"Yıllardır ölüm tehditleri alıyoruz, somut tehditler de var. Bununla yaşamayı öğrendik." Bu sözler, Akdeniz'deki sığınmacıları kurtarma faaliyetleri yürüten "Sea-Watch" adlı gemide çalışan Ruben Neugebauer'e ait. O, aşırı sağcılar tarafından hazırlanan ve internette yayınlanan "kara listede” adı geçenlerden biri.
Kurtarma görevlisi, ölüm tehditleriyle yaşamaya alışık olduğunu bu sözlerle ifade ediyor. Neugebauer boğulmaktan kurtardığı sığınmacıların Avrupa'ya getirilmesini sağlıyor, bu görevle de sadece dost kazanmayacağını biliyor. Bu nedenle de aşırı sağcıların düşman olarak gösterdikleri kişilerin yer aldığı "kara listede" adının yer almasına şaşırmadığını belirtiyor.
Ancak listede adının yer aldığını öğrenenlerden Mark Heinrich, Neugebauer kadar sakin değil. Listede yer aldığını polisten değil, DW'den öğrenen Heinrich, şoke olduğunu anlatıyor: "İlk aklıma gelen şu: Acaba yanımda biber gazı taşımalı ya da farklı bir şekilde kendimi korumalı mıyım?"
Heinrich öğretmenlik yapıyor. Bugüne kadar aşırı sağcılarla neredeyse hiç ilgisi olmamış. Ancak blogunda, sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisine karşı düşüncelerini net bir şekilde ifade etmesinin ardından nefret içerikli mesajlar almaya başlamış. Heinrich, blogunda yazdıkları nedeniyle aşırı sağcıların listesinde yer aldığını tahmin ediyor. Daha fazla hedef olmamak için de DW ile konuşmasında gerçek adını kullanmak istemiyor.
Hedef: Korku ve endişe
Siyaset bilimci Hajo Funke, uzun yıllardır aşırı sağcılar üzerine araştırmalar yapıyor. Funke'ye göre, bu tarz "kara listeler" hazırlayanlar birçok amaç güdüyor. "Bununla korku ve endişe yaymak istiyorlar" diyen siyaset bilimci, bu tarz hedef gösteren listelerin Kassel Bölge Valisi Walter Lübcke cinayeti gibi somut etkileri olabileceğini söylüyor.
Lübcke, 2 Haziran'da evinde başına yakın mesafeden ateş edilmesi sonucu hayatını kaybetmişti. Cinayet zanlısı gözaltına alınmış ve soruşturmada cinayetin aşırı sağla bağlantılı nedenlerle işlenmiş olabileceği ihtimali üzerine Federal Savcılık dosyayı devralmıştı.
Lübcke de aşırı sağcıların hazırladığı bir "kara listede" yer alıyordu. Siyaset bilimci Funke, aşırı sağcıların hazırladığı bu tarz listelerin bir amacının da "X Gün"e hazırlık olduğunu öne sürüyor. Funke söz konusu "X Gün”ün aşırı sağcıların yönetimi devralmayı umdukları gün olduğunu söylüyor. Bu listelerin o gün, kişileri bulmak için kullanılabileceğini belirtiyor.
Mark Heinrich ve Ruben Neugebauer'in isimlerinin olduğu liste "Hepinizi ele geçireceğiz" başlığını taşıyor ve yaklaşık 200 kişiye ait verileri kapsıyor. Kim tarafından hazırlandığı bilinmeyen listeye internette sadece birkaç saat erişilebildi.
DW, söz konusu listeye ulaştı. Listede sadece isimler bulunmuyor. Aynı zamanda adresler ve kişilere ilişkin yorumlar da yer alıyor. Örneğin, isimlerin yanlarına, son dönem aşırı sağcılar tarafından Müslümanları aşağılamak için kullanılan "Musel" kelimesinin geçtiği hakaretler veya "Solcu spastik" gibi ifadeler yer alıyor. Listede yer alan kişilerin çoğunu aktivist, gazeteci ya da Yeşiller ve Sol Partili siyasetçiler oluşturuyor.
Aşırı sağcılar tarafından hazırlanmış böylesi çok sayıda "kara liste" bulunuyor. Örneğin aşırı sağcı grup "Nordkreuz" solcu bir punkrock dağıtım şirketinin internet sayfasını hackleyerek, 25 bin kişinin adres verilerine ulaştı. Uzun süredir özellikle Yahudilerin isimlerinin yer aldığı listeler de mevcut. "judas.watch" adlı platformda Yahudiler "düşman" olarak gösteriliyor ve nefret edilme derecelerine göre A'dan D'ye kadar kategorilere ayrılıyorlar. Platformda hedef gösterilenler Davud'un Yıldızı ile işaretleniyor.
Somut bir tehlike yok mu?
Almanya İçişleri Bakanlığı, söz konusu listelerin yol açacağı olası tehlikeleri incelediklerini belirtiyor. Yapılan bir basın açıklamasında, "Şimdiye kadar henüz listedeki kişilerin somut bir tehlikeyle karşı karşıya olduklarına dair bir dayanak bulunmadı" ifadeleri kullanılıyor. Federal Emniyet Teşkilatı'na göre de listede yer alan kişi ve kurumlara yönelik bir tehdit bulunmuyor.
Bu nedenle listeler ve listelerde isimleri geçen kişilerle irtibata geçme görevi eyalet emniyet teşkilatlarına bırakıldı. Eyaletlerin uygulamaları da birbirinden farklı. Almanya genelinde ortak bir uygulama bulunmuyor. Bunun sonucunda da, örneğin Münih'te yaşayan biri listede yer aldığını daha önce öğrenirken, Berlin'de yaşayan biri listede adının geçtiği bilgisine sahip olamıyor.
Berlin'de aşırı sağcılık ve ırkçılık mağdurlarına danışmanlık sunan ReachOut adlı sivil toplum kuruluşundan Helga Seyb, polis ve İçişleri Bakanlığı'nın bu konudaki uygulamalarını ihmalkâr buluyor. Seyb'e göre, listeler bir tehdit oluşturuyor: "Veriler toplanıyor ve bu veriler kullanılmak amacıyla toplanıyor. Belki şimdi tehlikeli değil ancak tehlikeli olabilecek bir an gelebilir."
Listeler ne kadar tehlikeli?
Siyaset bilimci Hajo Funke, tehlikenin listeden listeye ve kişiden kişiye değişebileceğine dikkat çekiyor. Ona göre, 25 bin kişinin isminin yazılı olduğu ve sol kesimden bir internet sayfası üzerinden ele geçirilen bir listedeki herkes tehlikede olmayabilir.
Ancak daha az kişinin olduğu listeler, örneğin, "Hepinizi ele geçireceğiz" gibi bilinçli olarak adres taramalarının yapıldığı ve internete koyulan listelerde, isimleri geçen kişiler için tehlikenin daha büyük olduğunu vurguluyor. Funke, "Emniyet birimleri işlerini iyi yapsalardı, bu şekilde değerlendirme yapar ve bunu kamuya teşhir ederlerdi" diyor.
Listede ismi geçenlerde büyük bir korku, hayal kırıklığı ve kızgınlık hâkim. Ruben Neugebauer, "Yetkililer tarafından ortada bırakıldık. İçişleri Bakanlığı bu tarz listelerin yol açtığı tehlikeyi kabul etmedi ve şimdi de inkâr ediyor. Bu büyük bir skandal" diye konuşuyor. Neugebauer, listede yer alan öğretmen Mark Heinrich gibi diğer mağdurlarla irtibata geçiyor. Karşılıklı dayanışma şu anda onlar için en büyük destek.
(Ruth Krause - Deutsche Welle Türkçe)