Thüringen eyaletinin Sol Partili Başbakanı Bodo Ramelow, eyaletteki belediyelerin sınıra ulaştığını belirterek Suhl kentindeki ilk kabul merkezine uzun süredir kapasitenin üzerinde kişinin alındığını kaydetti. Ramelow, "Normalde merkeze 800 kişinin alınabilmesi öngörülürken şu an 1000'in üstündeyiz. Gelenlerin sayısı güçlü bir şekilde artıyor" dedi.
Aşağı Saksonya eyaletinin Sosyal Demokrat Partili (SPD) İçişleri Bakanı Daniela Behrens de eyaletler ve belediyeleri "zor bir sonbaharın beklediğini" belirterek eyaletteki çok sayıda barınağın acil durum kapasitelerini kullanmaya başladığını kaydetti. Behrens, "Bunun sonucunda barınma kalitesi ve bize gelen insanların durumu kötüleşti. Giderek daha dar bir alanda, daha fazla insanın barınması tüm taraflar açısından yükü artırıyor" uyarısı yaptı.
Saksonya eyaletinin Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili İçişleri Bakanı Armin Schuster ise Polonya sınırındaki sınır kontrollerinin sıkılaştırılması çağrısını yineledi. Federal İçişleri Bakanına sınır polisinin doğrudan sınır çizgisine konuşlandırılması çağrısı yapan Schuster, insan kaçakçılığı sorununu kontrol altına almak için sınırın iç kesimlerinde yapılan tesadüfi genel kontrollerin yeterli olmadığını vurguladı.
Thüringen eyaletinin Sosyal Demokrat Partili (SPD) İçişleri Bakanı Georg Maier ise Rusya ve Belarus'u sığınmacıları, Almanya'nın istikrarını bozma hedefi doğrultusunda kendi çıkarları için kullanmakla suçladı. "Doğu Avrupa üzerinden artan göçün arkasında Rusya ve Belarus'un olduğunu" savunan Maier, "Türkiye'den Suriyeli sığınmacıların organize bir şekilde uçakla Rusya'ya götürüldüğünü, buradan Belarus ve Polonya yoluyla Almanya'ya yönlendirildiğini" iddia etti.
Hür Demokrat Partili (FDP) Maliye Bakanı Christian Lindner de düzensiz göçün Almanya'ya "milyarlarca euro"ya mal olduğunu söyledi. Bu miktarın ülke içinde yapılacak yatırımlar için gerekli olduğunun altını çizen Lindner, "Bu nedenle göç politikasında bir dönüm noktasına ihtiyaç var" dedi.
Danimarka modeli tartışması
Hristiyan Birlik partilerinin gençlik teşkilatı olan Genç Birlik'in (JU) Başkanı Johannes Winkel de Alman iltica politikalarında Danimarka örneğinde köklü reform çağrısı yaptı. Winkel, örnek olarak sosyal açıdan sorunlu bölgelerin mercek altına alınması, paralel toplumlar oluşmasının engellenmesi, göçmen kökenli ailelerin çocuklarına çocuk yuvasına gitme zorunluluğu getirilmesi gibi önlemler sıraladı.
CDU'lu Thorsten Frei da Danimarka'nın iltica politikalarında izlediği rota sayesinde ülkedeki sağ popülist Danimarka Halk Partisinin oy oranının son 7 yılda yüzde 20'lerden yüzde 2,6'ya düşürüldüğünü kaydetti.
Yıllardır ilticayı engelleyici politikalar izleyen Danimarka'da 2016'dan bu yana sert önlemler uygulanıyor. Yetkililere ülkeye yeni gelen sığınmacıların üstlerinin aranması, 10 bin kron (1342 euro) üzerinde değere sahip eşyalarının ellerinden alınması gibi yetkiler tanınırken sığınmacıların aile birleşimi başvurusu için beş yıl beklemesi gerekiyor.
Almanya'nın FDP'li Adalet Bakanı Marco Buschmann da Danimarka modeli tartışmalarına katılarak, bu konuda düşünülebileceği mesajı verdi. Buschmann, "Bir taraftan tabii ki insanî yükümlülüklerimizi yerine getirmek zorundayız. Ama aynı zamanda ülke olarak aşırı yük altına girmekten de kaçınmamız gerekiyor" dedi.