Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak'ın, 7 Haziran seçimlerinin hemen ardından yaptığı tuhaf açıklamaya siyaset ve hukuk camiasından sert tepki geldi.
Kodalak, KPSS soruşturması kapsamında basın mensuplarına yaptığı açıklamada, “Türkiye Cumhuriyeti yasaların suç saydığı eylemleri işleyenler her kim ya da hangi suç örgütü olursa olsun, bu kişilere ve suç örgütlerine karşı açılmış bulunan ya da gelecekte açılacak olan soruşturmalarımız, değişen hiçbir durum, koşuldan etkilenmeksizin ve hiçbir taviz verilmeksizin hukuk kuralları çerçevesinde sonuna kadar yürütülecektir.” ifadelerini kullanmıştı. Zamanlaması manidar bulunan bu açıklama, yargının siyasete bulaşması olarak değerlendirildi. Öte yandan Harun Kodalak'ın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, 25 Aralık soruşturmasının yasal ses kayıtlarından birini (tapeler) Meclis kürsüsünden dinletmesine ilişkin takipsizlik kararını, kaydın yasa dışı olduğunu ileri sürerek kaldırdığı ortaya çıktı. Kodalak, Deniz Feneri e.V. davasını kapatan savcı olarak da biliniyor.
Harun Kodalak'ın son açıklaması hakkındaki görüşler özetle şöyle:
CHP MİLLETVEKİLİ MAHMUT TANAL: “Bir defa Harun Kodalak, o savcılık cübbesini indirsin, AKP'nin cübbesini giyip öyle karşıma çıkıp basın açıklaması yapsın. Bu, hukukçuların sarf edeceği bir söylem değildir. Hukukçular, kararlarıyla konuşur. Savcının bu şekilde çıkıp böyle bir basın açıklaması yapması siyasidir. Cumhuriyet tarihinde savcıların bu şekilde konuştuğu vaki değildir. Bunlar tamamen, şu anda mevcut olan AKP iktidarından yararlanmak için, ileride tayin terfi işlerinde değerlendirilmek için bu şekilde açıklamalar yapıyorlar.
Yasama sorumsuzluğu açısından TBMM içerisinde gerek genel kurulda gerek grup toplantılarında milletvekillerinin, genel başkanların söyledikleri cümleler, sarf ettikleri sözlerin tamamı yasama sorumsuzluğu içerisinde ve yasama dokunulmazlığı içerisindedir. Genel Başkanımız hakkında fezleke hazırlanması ve bu fezlekenin kabul edilmesi işlemini yapanların tamamı suç işlemişlerdir. Niçin, çünkü parlamentonun içerisinde gerek genel kurullarda, gerek grup toplantılarında gerekse komisyon toplantılarında milletvekillerinin sarf ettiği söz ve cümlelerden dolayı yasama sorumsuzluğu vardır. Bu fezlekeyi hazırlayanların takipçisi olacağız.
MHP GRUP BAŞKAN VEKİLİ OKTAY VURAL: Hukukçu, önüne gelen dosya ile konuşur. Hukuka aykırı bir durum varsa onunla ilgilenir. Cumhuriyet savcısının önüne gelen deliller ile hukuk içinde konuşması lazım. İktidardan iktidara değişmez, dosyadaki delillerle hukuk içinde mücadele olur, gerisi tamamen siyasi değerlendirmedir. Cumhuriyet savcısının bu tür siyasi değerlendirmelere girmesinin gereği yok. Yani bu açıklama ile, daha önce hukuk dışı eylemler koşullara göre mi yapılmış, Savcı Kodalak bunu mu itiraf ediyor? Koşullar değil, hukuk çalışır. Koşullarla cumhuriyet savcısı ilgilenmez, koşullara göre karar vermez, önüne gelen dosya ile ilgili karar vermesi gerekir. Hukuk siyasi mücadele yeri değil. Ne yaparlarsa yapsınlar, bu dosyalar (17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları) kapanmayacaktır. Hepsinin üzerine gidilecektir. Bu konuda açıkçası milletin iradesi rüşvet ve yolsuzluk ile ilgili mücadele edilmesi gerektiği yönündedir.”
ASKERİ HAKİM ALİ FAHİR KAYACAN: 41 senelik hukukçuyum. 25 yıl hakimlik yaptım. Ankara Cumhuriyet Başsavcısı'nın açıklamasına benzer bir açıklama görmedim. Bunun anlamı nedir? ‘Soruşturmalarımız değişen hiçbir durum ve koşuldan etkilenmeksizin ve taviz verilmeksizin' denilirken hangi durum ve koşul kastediliyor? Hangi koşul altında olursa olsun, hukukun gereğini yerine getirmek yargının asli görevi ve varlık nedenidir. Ayrıca hatırlatılmasına gerek yok.
‘Hâkim ve savcılar tetikçi durumuna düşmekten rahatsız'
HUKUK VE HAYAT DERNEĞİ BAŞKANI AVUKAT MEHMET KASAP: Mevzuata göre iddia makamı delillerden hareket ederek, soruşturma dosyasını somut deliller üzerinden yürütür. Fakat Savcı Kodalak'ın açıklamasını okuduğumuzda kendisini öncelikle bir mücadele psikolojisi içerisinde görüyoruz. Yani aslında bir hukukçu olarak değil de, siyasi parti temsilcisi gibi bir açıklamada bulunmuş. O yüzden başsavcının bu açıklamasını yadırgıyoruz. Biz Ankara'daki birçok soruşturmada müdahil olduğumuz için biliyoruz, hakim ve savcıların da çoğu aslında vicdanen rahatsız. Geride kalanlar hakim ve savcılar HSYK'ya, ‘siz bu hakimleri görevden alınca biz tetikçi durumuna düşüyoruz' siteminde bulunuyor.
Biliyorsunuz İstanbul'da bir sulh ceza hakimliğine atama yapılamadı. Hakim ve savcılar bu soruşturmalarda görev almak istemiyor. Çünkü bunların bir proje mahkeme olduğu konusunda kamuoyunda yaygın bir anlayış var. Sanırım bu açıklama da, bu hakim ve savcıları motive etmeye yönelik. Başsavcılık olarak onların arkasında olduklarını belirtmek, onların moral ve motivasyonunu yükseltmek için yapılmış bir açıklamadır.”
ZAMAN