DR. GÖKHAN GÜNEŞ- TR724
(İnsan Hakları Hukukçusu)
Bugün, binlerce kişinin cezalandırılmasına gerekçe yapılan ATAÇ programıyla sadece askerlerin değil hakkında soruşturma dahi olmayan milyonlarca kişinin nasıl fişlendiğini bizzat emniyet raporlarıyla anlatacağım.
İlk etapta; TSK bünyesindeki tüm personelin (sivil memurlar da dahil) resmi olarak bildirdikleri telefon numaraları ile hukuka aykırı şekilde firmalardan elde edilen numaraları ATAÇ programına yüklenmiştir.
Daha sonra, ankesörden aranan hedef GSM numarası tespit edilip bu kişinin aranması sarı renge boyanmış, bu aranmadan 300 saniye önce/sonrası ile 90 gün içindeki ortak aranmalar çıkarılarak periyodik/ardışık kayıtları oluşturulmuştur. Ancak, 300 saniye ve 90 gün tamamıyla emniyetin uydurduğu bir “değerlendirmedir.”
VARSAYIMLAR ÜZERİNDEN CEZA YAĞDIRILDI
İtirafçı beyanlarından hareketle herkesle ilgili böyle bir genellemeye gidilmiş ve doğruluğu ve kesinliği olmayan varsayımlarla insanlar cezalandırılmıştır. Neden 400 saniye ya da 80 gün değil sorusunun cevabı; “paşam gönlümüz böyle istedi”dir!
Yani bu çalışmayla; önce suç, sonra suça uygun delil ve en sonun da bu suçun yamanabileceği sanıklar oluşturulmuştur. Eğer bir kamu görevlisi; şüpheli bir kişiyle ardışık/periyodik aramaya düşmüşse, neden, kim ve niçin arandığına bakılmaksızın doğrudan ankesör soruşturmasına dahil edilmiştir.
HTS KAYITLARINA NASIL ULAŞILDI?
Bu kapsamda ilk aşamada 538.585 asker kişiye ve bu kişilerin birinci derece yakınlarının da eklenmesiyle 984.225 telefon numarasına ulaşılmıştır. Kişilerin arandıkları iddia edilen ankesör numaralarının HTS’lerinin alınmasına ilişkin hakimlik kararlarına Emniyet raporlarında yer verilirken, 1 milyona yakın kişinin HTS kaydına hakim kararıyla ulaşıldığına ilişkin hiç bir bilgiye yer verilmediği gibi ancak hakim kararıyla alınabilecek bu kayıtları nasıl elde ettiğini açıklamamış ve kendisine ulaşan kayıtlara müdahale ettiğini de itiraf etmiştir.
Aynı şekilde, ancak sanık ya da şüpheliler için iletişimin tespiti (HTS) yoluna başvurulabilirken, hakkında hiçbir soruşturma bulunmayan milyonlarca kişinin HTS kayıtlarına ulaşılmıştır.
FİŞLEME LİSTESİNDE OLMAYANLAR AYIKLANIYOR
Acaba, ilk başta tespiti yapılan 538 bin kişinin neden sadece 1/10’u hakkında ankesör soruşturması yapılmıştır? Bu sorunun cevabı fişleme bilgilerinde saklıdır. Zira ismi fişleme listelerinde yer almayan kişiler ayıklanmış ve soruşturmaya dahil edilmemiştir. Ancak, ankesör soruşturması tüm askerlerin tepesinden sallanan Demoklesin kılıcı gibidir.
Şöyle ki; ATAÇ’a ilk olarak 4530 adet ankesör HTS’sinin yüklendiği, Türkiye genelinde 80 bin civarı ankesörlü telefonun bulunduğu ve şimdilerde ATAÇ’a HTS’si yüklenen ankesörlü telefon sayısının daha 19 bin olduğu düşünüldüğünde, Türkiye’de ankesör radarına takılmayacak ve “terörist” ilan edilmeyecek hiç kimse yoktur!
MAHREM KİŞİSEL BİLGİLER ‘ATAÇ’A YÜKLENMİŞ
ATAÇ’la ilgili daha büyük bir skandal ise bu veri havuzunda sadece askerlerin değil, milyonlarca kişinin bilgilerinin de yer aldığı görseldir. Yani, mahrem yapı adı altında hakim-savcılar, akademisyenler, avukatlar, emniyet ve MİT mensupları, kaymakam ve valiler ile bunlar dışındaki tüm kamu görevlilerinin; diğer yapılanma türleri adı altında da ev hanımlarından, öğrencilere, bankacılık faaliyetinde bulunanlardan sınavlara girenlere, yurt dışında olanlardan kapsamına nelerin girdiği belli olmayan herkesin kişisel verileri hukuka aykırı şekilde ATAÇ programına aktarılmıştır.
Yanlış okumadınız, hakkında hangi bir soruşturma dahi olmayan, takipsizlik/beraat kararı alan milyonlarca kişinin verileri ATAÇ programında yüklüdür ve bir kişinin “terörist” ilan edilmesi, varsayımlar üzerine çalışan bu programda isminin “ankesörden arandı” kaydının çıkmasına bağlıdır.
HAKKINDA SORUŞTURMA BİLE OLMAYANLAR DA LİSTEDE
Her türlü ekleme ve çıkarmanın yapılabildiği bu programdan ankesörle aranmamış tek bir kişinin olabilmesi mümkün değildir. Ayrıca, veri havuzuna KIHBI ve EKİP gibi emniyetin soruşturma dışı topladığı kişisel bilgiler, hakkında soruşturma dahi olmayan Bank Asya’da hesabı olanlar ve yine meslekten çıkarılsa da cezai soruşturma geçirmeyen veya beraat/takipsizlik alanların bilgileri de vardır. Yine, istihbari yöntemlerle ele geçirilen ve yargılamalarda dahi kimseye verilmeyen Bylock verileri de bu havuzda mevcuttur.
Bakın, rejimin bekçisi AYM dahi verdiği kararlarıyla bu bilgilerin tutulmasını özel yaşam hakkının ihlali saymıştır. Kısaca, ülke adeta baştan sona fişlenmiş ve kişisel veriler ATAÇ havuzuna aktarılarak cadı avı yapılmış ve yapılmaya devam edilmektedir. Bu korkunç çalışma, herkesi günü geldiğinde suçlayabilmek için hazırlanmış bir kumpastır. Yaklaşan seçimler öncesi bu söylediklerimiz daha da anlamlı olsa gerektir.
TÜRKİYE’DE DAHA ‘AĞIR’ BİR İHLAL VAR
AİHM, Ekimdzhiev ve Diğerleri/Bulgaristan kararında tam da yukarıda belirttiğimiz hususları ihlal gerekçesi yapmış ve Yalçınkaya başvurusunda da 5809 sayılı Kanuna dayanılarak çıkarılan Elektronik Haberleşme Sektörüne İlişkin Yetkilendirme Yönetmeliği’nin 19/1-f maddesi gereğince 1 yıl sonra silinmesi gereken trafik bilgilerinin neden silinmediğini Hükümete sormuştur.
Kişisel verilerin hiçbir şekilde korunmadığı Türkiye’de daha ağır bir ihlalin Yalçınkaya dosyası ve ankesör başvurularında da çıkacağında şüphe yoktur. Bu nedenle hakkında Bylock ya da ankesör iddiası olanların aşağıdaki dilekçeleri dosyalarına eklemesinde zaruret vardır.