerin de sayısız gönüllü çalışanı var. Kim DİTİB kendini Ankara’dan koparmalı ve bağımsızlaşmalı diyorsa prensipte haklı ama işi biraz kolay gösteriyor. Zira DİTİB’in yerine kim gelmeli? Ve gelecekte bu imamlara ücretlerini kim ödeyecek?"