Araştırmacılar yıllardır yetersiz uyku ile ruh sağlığı arasında bağlantı bulunduğunu söyler. Ancak hangisi hangisi tetikler sorusunun yanıtı belirsizdi.
Yani az uyuduğumuz için mi depresyona girme riskimiz var, yoksa depresyona girme riskimiz olduğu için mi az uyuyoruz?
Guardian’da yer alan habere göre yeni bir araştırma şunu gösterdi: Geceleri sürekli az uyku, depresif semptomların öncüsü.
Britanyalı araştırmacılar, ortalama 60’lı yaşlarındaki 7 bin 146 kişinin genetik ve sağlık verilerini inceledi. Sonuçlara göre beş saat ya da daha az uyuyan kişilerde depresif belirtilerin görülme olasılığı 2,5 kat daha fazla. Buna karşılık depresif belirtileri bulunan kişilerde kısa uykunun görülme olasılığı sadece üçte bir oranında daha fazla.
Araştırma ekibinden University College London’da (UCL) görevli Odessa Hamilton şöyle konuştu: “Uyku süresinin yetersizliği ile depresyon arasında tavuk mu yumurtadan çıkar yoksa yumurta mı tavuktan çıkar ikilemi var. Sıklıkla birlikte ortaya çıkarlar, ancak hangisinin önce geldiği büyük ölçüde çözülmemiştir. Hastalığa genetik yatkınlığı kullanarak az uykunun depresif semptomlardan önce geldiğini, tersinin geçerli olmadığını belirledik.”
Riski azaltmak yine de mümkün
Bulgular, halihazırda uyku bozukluklarıyla mücadele edenler için iç karartıcı görünüyor olabilir. Ancak Hamilton, kötü uyku ya da depresyonun kaçınılmaz sonuçlar olarak görülmemesi gerektiğini belirtiyor ve bulguların iyi bir ruh sağlığı için uykunun öneminin altını çizdiğini söylüyor.
“Benim tavsiyem, uykuya öncelik vermeniz ve uykuyu ertelemekten kaçınmanız olacaktır. Genetikte, genlerin silahı doldurduğu ve çevrenin tetiği çektiği şeklinde yaygın bir deyiş vardır. Genetik olarak buna yatkın olabilirsiniz ancak riski azaltmak için adımlar atabilirsiniz.”