HÜSEYİN ODABAŞI
“BM Genel Sekreteri Guterres, New York’taki BM merkezinde düzenlediği basın toplantısında, iklim değişikliği konusunda uyarılarda bulundu. Temmuz ayının insanlık tarihinde kaydedilen en sıcak ay olduğunu vurgulayan Guterres, “İklim değişikliği artık burada ve korkutucu. Bu sadece başlangıç. Küresel ısınma dönemi sona erdi, küresel kaynama dönemi geldi.” şeklinde konuştu. Guterres, tüm gezegen için çok zor ve felaket dolu bir yaz yaşandığına dikkati çekti.” (7/28/23 Samanyolu Haber)
O zaman küresel ısınma neden oldu, neden bu temmuz Dünyamız yaratılandan beri gördüğü en yüksek sıcaklık seviyesine ulaştı? Evet, hava kirliliği küresel ısınmayı tetikliyor. Hava kirliliğinin en önemli ayağını da karbon emisyonu teşkil ediyor. Yani fabrikalardaki atıklar ve trafikteki arabaların egsoz dumanları atmosferimizi kirletiyor. Ve bunun hava kirliliğindeki payı yüzde seksenlere dayanıyor.
Atmosferdeki karbon emisyonu yoğunluğu 2019’da 2 milyon yıl içinde en yüksek seviyesine ulaştı. Önemli sera gazları olan metan ve azot oksit gazlarının konsantrasyonları 2019’da 800 bin yıldaki en yüksek seviyesinde gerçekleşti.
Küresel sıcaklık artışının 1,5 dereceyle sınırlandırılabilmesi için ülkelerin emisyonlarını 2030’a kadar yarıya indirmeleri gerekiyor. Küresel ısınma felaketine sebep olan hava kirliliğine engel olmak ise öyle kolay gözükmüyor. Çünkü teknik teknolojik ürünler bugün yaşadığımız hayatın temelini oluşturuyor. Arabalar olmadan veya fabrikaların ürettiği ürünler olmadan hayatımızı devam ettirebilir miyiz? Kullandığımız bilgisayardan cep telefonlarına oradan market ürünlere kadar hemen her kullandığımız şeyde hava kirliliğine sebep olan fakat hayatımızı kolaylaştıran makinelerin, fabrikaların, vasıtaların payı büyüktür. Bu kadar çok fabrikaları neden yaptık, dünyanın her tarafını saran vasıtalara sahip olmasak yaşayamaz mıydık, yapamaz mıydık?
Evet, küresel ısınma veya kaynama derecesine gelme hava kirliliğinin bir sonucu. Hava kirliliği de daha çok fabrika atıklarından ve arabaların yakıtlarından meydana geliyor. Fabrikaların dur durak bilmeden çalışması, makinelerin işlemesi ve trafikteki araçların bu denli çoğalması sonucu havanın kirlenmesi ise yaşam şeklimizle ve hayata bakış açımızla yakından alakalıdır.
Yaşam şeklimizi ve ona bağlı olarak ekonomik üretim tarzımızı da özellikle Batıdan kaynaklanarak dünyaya hâkim olan “kapitalist zihniyet” belirledi. “Kapitalizm özel mülkiyeti ilahlaştırmış bir sistemdir... Bir kere psikolojik olarak bu anlayış insanları hırsa çağırmakta ve hırsları şahlandırmaktadır... Birisi rahat koltuğunda vurgunlar yaparken diğeri maden ocaklarında ömür tüketmekte ve kazanç olarak da ancak diğerinin milyonda biri kadar imkân elde edebilmektedir.” (F, Gülen, İktisadi Mülahazalar, 297)
Çünkü kapitalist sistemde ve kapitalist ahlakta menfaat önceliklidir (Sözler, 12. Söz). Haris ve bencildir. Protestan ahlakla kapitalizm arasında büyük bir uyum olduğunu gören Max Weber’e göre insan hayatının amacı ekonomik faaliyetlerdir. Batı kapitalizminin doğuşuna kadar insanoğlu ihtiyacını gidermek için ekonomik faaliyette bulunurdu. Fakat sanayi devriminin olduğu kapitalizm ruhunun Avrupa'yı sardığı dönemde bu anlayış kökünden değişti. Şimdi insanoğlunun ihtiyaçları karşılandığında sınırlanan bir ekonomik faaliyet yoktur. Çünkü ekonomi, para, mal ve üretim veya tüketmek için yaşamak bir amaç ve ideal haline gelmiştir. (Max Weber, Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu) Ve ekonominin bütün işlevleriyle hayatın bir maksadı haline gelmesi sonucunda Garudi’nin Rönesans için dediği gibi Batı, üretim sisteminde de insanın kaybolmasına, yok olmasına sebep olmuştur. Her kes kendi maddi menfaatine göre bir üretim ve tüketimi esas alırken bütün insanlığa zarar verecek bir hava kirliliğinin oluşması pek de önemli değildir. Her birey kendi menfaatini esas alarak üretimde veya tüketimde bulunur fakat bu üretim ve tüketim çılgınlığının dünyadaki ısınmayı tetikleyecek kadar hava kirliliği oluşturması kimsenin umurunda olmaz, olamaz. İnsanın ihtiyaçlarını gidermek için olması gereken üretim, zamanla üretmek için üretmek; tüketmek için tüketmek şekline dönüştü. Yani tüm bu hummalı çalışmaların içinde insan kendini unuttu, yaptığı bu faaliyetlerin kendine verdiği zararı zamanında fark edemedi.
Denebilir ki; bu denli üretilen materyalleri insanoğlu kendi menfaati esas alınmadıysa, istemiyorsa, lazım değilse satın alıp kullanmasın efendim! Fakat bütün dünyayı bir ahtapot gibi saran reklam sektörü insanların ihtiyacı olmayan ürünlere ihtiyaç duymasını temin etti. Reklam bir yatırım alanı olarak ortaya çıktı. Halbuki piyasaya sürülecek olan ürünün “tanıtım” çerçevesine aşacak şekilde reklamını yapmak dinimize de ahlak yapımızı da uygun değildir. İnsan mahiyetinde suni apatit(iştah) meydana getirip yalan bir hülya üzerine insanların hayatlarını tüketmelerine sebep olacak şekilde marketing faaliyetlerde bulunmak en hafif bir ifadesiyle insan onur ve haysiyetine karşı işlenmiş büyük bir ahlaksızlık ve saygısızlıktır.
Hırsla dünyanın maddi menfaatlerine sarılan insanoğlu zamanla bu dünyayı kendisi için yaşanmaz hale getirdi. Hava kirlendi ve küresel ısınma küresel kaynama seviyesine geldi. Hava kirliliğini kalbi hırsla kirlenen insanoğlu yaptı. Ve insanoğlunun ego ve hırslarına dayalı olarak meydana gelen bunca felaketleri sırtı bir kambur gibi olan dünyamız daha ne kadar taşıyabilir, taşır bilinmez.