Arjantin'de 27 Ekim Pazar günü düzenlenen devlet başkanlığı seçimlerinde toplam sandıkların yüzde 97’si açılırken geçerli oyların yüzde 48’ini kazanan Alberto Fernandez zaferini ilan etti.
Ülkenin seçim sistemine göre seçimi birinci tamamlayan adayın ilk turda seçimi kazanabilmesi için oyların en az yüzde 45’ini alması ya da oyların en az yüzde 40’ını alırken ikinci adaya da yüzde 10 fark atması gerekiyordu.
FERNANDEZ KOLTUĞU 10 ARALIK'TA DEVRALACAK
"Peronist" siyasetin temsilcilerinden olarak görülen Fernandez ilk şartı yerine getirerek hak kazandığı başkanlık görevini 10 Aralık’ta görevi devralacak.
Eski Arjantin Devlet Başkanı Cristina Kirchner de başkan yardımcılığı görevini yürütecek. 2015’ten bu yana görevde olan eski başkan Mauricio Macri ise oyların ancak yüzde 40’ını alabildi.
Ülkeyi dört yıllığına yönetecek yeni başkanın seçimi, işsizliğir tekrar yükseldiği ve Arjantin Pesosu’nun değer kaybetmeye devam ettiği bir döneme rastladı. Dünya Bankası verilerine göre yoksulluğun yüzde 35’e ulaştığı Arjantin’de propaganda döneminde en çok öne çıkan konu ekonomiydi.
ESKİ BAŞKAN "ENKAZ DEVRALDIM" DİYORDU
Eski başkan Macri kampanyasında 2015’te göreve başladığında bir enkaz devraldığını ve ekonomiye dair vaatlerini yerine getirebilmesi için daha fazla vakte ihtiyacı olduğunu savunuyordu.
Varlıklı bir İtalyan ailesinden gelen ve inşaat mühendisliği eğitimi aldıktan sonra babası gibi iş hayatına atılarak aile şirketlerini büyüten Macri göreve gelirken ekonomik problemleri çözeceğini belirtmişti. Ancak ekonomi Macri döneminde çok daha kötüye gitti.
Değişim İçin Bir Arada Koalisyonu lideri Macri görevi devraldığında yüzde 6,5 olan işsizlik oranı 2018’de yüzde 9,2’ye, ülkenin dış borcunun milli gelire (GSYH) oranı yüzde 55’ten yüzde 86’ya yükseldi.
Ülkenin en popüler futbol kulüplerinden Boca Juniors’ın da sahibi olan Macri yüzde 50’nin üzerinde bir oyla seçilmesine karşın başkanlığı döneminde izlediği neoliberal politikalar sonucunda halk desteğini kaybetti.
MERKEZ SOL İKTİDARA GELDİ
Seçimi kazanan merkez sol Herkesin Cephesi Koalisyonu’nun adayı Fernandez, 2003-2007’de Nestor Kirchner ve 2007-2015’te de eşi Cristina Fernandez Kirchner’in başkanlığında tam 12 yıl ülkeyi yöneten "Kirchner iktidarının devamı" olarak değerlendiriliyor.
Fernandez, Güney Amerika’da "pembe dalga" olarak bilinen (Brezilya’da Lula, Şili’de Bachelet vb.) sol iktidarlar döneminin bir parçası kabul edilen Kirchner iktidarlarında kabinede önemli görevler üstlenmişti.
Fernandez’in başkan yardımcısı adayının da eski başkan Cristina Fernandez Kirchner olması çizgideki devamlılığa dair bu beklentiyi güçlendirdi. Ülkenin 2001-2002 krizinden çıkmasıyla özdeşleşen Kirchner dönemi halk arasında halen belirli bir prestije sahip.
PERONİST MARŞ OKUDU
Kendisini "Peronist" olarak tanımlayan de Kirchner ve Fernandez’in destekçileri, seçim sonuçları kesinleştikten sonra Herkesin Cephesi’nin zafer kutlamasında Peronist marş okudu.
"Peronizm" ismini, 1943’te Arjantin’de yaşanan darbeden sonra çalışma bakanı olarak atanan Juan Peron’dan alıyor.
Bakanlığı sırasında büyüyen işçi sınıfına yönelik başarılı politikalar uygulayan Peron, 1946’da sendikaların desteğiyle başkan seçilmişti.
1955’te Amerika destekli bir darbeyle ülkeden sürülen Juan Peron cuntanın yeniden seçimlere izin vermesiyle ülkeye gelmiş ve tekrar başkan seçilmiş, ancak bir yıl sonra hayatını kaybetmişti.
EVA PERON HALKIN KALBİNİ KAZANDI
Juan Peron’un halkçı politikalarının yanı sıra yardımseverliğiyle tanınan Eva Peron da Arjantin halkının kalbini kazandı ve Peronizm ülkenin ana akım sol siyaseti konumunu kazandı.
Peronist olarak bilinen Fernandez, Macri’nin “liberal tedbirlerini” geri çevireceğini söz vermişti.
Macri seçim akşamı kaybettiğini kabul ederek destekçilerini Fernandez’i kutlamaya davet etti ve Fernandez’i ertesi sabah başkanlık sarayında kahvaltıya davet ederek şu açıklamada bulundu: “Tüm Arjantinlilerin gönlünü rahatlacak şekilde düzenli bir geçiş olmalı çünkü en önemli şey Arjantinlilerin iyiliği.”