İklim krizinin ve hava kirliliğinin en büyük nedenlerinden birinin kömürlü termik santraller olması nedeniyle, özellikle Avrupa ülkeleri kömürlü termik santrallerini kapatacağını açıkladı.
Avrupa'da iklim ve enerji konularında çalışan önde gelen sivil toplum kuruluşlarının parçası olduğu Kömürün Ötesinde Avrupa (EBC) oluşumunun verdiği bilgilere göre, Belçika, Avusturya ve İsveç ülkelerindeki tüm kömürlü termik santralleri kapattı.
Fransa 2022, İtalya 2023, Almanya 2038, İngiltere 2024, Yunanistan 2028, Macaristan 2030, Slovakya 2030, Hollanda 2030, İtalya 2025, Danimarka 2030'da kömürlü termik santralleri tamamen kapatmayı planlıyor.
En son bildirimde bulunan ülkelerden biri de Portekiz oldu. Geçen hafta yapılan açıklamaya göre, Portekiz'deki kömürle çalışan son termik santral kasım ayında faaliyetlerini tamamen durduracak.
Türkiye'de ise Batı'nın tersine bir durum var. Kömürlü termik santrallerin kapatılması bir yana, yenilerinin kurulması için hükümet teşvik veriyor.
TÜRKİYE'DE 28 TERMİK SANTRAL VAR
Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Proje Sorumlusu Onur Akgül, "Türkiye'de 28 tane aktif kömürlü termik santralin" olduğunu ve "30'dan fazlasının da planlama aşamasında" olduğunu söylüyor. "Bu durum bizi dünyada Çin'den sonra en fazla kömürlü termik santral planlayan ikinci ülke haline getiriyor" diyen Akgül, Türkiye'nin enerji politikasında kömüre olan ilginin en önemli nedenlerinden biri olarak enerji ihtiyacının gösterildiğini ifade ediyor.
Ancak Greenpeace'in termik santrallerle ilgili araştırmasında, Türkiye'de enerji ihtiyacının bulunmadığı, aksine enerji arzı fazlalığı olduğu belirtiliyor ve her yeni kömürlü termik santralin bu arzı artıracağına dikkat çekiliyor.
Akgül'ün verdiği bilgilere göre, 2018 ve 2019 yıllarında sadece arızalı olan kömürlü termik santrallere toplam 853 milyon TL teşvik sağlandı.
Türkiye'nin belirli bir plan dahilinde mevcut tüm kömürlü termik santralleri kapatması gerektiğinin altını çizen Akgül, "Bu sayede hem verilen teşviklerden kaynaklanan yoksullaşmadan hem de yaratılan sağlık sorunlarının getireceği etkilerden kurtulmamız gerekiyor. Türkiye kömürlü termik santrallere muhtaç değil. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yaparak bu darboğazdan kurtulabiliriz" diyor.
13 SANTRAL KAPATILDI, EKSİKLİĞİ HİSSEDİLMEDİ
Maliyet konusunda bir hatırlatmayı da Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) yapıyor. Odanın yönetim kurulu üyesi Mehmet Özdağ da, Türkiye elektrik üretiminde kömürün payının her geçen gün arttığını belirterek, "Bir anlamda Türkiye son yıllarda ithal doğal gaza olan bağımlılığını ithal kömürle ikame etti" diyor. Özdağ, kömürlü termik santrallere verilen kamu desteklerine dikkat çekiyor:
"Kömürlü termik santrallere her yıl kamu bütçesinden sabit fiyatla yüksek bedelle alım garantilerinin verilmesi, çevre izni teşviki ve kapasite mekanizması gibi çeşitli yollarda pek çok kamusal desteğinin sağlandığını görüyoruz. Bu desteklerin toplam tutarı her yıl milyarlarca lira tutuyor."
Türkiye'de geçen yıl çevre mevzuatlarını yerine getirmediği için 13 termik santralin kapatılması gündeme gelmiş ve santrallerin faaliyetleri altı ay durdurulmuştu. Özdağ, bu santraller kapatıldığında herhangi bir eksikliğinin hissedilmediğini ifade ediyor.
Ancak söz konusu 13 santral, kamuoyu baskısı geçtikten sonra yeniden faaliyete başladı. Bu santrallerin toplam elektrik üretimindeki payı sadece yüzde 8. Elektrik Mühedisleri Odası'ndan Özdağ, Türkiye'nin kömürlü termik santrallerin kapatılmasında konusunda ilk adımı bu 13 santrali kapatarak başlayabileceğini söylüyor.
YENİLENEBİLİR ENERJİ DAHA AVANTAJLI
Türkiye'deki birçok kömürlü termik santral projesi ile ilgili teşvik ve geleceğe yönelik alım garantileri bugünün fiyatları ile "sabit" tutuluyor. Ancak özellikle teknolojik gelişmeler ve fosil yakıtlardaki dalgalanmalar nedeniyle yenilenebilir enerji alanındaki maliyetler giderek düşüyor.
Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFİA) Direktörü Bengisu Özenç de tam da bu noktaya dikkat çekerek, yenilebilir enerji yatırımlarının "oldukça avantajlı" olduğunu vurguluyor.
"Teşviklerle ayakta tuttuğumuz kömür yatırımları, Covid-19 döneminde önemi iyice vurgulanan yeşil toparlanma/kalkınma tartışmasından da uzaklaşmamıza neden oluyor. Ekonominin canlandırılmasına, istihdamın artırılmasına, krizlere karşı dayanıklı bir sisteme geçişin tasarlanmasında en önemli bileşen yenilenebilir enerji yatırımları. Teknoloji maliyetlerindeki hızlı düşüş ve petrol, doğal gaz gibi fosil kaynaklarda yaşanan fiyat dalgalanmalarının bu alanda söz konusu olmaması, öngörülebilirliği artırarak yenilenebilir enerji yatırımlarını oldukça avantajlı bir pozisyona yerleştiriyor."
CAYDIRICI VERGİ VE KANUN YOK
Ekolojik dengenin korunması için çalışmalar yürüten Ekosfer Derneği'nin "Türkiye'de Kömür" adlı çalışmasına göre, 2019'da, Türkiye'de elektrik üretiminin yüzde 37'si ve toplam kurulu gücün yüzde 22'si kömüre dayanıyordu. Mart 2020 itibariyle kömür santrallerinin toplam kurulu gücü 20.3 cigavatı (GW) buldu. Bunun 10.2 GW'ı taşkömüründen, 10.1 GW'ı linyitten sağlandı.
Ekosfer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Özgür Gürbüz, havayı kirleten, iklimi değiştiren kömürle ilgili ne bir vergi ne de caydırıcı yasa olduğuna dikkati çekiyor.
Gürbüz'e göre, bu da dünyada pazarı daralan kömür yatırımcıları açısından Türkiye'yi cazip kılıyor. Örneğin Çin emisyonlarını sınırlamaya çalışırken Çinli bir firma Adana'ya gelip termik santral yapabiliyor. Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji gibi istihdam sağlayan seçeneklerin ortaya çıkması da böylece zorlaşıyor.