TR724.com yazarı Gazeteci Sefer Can Ankara'da çok konuşulan Binali Yıldırım ile Hakan Fidan arasındaki gerginliği yazdı...
Başbakan Binali Yıldırım, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın bağlı olduğu amiri. Yargılanma ihtimali ortaya çıktığında onay yetkisine sahip makamda oturuyor. Yürürlükteki sisteme göre haftalık olağan görüşme yapmaları gerekiyor ve bu görüşmeler medyada yer alıyor. Başbakan’la MİT Müsteşarı’nın görüştüğüne dair en son haberi hatırlıyor musunuz? Çok seyreldi görüşmeler, bazen ayda bire kadar düşüyor. Yıldırım, Fidan’ı selefi Ahmet Davutoğlu’na yakın görüyor. Haksız da sayılmaz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bile danışmadan Davutoğlu’nun listesinden milletvekili adayı olmak istediğinde ilişkiler gerilmişti. Erdoğan’ın vetosuyla adaylıktan vazgeçip tekrar müsteşarlık koltuğuna döndüğünde makamını tartışmalı hale getirmişti. Davutoğlu ile ilk günden beri koltuk yarışı yapan Yıldırım bu girişimi hiç unutmadı. Erdoğan’ı ikna edebilse ilk görevden alacağı bürokrat Fidan olurdu.
YILDIRIM’IN 15 TEMMUZ ÖFKESİ
Yıldırım bilhassa 15 Temmuz konusu açıldığında Fidan’a olan kızgınlığını gizlemiyor. Darbe ihbarının kendisinden saklanmasına karşı her fırsatta tepkisini dile getiriyor. “Ben bunu Milli İstihbarat Teşkilatı başkanına sordum. “Bu nasıl olur?’ dedim. Başbakanın haberi yok, Cumhurbaşkanının haberi yok. Tamam, Genelkurmay Başkanının bilgisi olması gayet doğal, ama aynı zamanda Başbakana da söylemesi lazım. Çünkü siz Başbakana bağlısınız. Ama bunun cevabını veremedi; herhangi bir şey de söylemedi. Doğrusu bu.” (2 Ağustos 2016 CNNTürk) Önceki MİT Müsteşarı Emre Taner, TBMM Araştırma Komisyonu’na verdiği ifadede, teyide muhtaç bir bilgi bile olsa bunun öncelikle Başbakan’a haber verilmesi gerektiğini belirterek Yıldırım’a hak verdi: “Millî İstihbarat Teşkilatı aldığı her haberi bağlı olduğu Başbakan’a bildirir. Allah’ın emridir bu, Evvela Başbakana bildirir. Eğer haber muhtevası gerektiriyorsa Cumhurbaşkanı’na, ilgili komutanlıklara, varsa ilgili kurumlara ve ilgili bakanlıklara da durumu intikal ettirir. Haberin asıllı veya asılsız olması önemli değildir. Haber “Önemine binaen kayd-ı ihtiyatla da olsa sunulmuştur,” kaydıyla bildirilir.”
BİLA’YA YAPTIĞI İFŞAAT!
Başbakan Yıldırım, 15 Temmuz’un yıl dönümünde Hürriyet Yayın Yönetmeni Fikret Bila’ya daha ileride şeyler söyledi. Bu güne kadar, ‘aramadı, bilgi vermedi’ kısmını biliyorduk. O mülakattan öğrendik ki saat 22:30’dan sonra nihayet görüştüklerinde bile Fidan, Başbakan’a darbeye dair her hangi bir şey söylememiş. Hürriyet’ten Ertuğrul Özkök haklı olarak ‘bir tuhaflık yok mu?’ diye soruyor: “Beyler, saat 22.30-23.00 arası… MİT Müsteşarı’nın en azından Cumhurbaşkanı’nın koruma müdürüne anlattıklarını o saatte Başbakan’a da anlatması beklenmez mi? Sizce burada bir tuhaflık yok mu?” Bu arada Özkök’ün yazısındaki “Nagehan Alçı beni uyardı… Ben de artık bu konuya girmiyorum. Ama Allah için birileri çıkıp bu soruyu sorsun ya…15 Temmuz günü andığımız 250 şehidin aziz hatırası için sorsun…” cümlesinde de bir tuhaflık yok mu?
Murat Yetkin de hem bu duruma hem de Başbakan’ın MİT Müsteşarıyla medya üzerinden hesaplaşmasına şaşkınlığını şöyle dile getiriyor: “Yıldırım aslında yasaya göre doğrudan kendisine bağlı olan MİT Müsteşarından bilgi alamadığı şikayetini medya üzerinden daha önce de dile getirmişti. (…)Başbakan ise şikâyetini medya aracılığıyla dile getirmeye devam ediyor, biz de onun dediklerini yazmaya devam ediyoruz.”
BAŞBAKAN’IN HERŞEYİ DEĞİŞTİRECEK CÜMLESİ!
Başbakan Yıldırım’ın bir yıldır yaşananları ve 15 Temmuz gecesini aydınlatacak cümlesi ise şu: “Esas kanaati kendim oluşturdum. Cumhurbaşkanımızla istişare ederek, beraber konuştuk, bunun FETÖ’cülerin asker içerisinde bir kalkışması olduğu kanaatine vardık. (…) O anda doğru da olabilirdi, yanlış da.” Başbakan ve Cumhurbaşkanı her hangi bir bilgiye dayanmadan kanaatle ilk dakikadan suçluyu ilan etti. Başbakan’ın ardından televizyonlara bağlanan başsavcı vekili tutuklama listelerinin hazır olduğunu hemen işlem yapacaklarını haber verdi. Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu birkaç saat geçmeden toplanıp iki bin beş yüzden fazla hakim ve savcı için karar aldı.
TBMM 15 Temmuz Komisyonu’nda AKP Milletvekili Burhanettin Uysal ile Jandarma Asayiş Bölge Komutanı Korgeneral Arif Çetin arasındaki diyalog, 15 Temmuz’un ilk dakikalarında suçlu üretme telaşını gösteriyor: Uysal’ın, “Komutanım 22.40’ta komutanlığın önüne geliyorsunuz ki çatışma başlamış. İki albay, sizin önünüzü kesiyorlar ve diyorlar ki: Komutanım FETÖ’cüler… ‘Paralelciler ele geçirmiş.’ Ama siz bunu hiç yadırgamadınız. ‘Kim o FETÖ’cüler?’ diye sorma ihtiyacını bile duymadınız, işinize devam ettiniz. ‘Kim onlar?’ diye yani…” sorusuna Çetin sinirleniyor ve tartışma yaşanıyor: “İçeride kimler var, bunu bilmemiz mümkün değil. Biz onu içeriye girdikten sonra öğrendik. İçeridekileri bilmiyorduk ki kim olduğunu. Yani takdir edersiniz ki, biz kışlanın dışındayız, onlar içeride. Bizim kışlanın dışında içeridekilerin kaç kişi olduğunu, kimler olduğunu bilmemiz mümkün değildi.”
General Çetin gibi Yıldırım da daha darbecilerin kim olduğunu bilmeden bir kanaate varmış ve aynen böyle demiş: “doğru da olabilirdi yanlış da!” Doğru mu yanlış mı olduğu nasıl anlaşılır? Tabii ki bağımsız soruşturmalarla. Suçlamaların hedefindeki Fethullah Gülen ilk andan beri ‘uluslar arası komisyon kurulsun her sonuca razıyım’ diyor. Ona yanaşmadılar. TBMM Komisyonu’nu tiyatro salonuna çevirdiler. Kızılay Başkanı’nı dinleyip MİT Müsteşarını, Genelkurmay Başkanı’nı dinleyemeyen komisyon, yazdığı raporla kendini imha etti sonunda. Mahkemelerde talimat dışına çıkan hâkim savcı kendini kodeste buluyor. Aslında Yıldırım geçerken Bolu Dağından papatya toplasaydı işi kolaylaşırdı: Doğru mu yanlış mı, tereddüdünde kalmazdı.