Amerikalı akademisyenler ve uluslararası örgütler, 'Barış İçin Akademisyenler İnsiyatifi'nin yayımladığı bildirinin ardından Türkiye'de yaşanan gelişmelere ilişkin kaygılarını dile getirerek, Türkiye'deki akademisyenlerin yanında oldukları mesajını verdi. New York Üniversitesi Hagop Kevorkian Yakın Doğu Çalışmaları Merkezi'nde bir araya gelen aralarında Columbia Üniversitesi'nden akademisyenlerin de bulunduğu grup, Türkiye'deki meslektaşlarına açılan soruşturmaların takipçisi olacaklarını söyledi.
Uluslararası Af Örgütü Amerika (AIU) Uluslararası Savunma Direktörü Dr. T. Kumar, akademisyenlerin, Türkiye'nin doğusunda işlenen suçlara taraf olmadıklarını açıklayarak onurlu bir davranış sergilediklerini söyledi. Kumar, kurum olarak olayların takipçisi olacaklarını ifade etti. "Normalde gazeteciler hedef gösterilir. Gazetecilerin kaybedildiğini, öldürüldüğünü, hapse atıldığını gördük." diyen Dr. Kumar, şimdi ise bir grup olarak, tüm siyasetin üzerinde, gelecek nesli eğiten akademisyenlerin hedef alındığını dile getirdi. Türkiye'nin bir bölgesinde meydana gelen kitlesel insan hakları ihlallerine karşı insanların endişeleri dile getirmesinin suç sayıldığına dikkat çeken Kumar, "Bu tür ihlaller olduğunda doğal olarak insanlar ayaklanır ve endişelerini dile getirirler. Bu durumda akademisyenler şunu dile getirdiler: 'Yaptığınız doğru değil. Biz akademisyenler olarak bunun bir parçası olmayacağız. Barışa bir şans vermenizi istiyoruz." ifadelerini kullandı. Ancak bu barışçıl çağrıya verilen yanıtın çok sert olduğunu kaydeden Dr. Kumar, "Ardından tutuklamalar ve karalamalar başladı. Şunu bilmeliler ki, bunlar size bir hakaret değil. Bunlar bir onur madalyası, böyle anlamalısınız." diye konuştu.
Akademisyenlerin hedef alınmasını son derece ciddiye aldıklarını vurgulayan af örgütü temsilcisi, "Türkiye, endişelerini barışçıl yollarla ifade eden akademisyenlere dokunmadan evvel iki kez düşünmeli." uyarsında bulundu. Bu olayda mafya patronlarında da sahnede olduğunu ve insanları tehdit ettiğini savunan Kumar, "Mafya ve suç örgütleri patronlarının hapiste olması gerekiyor, sokakta değil. Akademisyenleri tehdit etmemeleri gerekir. Bunların akademik çevreyle bir işleri yok." açıklamasında bulundu. ABD Ankara Büyükelçisi John Bass'ın konuyla ilgili açıkladığı yazılı metni memnuniyetle karşıladıklarını, herkesin bu olayla ilgili tepkisini bir şekilde dile getirmesi gerektiğinin önemine dikkat çekti.
AKADEMİK ÖZGÜRLÜKLERE SAYGI DUYULMASI GEREKİR
Dünya çapında akademisyenleri korumak amacıyla yaptığı çalışmaları ile tanınan Risk Altındaki Akademisyenler (Scholars at Risk) adına konuşan Jesse Levine, Türkiye'de akademisyenlerin hedef alınması üzerine bir gecede 20 farklı ağ içerisinde dayanışma mektubu yazıldığı ve bu ağların yüzlerce üniversite ve binlerce akademisyenden destek aldıklarını anlattı. Türkiye'de akademisyenlerin baskı altına alınması olayını "Şimdiye kadar gördüklerimizden çok daha büyük ölçekte bir saldırı" diye niteleyen Levine, "Bizim değer verdiğimiz ilişkilerimiz var. Türkiye de akademik özgürlüklerin olduğu ve fikirlerin paylaşıldığı modern bir ülke olarak bu ilişkilere değer vermeli. Buradaki herkes gibi Türk hükümetinin bir an önce bu durumu değiştireceğini ve akademik özgürlüklere saygı göstereceğini umuyoruz." şeklinde konuştu.
Amerikan Üniversite Profesörleri Birliği - New York ofisi Direktörü ve New York Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Paula Chakravartty ise Türkiye'deki akademisyenlerin akademik özgürlüklerinin sınırlanmasına yönelik yapılan eleştirilerin batıya özgü eleştiriler olmadığını anlattı. Dr. Chakravartty, birlik olarak bu mücadeleyi Amerika'da da sürdürdüklerini ve akademisyenlerin yanında olduklarını belirtti.
Columbia Üniversitesi İngiliz Dili ve Karşılaştırmalı Edebiyat Profesörü Marianne Hirsch de imza kampanyasına katılmanın temel bir ifade hakkı olduğunu belirterek, bu hakkın üniversiteler ve hükümetler tarafından korunması gerektiğini ifade etti. Çatışma zamanlarında barış istemenin de aynı türden temel bir hak olduğunu dile getirerek Türkiyeli meslektaşlarına, akademik özgürlüğe ve düşünce özgürlüğüne yönelik yapılan birden çok saldırı karşısındaki şok ve dehşeti ifade ederek bunların özgür bir eğitimin temel taşı olduğunu vurguladı.
Colorado Üniversitesi Felfese Bölümü'nde görev yapan Doçent Dr. Chad Kautzer, iki hafta önce 'Barış İçin Akademisyenler İnsiyatifi' ile dayanışma mektubunun Amerika genelinde bin 600 imzaya aştığını bildirdi. Ülkenin değişik üniversitelerinden- sendikalarından gelen destek mektuplarını ve mesajları da paylaşan Kautzer, imza kampanyasının Türkiye'nin New York Başkonsolosu'na ve Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliği'ne de iletileceğini bildirdi.
YARIN DİĞER VATANDAŞLAR SALDIRI ALTINDA OLABİLİR
Ortadoğu Çalışmaları Birliği Başkanı (MESA), Orta Doğu Amerika Merkezi Direktörü ve CUNY ögretim görevlisi Prof.Dr Beth Baron ise Türkiye'de gittikçe otoriterleşen bir rejime tanıklık ettiklerini anlattı.
Baron, "Gerçekten çok rahatsız edici bir zamandayız. Ben bir tarihçiyim, tarihçi olarak konuşuyorum. Gittikçe otoriterleşen bir rejime tanıklık ediyoruz. Eğer bugün akademisyenler risk altındaysa, yarın diğer vatandaşlar saldırı altında olacak." şeklinde konuştu. "Bir demokraside akademik özgürlük ilk mücadele hattıdır ve biz bunu korumak zorundayız." diyen Prof.Dr Baron, Türkiye'deki akademik özgürlüğü tehdit eden durumları yakından takip ettiklerini belirtti.
Amerikalı ünlü düşünür ve Dil Bilimci Prof.Dr. Noam Chomsky de basın toplantısına videolu bir mesaj gönderdi.
Chomsky, mesajında tarihte görülmemiş bir şekilde Türkiyeli aydınların muazzam bir mücadele içinde olduğunu ve bunun Türkiye için bir gurur kaynağı olması gerektiğini söyledi. Ünlü düşünür, mesajında "Yazarların, sanatçıların, akademisyenlerin ve yayıncıların yalnızca hükümet ve suçlarını protesto etmek değil çoğu zaman ciddi cezalarla karşı karşıya oldukları halde açıktan sivil itaatsızlık yaptıkları tek ülke Türkiye. Bu Türkiye'nin gurur duyması gereken bir fenomen ve imzacılar da bunun örneği." ifadelerine yer verdi.
Research Institute on Turkey adına konuşan bağımsız araştırmacı Eylem Delikanlı ise Barış için Akademisyenler tarafından hazırlanan 23 Ocak 2016 tarihli rapora dayanarak yaptığı sunumda imza kampanyası nedeniyle başlatılan soruşturmalardan, ana akım medyada yürütülen hedef gösterme ve linç kampanyalarından bahsederek uluslararası dayanışmanın önemini vurguladı. CİHAN