Anayasa Mahkemesi, Türkiye’de bir süre tutuklu yargılanan Gazeteci Deniz Yücel’in ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verdiğini duyurdu.
Bugün yayınlanan karar şöyle özetlendi:
“Emniyet Müdürlüğüne gönderilen mailde Redhack adlı hacker grubunun bir bakanın mail hesabını hacklediği, maillerin terörist grubun açtığı yeni bir mail adresine gönderildiği belirtilmiştir. Mailde ayrıca bu örgütle ilişkili bir kişi tarafından Twitter üzerinden sohbet odası açıldığı, başvurucunun da aralarında bulunduğu bazı kişilerin sohbete dâhil edildiği, maillerin buraya transfer edildiği ve bunların nasıl servis edileceğinin tartışıldığı iddia edilmiştir.
Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan araştırmalar sonucunda başvurucunun söz konusu sohbet odasındaki kişiler arasında yer aldığı tespit edilmiş, Cumhuriyet savcısının talimatıyla bu kişilerin gözaltına alınmasına karar verilmiştir.”
Savcılığın, Deniz Yücel’i PKK/KCK’nin yöneticisi konumunda olan Cemil Bayık ile röportajlar yaparak "terör örgütünü legalleştirme girişimine katkı yaptığı, yazılarında terör örgütünün eylemlerini eleştirmediği, güvenlik güçlerinin operasyon ve işlemlerine yönelik olumsuz algı oluşturduğu" iddialarıyla tutuklanma istemiyle Sulh Ceza Hâkimliğine sevk ettiği hatırlatılan karar şöyle devam etti:
“Sulh Ceza Hâkimliği; başvurucunun terör örgütü propagandası yapma, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme suçlarından tutuklanmasına karar vermiştir. Başvurucunun tutuklama kararına itirazı reddedilmiştir. Başvurucu hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ancak hakkında kamu davası açılmıştır. Ağır Ceza Mahkemesinin iddianameyi kabul etmesiyle kovuşturma aşaması başlamış, yapılan duruşmada başvurucunun tahliyesine karar verilmiştir. Dava ilk derece mahkemesinde derdesttir.”
Deniz Yücel’in suç işlediğine dair makul bir şüphe olmaksızın tutuklandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, gazetecilik faaliyetlerine ilişkin haber ve yazılarından dolayı tutuklanması nedeniyle de ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine dair başvurusunun hatırlatıldığı kararda mahkemenin değerlendirmesi ise şöyle oldu:
“Yapılan incelemede, başvurucunun röportaj verenin açıklamalarını tasdik edici bir tutum sergilediği, terör örgütünün propagandasını yaptırma amacıyla röportaj vereni yönlendirici sorular sorduğu sonucuna ulaşılamamıştır. Derece mahkemesi, röportajın örgüt propagandası yapma saikiyle gerçekleştirildiğine yönelik olguları ortaya koyamamıştır.
Başvurucunun tutuklanmasına gerekçe gösterilen diğer yazılarının da politik eleştiri niteliğinde ve dolayısıyla ifade özgürlüğünün güvencesi altında olduğu değerlendirilmiş, bu yazıların suç işlendiğini gösteren kuvvetli belirti olarak kabulü mümkün görülmemiştir.
Gazetecilerin haber sağlayabilmek amacıyla olabildiğince çeşitli kaynakla görüşebilmesi mümkündür. Terör örgütü üyeleriyle irtibat kurmak gazetecilik dışında başka bir amaca yönelik olarak gerçekleştirilmişse suçlama konusu olabilir. Bu durumda da irtibatın gazetecilik dışında başka bir amaçla gerçekleştirildiğinin somut olgularla ortaya konulması gerekir. Ancak soruşturma makamlarınca böyle bir olgu ortaya konulamamıştır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle, Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.”
Başvuruyu ifade vebasın özgürlüğü ihlali yönünden de değerlendiren Anayasa Mahkemesi’nin bu başlıkla ilgili görüşleri ise şöyle:
“Başvurucunun tutuklanmasına dayanak gösterilen olguların temelde gazete yazılarından oluştuğu görülmektedir… Tutuklama gerekçelerinde, yayımlanan yazılar dışında herhangi bir somut olgu ortaya konulmadan başvurucunun tutuklanmış olmasının ifade ve basın özgürlüklerine yönelik caydırıcı bir etki doğurabileceği açıktır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar vermiştir.”