Annelerin ve çocuklarının serbest bırakılması için çağrıda bulunan aktivistler, ellerindeki dövizlerle yaşanan trajedileri kamuoyuyla paylaştı. Internationel Broken Chalk Platformu (Kırık Tebeşir Platformu) ve gönüllü aktivistler tarafından organize edilen protesto için bisikletleriyle Amsterdam Dam Meydanı’ndaki Kraliyet binası önüne gelen eylemciler burada basın açıklaması yaptı.
Internationel Broken Chalk Platformu (Kırık Tebeşir Platformu) basın açıklamasında şunlara değinildi: ’’8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlanır iken peki Türkiye hapishanelerindeki kadınlar ne durumdalar? 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde Türkiye’de AKP rejiminin baskısı ile 11 bin kadın ve 780 bebek hala hapiste bulunuyor. 15 Temmuz sonrası OHAL kapsamında tutuklanan 11 bin kadın ve 800’ün üzerindeki bebeğin mağduriyetleri 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde de devam ediyor. Bu amaçla BrokenChalkPlatfom kadınlara destek için Amsterdam’da Hollandalı aktivistler ile buradayız.
HAPİSHANELERDE Kİ KADIN VE ANNELER İÇİN BURADAYIZ
Türkiye’de hapsedilen annelere ve kadınlara umut vermek, onlarla dayanışma içinde olduğumuzu söylemek ve yalnız olmadıklarını hatırlatmak adına bu gün Amsterdam Dam Meydanındaki Özgürlük meydanındayız. Hapishanelerdeki kadın ve anneleri güçlendirecek, sevgi ve umut dolu bir eylem için buradayız. Hapishanedeki kadınlara umut vermek ve güçlendirmek için, sivil toplum kuruluşlarına amnesty internatinal, insan hakları örgütleri vb kurumlara çağrıda bulunmak istiyoruz.
11 BİN KADIN HAPİSTE TÜRKİYE KADINLAR İÇİN CEHENNEME DÖNÜŞMÜŞ DURUMDA
11 bin kadın Türkiye hapishanelerinden çıkmasını istiyoruz.Onlar için onlar ile dayanışma için bu gün Amsterdam’dayız. En az 11 bin kadının hapislerde bulunduğu, her gün onlarcasının suçsuz yere gözaltına alındığı, on binlercesinin işlerinden atılıp, hapsedilen eşlerinin ya da çocuklarının maddi-manevi desteklerinden mahrum bırakıldığı Türkiye, gazetecilerden belki de daha fazla kadınlar için bir cehenneme dönüşmüş durumda.
KADIN HAKLARI SIRALAMASINDA TÜRKİYE SON SIRALARDA
Mevcut fiili durumun ötesinde kadınlara yönelik yaklaşım konusunda da Türkiye’de çok ciddi bir sorun olduğu görülüyor. PEW’in yayınladığı 38 ülkeyi kapsayan bir araştırmanın sonuçlarına göre, kadınlara eşit haklar verilmesinin önemli olduğunu söyleyenlerin oranı Kanada’da yüzde 94, ABD’de 91, Almanya’da yüzde 92, Lübnan’da yüzde 72, Hindistan’da yüzde 71, İsrail’de yüzde 69, Gana’da yüzde 65, Pakistan’da yüzde 64, Tanzanya’da yüzde 61, Japonya’da yüzde 60, Rusya’da yüzde 58, Nijerya’da yüzde 54 iken Türkiye’de bu oran ancak yüzde 48’i bulabiliyor. Türkiye’nin gerisinde ise yüzde 42 ile Uganda, yüzde 31 ile Burkina Faso gibi ülkeler yer alıyor.
KADIN BARIŞ VE GÜVENLİK ENDEKSİ SIRALAMASINDA TÜRKİYE 153 ÜLKE ARASINDA 105 SIRADA
Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün dünya nüfusunun yüzde 98’ini barındıran 153 ülkeyi kapsayan “Kadın, Barış ve Güvenlik Endeksi” de Türkiye’deki kadınların bu acıklı durumunu teyit ediyor. Söz konusu endekse göre, kadınların durumunun en iyi olduğu ülkeler sıralamasında İzlanda 1. sırada yer alırken Türkiye, Çin’in (87.) ve Suudi Arabistan’ın (99.) bile çok gerisine düşerek kendisine ancak 105. sırada yer bulabiliyor.
TÜRKİYE’DE AYRIMCILIK HAD SAFHADA
Türkiye’de kadınlara yönelik kötü muamele ve ayrımcılık kendisine iş yaşamında da karşılık buluyor. Yeni Zelanda’da, tam zamanlı işlerde çalışan erkekler aynı işte aynı şartlarda çalışan kadınlardan sadece yüzde 5,6 oranında fazla ücret alırken ve bu konudaki OECD ülkeleri ortalaması yüzde 15,3 iken, bu fark Türkiye’de yüzde 20’yi aşıyor.
OECD VERİLERİNE GÖRE TÜRKİYE 67,8 ORANLA ÇOK GERİDE
Erdoğan rejimi sağlık hizmetleriyle biteviye övünedursun OECD verilerine göre, sağlıklı ya da çok sağlıklı yaşadıklarını söyleyenlerin oranı açısından Türkiye, OECD ortalamasının (yüzde 68,9) gerisinde bulunuyor. Bu konuda yüzde 89,6 ile ilk sırada yer alan Yeni Zelanda’yı, yüzde 88,7 ile Kanada, yüzde 87,5 ile ABD takip ediyor. Türkiye ise yüzde 67,8 ile oldukça gerilerde kalıyor.
15 Temmuz 2016’dan bu yana, Türkiye’nin zaten yıpranan demokratik mekanizmaları, rejim yönetiminin tüm siyasi muhaliflere ve eleştirmenlere toplu olarak zulmetmesi nedeniyle çöküşün eşiğine geldi. 2016’daki başarısız darbe girişiminin ardından, Türk hükümeti keyfi olarak “terörizmi yok etme” adı altında yüz binlerce masum insanı işten çıkardı , göz altına aldı, tutukladı ve işkence yaptı.
Hükümetin bu ağır zulmü, bebekleri ve çocukları ile birlikte olan binlerce kadının hayatına uzandı. Kendi imkanları ölçüsünde bu baskıya karşı çıkan cesur kadınlar ise, mevcut yönetim tarafından keyfi tutuklamalar, hapis cezaları ve uzun süren mahkeme duruşmalarına maruz bırakılarak sindirilmeye çalışıldı.
Bugün, keyfi olarak hapsedilen siyasi kadın mahkum sayısı, yeni kurbanlarla beraber şaşırtıcı bir artışla 11.000’in üzerine çıkmıştır. Zulüm görenlerin arasında şiddet kullanılarak çocuklarından ayrılmış veya bebekleriyle hapsedilmiş 780 den fazla anne bulunmaktadır. Türkiye’de hapsedilmiş düşünce mahkumu bu kadınlar, asgari beslenme, sağlık ve hijyen şartlarından mahrum edilerek elverişsiz hapishane şartlarında yaşamaya mecbur bırakılmıştır.
Biz “BrokenChalkPlatfom” olarak, Türkiye’de devam eden zulüm mağduru kadınların haklarını savunuyoruz. Türkiye’de hapsedilen masum kadınların haklarının korunmasını ve özgürlüklerini talep ediyoruz. 8 Mart’ta insan hakları savunucuları olarak Türkiye’de ve dünyanın geri kalanındaki tüm kadınların hakları konusunda #IWD2020’ye en içten desteğimizi ilan ediyoruz. Uluslararası kadınlar gününde kenetlenmiş milyonlar olarak, kadınlar için eşit ve yaşanılabilir bir dünya talep ediyoruz.’’
KADINLAR GÜNÜ NE ZAMAN VE NASIL ORTAYA ÇIKTI?
8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 120 kadın işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 10.000’i aşkın kişi katıldı.
26-27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın “Internationaler Frauentag” (International Women’s Day – Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.
İlk yıllarda belli bir tarih saptanmamıştı fakat her zaman ilkbaharda anılıyordu. Tarihin 8 Mart olarak saptanışı 1917 Bolşevik Devrimi’nin önderi ve Sovyetler Birliği’nin kurucusu Lenin’in önerisiyle 1921’de Moskova’da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda (3. Enternasyonal Komünist Partiler Toplantısı) gerçekleşti. Adı da “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak belirlendi. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında sosyalizmin yayılmasından çekinen bazı ülkelerde anılması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960’lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleşen çeşitli gösterilerde anılmaya başlanmasıyla Batı Bloku ülkelerinde daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabul etti.