Uğur Mumcu'yu anma programında konuşan Gazeteci Altan Öymen, basına müdahalenin en çok olduğu dönemde dahi mahkeme kararı beklendiğini hatırlatarak, "Şimdi cezasız infaz var." dedi.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Uğur Mumcu, ölümünün 23. yıl dönümünde Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Bakırköy Belediyesi'nin ortaklaşa düzenlediği programla anıldı. Program çerçevesinde sahne alan Emre Kınay, Mumcu'nun Abdi İpekçi'nin ölümünün ardından kaleme aldığı yazısını okudu. Kınay, konuşmasının sonunda "Yiğidim Aslanım" eserini seslendirdi.
Bakırköy Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi'nde Piyanist Şevki Karayel'in müzik performansı ile başlayan program; Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Ahmet Abakay, Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Uğur Güç, Radikal Gazetesi Yazarı Altan Öymen, Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Aydın Engin, Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, Yazar Hıfzı Topuz, Basın Enstitüsü Başkanı Kadri Gürsel, Sunucu ve Yazar Metin Uca, Apovyematini Gazetesi Sahibi Mihail Vasiliyadis, Posta Gazetesi Yazarı Nedim Şener, öldürülen gazeteci Nuh Köklü'nün eşi ve Yurt Gazetesi Ekonomi Editörü Sibel Köklü'nün konuşmacı olarak katıldığı forum ile sona erdi.
Forum öncesi açılış konuşmasını yapan TGC Başkanı Turgay Olcayto, düşünce ve ifade özgürlüğü için bedel ödeyen gazeteciler olduğunun altını çizerek, "Basın özgürlüğünü ayakta tutmak, düşünce ve ifade özgürlüğünü engelleyen bütün koşulları ortadan kaldırmak için uğraş veren ama bu uğurda bedel ödeyen, canını veren arkadaşlarımızı, kardeşlerimizi, ağabeylerimizi anmak için bir aradayız. Bugün bizim basın müzemizde sadece belgelerle tespit edebildiğimiz 65 arkadaşımızın ismi var. Tespit edemediğimiz bunlardan çok daha fazla. Türkiye böyle bir ülke olmalı mı? Bu utancın kimin üstünde kalması lazım, bunlar ayrıca konuşulacak şeyler." şeklinde konuştu.
Gazetecilerin öldürülmesi, tutuklanması ve Türkiye'de gazetecilik mesleğinin zorlukları konularının ele alındığı 'Türkiye'de Gazeteci Olmak... Gazeteci Ölmek...' forumunda konuşan Gazeteci Hıfzı Topuz, öldürülen ve tutuklanan gazetecilerin sayısının o ülkenin demokrasisi açısından büyük bir ölçü olduğunu söyledi. Bir ülkede gazeteci cinayetleri ve tutuklu gazeteci sayısının fazla olmasının tehlikesine dikkat çeken Topuz, "Bu sayıların yüksek olması karanlıkların, kaba kuvvetin, barbarlıkların, gericiliğin zaferi ve demokrasinin ayaklar altına alınmasıdır." ifadelerini kullandı.
Radikal Gazetesi Yazarı Altan Öymen ise konuşmasında tutuklu gazetecilere ve basın özgürlüğüne vurgu yaptı. Öymen şunları söyledi: "Geçmişte basın özgürlüğüne çok müdahale edildiği zamanlar yaşadık ama hiç olmazsa gazetecileri hapse koyacakları zaman cezanın kesinleşmiş hale gelmesini bekliyordun. Hiç de basına müsamahası olmayan hükümet dahi buna dikkat ediyordu."
Eskiden mahkeme kararı kesinleşmesinin beklendiğini hatırlatan Öymen, gazetelere tutuklanmadan önce haber verildiğini kaydetti. Şu anda insanların neden tutuklandığını dahi bilmediğinin altını çizen Öymen, "Size haber veriyorlar. Biliyorsunuz ne gün gideceğinizi en azından. Şimdi evden alıyorlar insanı, niçin tutulduğunuzu da bilemiyorsun. Genellikle yazdığın şey yüzünden olmuyor bu, Can Dündar'a olduğu gibi. 50 küsur gün oldu, daha suçun ne olduğu belli değil, ne iddianame yazıldı ne dava açıldı. Ne zaman açılacağı belli değil." dedi. Gazetecilerin ceza almadan cezaevinde yattığını belirten Öymen, "Cezaevi diyor ama ne ceza alınmış ne cezaya yönelik suç belli olmuş, bunun adı cezasız infaz. Bu manzaradayız." sözleriyle eleştirilerini dile getirdi.
Basın Enstitüsü Başkanı Kadri Gürsel ise Uğur Mumcu'yu anmanın önemine vurgu yaparak, "Uğur Mumcu'yu anmanın bugünün Türkiye'sindeki anlam ve öneminin ne olduğu hakkında biraz kafa yorunca şunlar çıkıyor karşıma. Uğur Mumcu'yu anmak gazeteciliği savunmaktır. Bugün bu rejimin hedefinde gazetecilik vardır. Gazeteciliği yok ettiler, gazeteciliği ana akımda, endüstriyel medyada yapılamaz hale getirdiler. Dolayısıyla Uğur Mumcu'yu anmak gazeteciliği savunmaktır her şeyden önce. Erdem Gül ve Can Dündar'ın özgürlüğünü savunmaktır. Çünkü gazeteci ve gazetecilik düşmanı rejimin altında yaşıyoruz." sözlerini kaydetti.
Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkan Ahmet Abakay ise medyanın fiilen devletleştirildiğine dikkat çekerek, "Son 13 yıldaki iktidarın uygulamalarıyla medyanın yüzde 80'i fiilen devletleştirilmiştir, iktidarlaştırılmıştır. İktidar bunun tümünü istiyor, ya benim olursunuz ya sizi yok ederim diyor." ifadelerini kullandı. Gazetecilerden sonra sıranın akademisyenlere geldiğini aktaran Abakay, "Ülkede ne yazık ki zalim, acımasız bir iktidar bu koşulları yaratmış durumda. Şimdi biz gazeteci ve yazarlarla birlikte akademisyenlere sıra geldi. Basın tarihi, Türkiye'de cinayetler tarihidir." dedi. Abakay, basın ifade özgürlüğü sıralamasında Türkiye'nin artık Afrika ülkeleriyle birlikte sayıldığını kaydetti.
Uğur Mumcu ile iki yıl aynı evi paylaştığını anlatan Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Aydın Engin, bugüne kadar konuşmanın sonuna getiremeyeceği kaygısı nedeniyle Mumcu'nun ölüm yıldönümlerine hiç katılmadığını söyledi. Gazeteciliğe aynı zamanda adım attıklarını belirten Engin, "Parlak iki kişi, biri oyun yazarı parlak (Aydın Engin), diğeri idare hukuku asistanı parlak (Uğur Mumcu), parlak geleceklerini bir yana bıraktılar aynı gün, aynı saat, aynı dakikada ve aynı masada profesyonel gazeteci oldular." diye konuştu. Engin, Uğur Mumcu ve Hrant Dink'in öldürülmesinin nedeninin yaptıkları 'habercilik' olduğuna vurgu yaptı.
Foruma konuşmacı olarak, geçen yıl attığı bir kartopu nedeniyle Kadıköy'de öldürülen Nuh Köklü'nün eşi Yurt Gazetesi Ekonomi Editörü Sibel Köklü de katıldı. Eşinin öldürülmesinin politik bir cinayet olduğunu belirten Köklü, "Nuh Köklü cinayeti politik bir cinayettir. O dönemin siyasi iklimi aslında bugünkü iklim. Gelişerek, şiddetlenerek devam eden iklim neydi. 'Benim esnafım gerektiğinde polistir yeri geldiğinde Alperendir' zihniyeti toplumu kutuplaştırdı ve toplum ikiye bölündü. Saflar oluştu. Nuh da öldürüldüğü gün İç Güvenlik Tasarısı'yla ilgili protesto eylemine katılmıştı. Oradan dönüyordu." dedi. Nuh Köklü'nün son aylarında işsiz olduğunu aktaran Köklü, "Nuh gazeteci olarak öldü. Ama işsiz bir gazeteci olarak öldü. Son 7 -8 ayını işsiz olarak geçirdi, iş arıyordu. Öldüğünde de cebinden sadece 6 lira çıktı." şeklinde sözlerini tamamladı. CİHAN