Almanya ile kirli pazarlık

Almanlar için ‘Nazi artığı’, ‘düşmanlarımız’ diyen Erdoğan şimdilerde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na nabız yoklattırıyor.

SHABER3.COM

Ekonomist Semih Ardıç son günlerdeki Almanya Türkiye yakınlaşmasını yazdı... TR724.com'daki yazısında Ardıç, 'Erdoğan'ın  AKP iktidarına yakın gazetelerin yazdığının aksinei süt dökmüş kediden farksız' dedi

Federal Almanya, Türkiye’nin demokrasi ve insan haklarından uzaklaştığını belirterek, malî müeyyideleri ihtiva eden siyaset değişikliğini 20 Temmuz 2017’de ilan etmişti. O günden bu yana Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) lideri ve Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan’ın anladığı dilden, yani malî cenahtan yapılan baskının netice vermeye başladığı konuşuluyordu.

Avrupa Birliği’nin (AB) üyelik öncesi malî yardımları kesildi. Gümrük Birliği mutabakatının Türkiye’nin talep ettiği değişikliklere göre yeniden müzakere edilmesi talebine cevap verilmedi. Gümrük Birliği’nde iyileştirme planı daha evvel AB Komisyonu’nda kabul edildiği halde son dakikada tam zıddı bir karar alınması Türkiye’nin üyelik ihtimalini zayıflatmıştı.

ALMANYA’DAN ‘DEMOKRASİYE DÖNÜN’ MESAJI

Almanya, AB kapısından giriyormuş gibi yapan Erdoğan’a altı aydır alenî ya da zımnî mesajlarla ‘demokrasiye dön’ diyor. Aksi halde üyelik defterinin kapatılacağı, Türkiye’nin siyasî ve iktisadî kayıplarının artabileceği diplomatik dille aktarılıyor.

Türkiye’de yatırımlara verilen kredi garantilerinin de askıya alınması, Alman bankalarının musluğu kısması paraya en fazla ihtiyaç duyduğu günlerde Erdoğan’a istemeye istemeye geri adım attırdı. Almanlar için ‘Nazi artığı’, ‘düşmanlarımız’ diyen Erdoğan şimdilerde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na nabız yoklattırıyor.

REHİN TUTTUKLARINI BIRAKIYOR

Erdoğan’ın seviye ve diplomatik nezaketten bînasip üslubuna seviyeli ve netice odaklı mukabelede bulunan Almanya Başbakanı Angela Merkel bu tarz-ı siyasetinde netice almaya başladığını gösteren hâdiselerle Çavuşoğlu’nun Almanya ziyareti arasında irtibat var.

İstanbul Büyükada’da toplantı esnasında gözaltına alınıp hapse atılan insan hakları müdafiî Peter Steudtner serbest bırakıldı. Aralık 2017’de Alman gazeteci ve mütercim Meşale Tolu da tahliye edildi. Berlin’in masaya yumruğunu vurduğu 20 Temmuz 2017’de elliye yakın Alman vatandaşı Türkiye’de hapse atılmıştı. Sadece bilinen isimlerin tahliyesi haber oluyor. Diğer Alman vatandaşlarından kaçının tahliye olduğu bilinmese de son iki ayda çok sayıda kişinin tahliye edildiği belirtiliyor.

ERDOĞAN, DENİZ YÜCEL’İ SON KOZ OLARAK KULLANACAK

Die Welt Gazetesi Muhabiri Deniz Yücel’e gelince… Erdoğan, Yücel’i son koz olarak elinde tutacaktır. Muhtemelen sıkıştığı noktada tahliye ettirip Almanlarla yeni bir sayfa açmanın yollarını arayacak.



Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu ile Goslar’daki buluşması Erdoğan’ın yelkenleri suya indirdiğini ele veriyor. AKP iktidarına yakın gazetelerin yazdığının aksine Ankara’nın hali süt dökmüş kediden farksız.

BERLİN’İN KIRMIZI ÇİZGİSİ: İNSAN HAKLARI

İki bakanın buluşmasından net bir açıklama yapılmaması Berlin’in kırmızı çizgilerini muhafaza ettiğini ortaya koyuyor. Diğer taraftan Türkiye’ye silah satışına yeniden müsaade edilmesi için lobi yapan bazı Alman silah tüccarları, tutuklu gazeteciler meseleine ya da Olağanüstü Hal’e fazla aldırmıyor.

Almanya Dışişleri Bakanı Gabriel’in, Alman Der Spiegel dergisine verdiği mülakatta, Almanya’dan Türkiye’ye hâli hazırda durdurulmuş olan silah ihracatının tutuklu gazeteci Deniz Yücel davası ile bağlantılı olduğunu ifade etmesi ‘insan hakları mı, silah mı?’ tartışmalarına sebebiyet vermişti.

‘SİLAHA MUKABİL YÜCEL’ KABUL EDİLEMEZ

Kamuoyu böyle bir anlaşmanın Almanya’nın tutarlı ve diplomatik ihtiyat içerisinde ince ayar yaparak Türkiye’ye mukabil tatbik ettiği siyasetin meşruiyetine gölge düşüreceğinde hem fikir: “Alman vatandaşı olan gazeteci Yücel haksız yere tutuklandı ve Erdoğan’ın elinde rehin. Böyle olduğu halde Yücel’in tahliyesini yeni silah ticaretine bağlamak alay edici bir durum.”

Temel hak ve hürriyetler hiç bir pazarlığa açık değildir. Alman halkı kadar siyasetçiler de bunun farkında. Erdoğan senelerdir AB’ye verdiği reform taahhütlerini yerine getirmediği gibi son iki senede Türkiye’yi sivil bir diktatörlüğe kaydırdı.

CANAVARA DİŞ KİRASI ÖDEMEK

Ben bu satırları kaleme alırken ajanslardan OHAL’in 19 Ocak’tan itibaren üç ay daha uzatılacağı haberi geldi. OHAL’de insan hakları ihlalleri darbe dönemlerini bile mumla aratırken görüldüğü üzere başkan seçilene kadar Erdoğan’ın o sopayı elinden bırakmaya niyeti yok.



AB’nin kuruluş felsefesine dercedilen ve Alman Anayasası’nın merkeze aldığı insan haysiyet ve şerefini hiçe sayan OHAL rejimi devam ederken Almanya’nın tam netice almaya başladığı bir devirde birkaç tank daha satma uğruna duruşundan taviz vermesi zayıf bir ihtimal.

Almanya taviz verirse ne olur? Temel haklara dair nasihat verirken kendisini Erdoğan’ın şantajına açık hale getirmiş olur. Bu geri adım, canavara diş kirası ödemektir.

MÜŞAHHAS ADIM ATMADAN OLMAZ

Gabriel’in böyle bir kirli pazarlığa ikna olacağını zannetmem. Bakan Gabriel, Alman kamuoyunun bu kadar ihlalin yaşandığı Türkiye’ye mükafat gibi hamlelere karşı çıkacağını unutmuş olamaz.

Erdoğan ve etrafındakiler hakaret etmeyi bıraktığına göre bir sonraki adımları atması talep edilecektir. Zira Erdoğan, Ankara’nın ihtiyaç duyduğu kaynakları Rusya ve Çin’den temin edemeyeceğini yaşayarak öğrendi. O halde Almanya haklı taleplerinde niçin geri adım atsın?

CEM ÖZDEMİR: TÜRK HÜKÛMETİNİN ROTASI DÜZELMEDİ

Diplomasinin işlemesine kimse itiraz etmiyor. Bilakis diyalog memnuniyet vericidir. Yeter ki insan hakları paraya feda edilmesin.

Yeşiller Partisi eş başkanı Cem Özdemir aynı endişeyi taşıyor olmalı ki Alman savunma sanayii şirketi Rheinmetall’in Türkiye’de tank fabrikası kuracağı söylentilerine atıf yaptı: “Rehin alan kişiye rehineyi serbest bırakması için ödül olarak bir tank fabrikası inşa etmek bütünüyle absürt bir mantık olur.” ifadelerini kullandı. Özdemir şu hususun altını çiziyor: “Türk hükûmetinin sempati toplama politikası bir rota düzelmesinin sonucu olmadı, aksine ekonomideki sıkıntılar ve siyasî izolasyonla ilgili oldu.”

Almanya’da Özdemir ile aynı endişeleri dile getiren siyasetçilerin sayısı hiç de az değil.

TÜRKİYE NORMALLEŞMEDİĞİ MÜDDETÇE…

Ezcümle Türkiye’de hukuk devletinin asgarî şartlarına sadık kalınmadığı, muhalifler ve gazetecilerin siyasî sebeplerle tutuklu bulunduğu ve OHAL kaldırılmadığı müddetçe Berlin-Ankara arasındaki münasebetlerde normalleşme, AB ile Gümrük Birliği’nin genişletilmesi ve her şeyden önemlisi silah ticareti olma ihtimali sıfıra yakındır.

Çavuşoğlu ile Almanya’ya yoklama çeken Erdoğan, yalan ve hilelerle yol alınamayacağını kabul etmedikçe ve demokrasiye rücu etmedikçe Gabriel ile Çavuşoğlu buluşması çay-kahve içmekten öteye geçemez.
<< Önceki Haber Almanya ile kirli pazarlık Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER