Asgari ücretli anlatıyor: Kırmızı etten bahsetmek komik, cebime 5 TL harçlık kalıyor

Asgari Ücret Tespit Komisyonu yeni yılda asgari ücreti belirlemek için bugün toplandı. Türk-İş’in son araştırmasına göre, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı bin 943 TL iken İstanbul Gazi Mahallesi'nde yaşayan iki aile net bin 603 TL olan asgari ücretle nasıl yaşadıklarını Birgün gazetesinden Rıfat Kırcı'ya anlattı.

SHABER3.COM

Dolar kurundaki yükseliş, enflasyonda son 15 yılın rekorları, kasımdaki düşüşe rağmen yıllık enflasyonun yüzde 21,62’ye yükselmesi, temel gıdada ise soğan patates gibi ürünlerde yüzde 50’ye ulaşan zamlar ve tüm bunların karşısında net bin 603 TL asgari ücret... Oysa Türk-İş’in son araştırmasına göre 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı bin 943 TL. Asgari ücret görüşmeleri bugün işte bu kara tablonun gölgesinde başlıyor. Yaklaşık 7 milyon asgari ücretli, 3 milyon asgariye çok yakın ücretli ve aileleri ile neredeyse Türkiye’nin yarısını oluşturan emekçilerin gözü kulağı Bakanlık’ta yapılacak toplantıda olacak. Gazete, asgari ücretle ayakta kalmaya çalışan yurttaşlara sordu: Bir asgari ücretli nasıl yaşar?
 
BU ÜCRETLE 10 GÜN BİLE YAŞAMAK ZOR

Gazi Mahallesi’nde yaşayan ve bir çocukları olan Deniz-Gülcan Bolat çifti “Temel gıda maddelerini bile alırken zorlanıyoruz” diyor. Deniz Bolat, inşaat işçisi. Gülcan Bolat ise bir süre önce işten atılmış. Kızları 5 yaşında.

Deniz Bolat bu zorlu yaşamı şöyle özetliyor:

En temel gıda maddelerini bile bir değil yarım kilo alıyoruz. Bir ay aldığım ürünü diğer ay alamıyorum. Çocuğun görüp istediği şeyler oluyor. Alamıyorsun. İnsanın içinde uhde kalıyor. Bu gerçekten çok zor. Çocuğum beş yaşında. Bir şey isterken tereddüt ediyor ya da alamayacağımı söylediğimde ‘Paramız yok değil mi?’ diyor. Bu çok dokunuyor bana, zor geliyor. Biz yetişkinleriz, ancak beş yaşındaki çocuk bile yoksulluğu derinden hissediyor, farkına varıyor. Hayatın şartlarına onlar da alışıyor.

Sürekli borç içindeyiz. Taksitle yaşıyoruz. Yeri geliyor bazı taksitlerde akrabalar yardımcı oluyor, durumu biraz daha iyi olan varsa onlar ödüyor.

DÜĞÜNE ÇAĞIRIRLAR DİYE KORKUYORUZ

Eskiden eşimle sinemaya giderdik. Şimdi yorgun argın eve gelip yatıyorsun. Zaten dışarı çıkınca para harcamak zorundasın. Sinemaya gitmek hep geçmişte kaldı. Eve hapsolduk. Eskiden düğün filan oldu mu oralara giderdik eş dost akraba görür eğlenirdik. Şimdi düğün olur mu acaba diye endişeleniyoruz, düğünden korkar olduk, artık bu gibi şeyler yeni bir borç demek.

YEMEĞE BİR YERİNE YARIM SOĞAN

Gülcan Bolat, patates soğana bile paranın yetmediğini söyleyerek anlatıyor:

Cebinde 50 TL ile pazara gidiyorsun. Hiçbir şey alamadan geri geliyorsun. Yoksulun temel gıdası patates soğan. Ama bunları aldığında bile para kalmıyor. Yemeğe artık bir değil yarım soğan koyuyorsun. Kırmızı etten bahsetmeyelim zaten, bunlar artık komik. Et yemeğinin içine koyacak malzemeleri alınca bitiyor paran, ne eti? Onun yerine tavuk. Zaten takviyeyle yetişen tavuğun eti çocuğa ne fayda sağlar.

BİR HAFTADA 5 TL İLE NASIL YAŞANIR?

Faturalar ayrı bela. Şimdi su geldi, elektrik geldi. Mecbur ödeyeceksin. 100 küsur lira elektrik mi olur? Biz aynı elektriği kullanıyoruz. Ama zam yapıyorlar sürekli.

Eskiden 50-60 lira gelen fatura artık 100 lira geliyor. Su faturası 134 lira geldi. Bin 600 lira alıyorsun. 800 lira kira, 400 lira faturalar. 3 kişilik aileye haftada 100 lira kişi başı 5 lira para kalıyor. Bu iyi ihtimal. Ne yapıyoruz kredi kartı alıyoruz en azından faturalar ödensin diye. Çünkü geriye kalan parayla ne alacaksın. Gıda mı, çay mı, şeker mi? Çalışıyordum. İşten atıldım. Bin lirasını kreşe veriyordum.

HİÇ BİTMEYEN KREDİ KARTI BORCU

Bir fabrikada işçi olan Tugay Atalay, eşi ve 1 yaşındaki çocuğuyla Gazi Mahallesi’nde yaşıyor. ‘Yoksulluk artık bizim için bir şey değil ama çocuğuma büyümesi için et, süt, meyve almam gerekli. Onları alınca maaş bitiyor zaten” diyen Atalay nasıl yaşadıklarını anlatıyor:

Patronun yatı var ama vergi indirimi yapılıyor. Bizden ise sürekli vergi alınıyor, faturalara zam yapılıyor. Bütün yük emekçiye yükleniyor. Fazla mesai yapıp yıllık gelirin yükselse ondan bile vergi kesiliyor. Bir de kredi kartı çıkartıyorsun. Çünkü elde nakit olmuyor, kartla en azından çocuğa mont alıyorsun, kazak alıyorsun. Ancak bu sefer de sürekli borçlanıyorsun. Her ay bankaya 100-120 lira faiz ödüyorum. Yoksulluk sınırının üzerinde yaşamak için bir ailede beş kişinin çalışması lazım. Ama o zamana kadar çocuklar nasıl büyüyecek? Çocuk yapın demek kolay. Çocuk yardımı diye 50 lira para veriyorlar. Zaten bir markete gitsen çocuğun bir günlük ihtiyacını karşılıyorsun bu parayla.

15 SAAT ÇALIŞIYORUM GELİNCE HEMEN UYUYORUM

Fazla mesai yapmaya çalışıyorum. Bazı aylar 260 saat. Bazen günde 15 saat çalışıyorsun. Eve gelir gelmez yatman gerekiyor. Eşine, çocuğuna vakit kalmıyor. Sonra da boşanmalar artıyor tabi.

İşyerlerinde denetim yok, işsiz çok, patron bunu fırsata çeviriyor. İstediği ücretten istediği saat çalıştırıyor. Ayakkabı fabrikasındayım ben. Kesici masaya yumruğunu koyan taraf olurdu. Ücreti beğenmeyip çekip gittiğine patron çağırırdı onu. Eskiden 8 saat çalışılırdı. Ayakkabıda çift başına 1.50 liraydı. Şimdi çift başına 60 kuruş. 15-16 saat çalışıyor bu insanlar. Devlet patrondan yana. Bir de özelleştirmelerle durum daha da zorlaştı.

Birgün
<< Önceki Haber Asgari ücretli anlatıyor: Kırmızı etten bahsetmek komik,... Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER