MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, artan terör olaylarının bir numaralı sorumlusunun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu söyledi. "Şehitlerimizin, trajik bir şekilde tırmanan terör eylemlerinin bir numaralı sorumlusu Erdoğan ve AKP-PKK hükümetidir. Şunu bilmek lazımdır ki çözüm süreci denen kanlı ve terör süreci Erdoğan ve Davutoğlu'yla beraber alayının başını yakacaktır." dedi.
"TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL HUZURU BALTALANIYOR"
MHP GEnel Merkezi'nde basın toplantısı düzenleyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, çözüm süreci ve artan terör olayları ile ilgili çok sert açıklamalarda bulundu. Türkiye'nin toplumsal huzurunun baltalanmakta olduğunu ifade eden Bahçeli, "Halâ bunu anlamak istemeyenlere tesadüf etmek ise düşündürücü bir başka sorun ve sıkıntı alanıdır. Dayanak ve kaynağı belli olan terörizm illeti, milli varlığımız üzerinde oyunlar tertip etmekte, operasyonlar düzenlemektedir. Hükümet ise buna teşne olmakla kalmayıp meselenin vahametini idrakte anormal zorluklar çekmektedir. PKK, alan hakimiyetini genişletip kurtarılmış şehir ve bölgeler oluşturmanın peşine düşmüşken, hükümet çözüm kanalından bu hıyanete omuz vermiş, ön açmıştır. Cizre, Yüksekova, Nusaybin gibi ilçelerimizde yılların ağır ihmali ile sözde kanton yönetimler teşebbüsü görülürken, hükümet uyumuş veya bu fiili işgal denemesini önemsememiştir. PKK hendekler kazıp, yöre halkını haraca bağlayıp Türk devletinin egemenlik haklarına suikastlar düzenlerken, hükümet vizyonsuzluğun, gayri milli tutumunun kurbanı olmuştur." diye konuştu.
"ŞEHİTLERİN KANI YIKIM KADROLARININ ELİNE BULAŞMIŞTI"
Bahçeli, "Şehitlerin kanı, adı sanı yakinen bilinen yıkım kadrolarının eline bulaşmıştır. Erdoğan ve İmralı canisinin müştereken terfi ettirip PKK'ya armağan ettiği ne kadar isim varsa, dahil oldukları müzakere ve melanet kadrosuyla tarihe kara bir leke olarak geçeceklerdir." diye ekledi.
"AKP, ŞERRİN TA KENDİSİDİR"
Hafta sonu gerçekleştirilen AK Parti Kongresi'nde kendisini eleştiren Başbakan Ahmet Davutoğlu'na da cevap veren Devlet Bahçeli, "Partisinin 5'inci Olağan Kongresi'nde hepten zincirlenen, acınacak duruma düşen Davutoğlu; şerleri defetmekten bahsedip müfteriliğine yenilerini katarken, tavsiyemiz aynaya bakması ve gerekli tedbiri derhal almasıdır. Zira AKP, şerrin ta kendisidir. Terörle mücadele yerine mütareke ve müzakereye sapan Davutoğlu'nun, PKK'yı hükümete taşımanın utancını telafi etmek yerine partimize ahlaksızca sataşması, hayırcı göstermeye kalkışması kendisine yaramayacaktır. İcazet ve vesayet altında genel başkanlık yapmaya gönüllü olacak kadar iradesi mefluç hale gelen, kendi MKYK listesini tanzim etmekten bihaber olan yamalı zihniyetin bize kuru sıkı atması, erdem ve etik ilanı yapması beyhude bir çırpınıştır. Davutoğlu ve arkasında duran efendisi sayesinde Türkiye bir yönetim boşluğu yaşamaktadır. Ülkemiz iktidarsızlığın elindedir. AKP eskimiş, yıpranmış, geriye sarmaya başlamıştır. Bu sayede ortaya çıkan istikrarsızlık sarmalı vatanımızı çevrelemiştir." eleştirilerinde bulundu.
"ÜLKEMİZ MEÇHULE SÜRÜKLENEN TEKNEYE DÖNMÜŞTÜR"
Bugün yaşananları "son 13 yılın bakiyesi", bugünkü kanlı mizanı ise "son 13 yılın özeti" olarak niteleyen Bahçeli, şöyle devam etti: "Pandoranın kutusu açılmış, içinden cüsse ve cüret kazanmış ihanet çıkmıştır. 20 Temmuz'dan bu tarafa 71'i asker, 53'ü polis, 3'ü de korucu olmak üzere 127 şehidimizin kanı AKP'nin alnına yapışmıştır. Millet kavramına ve milli emanetlere ters ve maksatlı bakış her olumsuzluğa yataklık görevi görmüş, sonuçta bölücü terörü azdırmıştır. Recep Tayyip Erdoğan, Türk devletinin sinir uçlarıyla oynadıkça, milli mukavemetin bir duvarı çökmüştür. Terör bir sonuçtur, sebepleri öne çıkarılmadıktan ve sağlıklı teşhisi yapılmadıktan sonra bu badirenin üstesinden gelmek imkansıza yakındır. AKP'nin, bir kiralık cinayet örgütü olan PKK'dan medet umması, taviz ve siyasi diyet listeleriyle Türkiye'yi peşkeş çekmesi felaketlerin kapısını aralamıştır. Şu ana kadar iktidarın hiçbir öngörüsü gerçekleşmemiştir. Erdoğan ve fason Başbakan'ın hiçbir sözü adresini bulmamış, amacına da ulaşmamıştır. Kısaca AKP isimli şer ve çıkar ittifakı, bütün ikaz ve itirazlarımıza rağmen, Türkiye'yi terörün harman yerinde saman gibi savurmuştur. AKP sayesinde Türkiye çakılmayla son bulacak keskin bir inişe geçmiştir. Bu inişin nerede dip yapıp nerede duracağı belirsizliğini korumaktadır. Türkiye, milletler ve medeniyetler rekabetinde kaybedenler ve yenilenler kümesine düşmenin sınır hattına paldır küldür gerilemiştir. Nihayetinde, AKP'nin 13 yıllık iktidar süresinde, her biri bir asra sığmayacak kadar önemli hadiselerle karşılaşılmıştır. Bu gerçeği inkar mümkün değildir. Ülkemiz meçhule sürüklenen metruk bir tekneye dönmüştür."
"TARİHTE GÖRÜLMEMİŞ HIYANET ERDOĞAN TARAFINDAN HAYATA GEÇİRİLDİ"
Bahçeli, AK Parti'yi PKK ile birlikte hareket etmekle de suçlayarak, şöyle dedi: "Milletimizin direnç noktaları, devletin dayandığı temel ilkeler AKP tarafından iftira ve küfür yağmuruna tutulmuştur. Haçlı emel ve hedefleri AKP'ye tutunmuştur. AKP'nin hevesle içinde yer aldığı birleşik husumet ve hakaret cephesi Türkiye'yi linç ve işkenceye tabi tutmuştur. Tarihte eşi görülmemiş bir hıyanet Erdoğan ve bir avuç yandaşı tarafından hayata geçirilmiştir. 'PKK tükürüğüyle boğar' diyen sefiller düne kadar AKP'nin koltuğunun altında güç devşirmiştir. Gerçekten de Türkiye'ye diz çöktürmek, boyun eğdirmek, teslim almak isteyen ne kadar hain ve kökü dışarıda mihrak varsa AKP'nin arkasında hizaya girmişlerdir. PKK bunlardan yalnızca bir tanesidir."
Bahçeli, sözlerinin devamında da çözüm süreci üzerinden Erdoğan'ı şöyle eleştirdi: "Erdoğan'ın demokratik açılım adını verdiği yıkım, çözüm süreci olarak ilan ettiği ihanet süreci en sonunda ülkemizin kuyusunu kazmakla kalmamış, iç savaş şartlarını doğurmuştur. Recep Tayyip Erdoğan 27 Nisan 2013'de bakınız ne diyordu: 'Şu anda biten, şu anda sona eren, sadece 30 yıllık terör değil, çok daha uzun yıllara yayılmış bir sorunlar manzumesidir.' İki yıl önce terör bitti ilanıyla mangalda kül bırakmayan bu şahıs şimdi ne yapacak, gafletinin, bir adım sonrasını göremeyen ufuksuzluğunun bedelini nasıl ödeyecektir? Erdoğan, çözülme süreci propagandası yaparken, 'Türkiye için karanlık bir devrin kapıları kapanıyor' diyordu. 'Yeni bir evreye, yeni bir kulvara girildiğini' müjdeliyordu. 'Makûs talihin değiştiğini' iddia ediyordu. Cudi'de çiçek toplanacak, Ağrı'da piknik yapılacak, Dicle ve Fırat'ın sularında korkusuzca serinlenecek, özlemler vuslata dönüşecekti. Özlemler vuslata dönüşmedi, ama vuranlar, çalanlar, kıyanlar, katledenler amacına kavuştular. Sormak gerekiyor ki, Türk milleti nasıl kandırıldı, bu tuzağa nasıl çekildi? Milliyetçi Hareket Partisi'nin savrulduğunu söyleyen Erdoğan, asıl kendi vicdan ve ahlakındaki savrulmanın hangi noktalara vardığını ne zaman görecek ve idrak edecektir? Dünüyle çelişen, şahsı ve fikriyatıyla sürekli ters düşen bir omurgasızlığın izahı nasıl yapılacaktır?"
"ERDOĞAN NASIL TEMİZE ÇIKACAK?"
Erdoğan'ın bir ara, MHP'nin "hiçbir kaygısı gerçekçi değil" dediğini hatırlatan Bahçeli, "Tek arzumuzun şehitlerin gelmesi olduğunu yüzsüzce, utanmadan, sıkılmadan, en ufak bir vicdan azabı duymadan ileri sürüyordu. Kalbinde Allah korkusu taşıyan birileri açıkça itiraf etsin; 20 Temmuz'dan bu tarafa geçen yaklaşık iki aylık sürede 127 şehidin sorumlusu kimdir? Dökülen kanların azmettiricisi hangi alçaklardır? Katiller ortadadır da, bunların arkasında duran, çözüm diye silahlanmalarını izleyen, vatana bombalarla yığınak yapmalarına göz yuman işbirlikçiler nerededir? 'PKK ile görüşen arkadaşı ben gönderdim, sıkıntısı olan bana söylesin' diyen Erdoğan nasıl temize çıkacaktır? 'Kürtçe yasağını biz kaldırdık, bana Serok Ahmet diyorlar' sözlerini pişkince açıklayan Davutoğlu, günahlarından nasıl arınacaktır? 'Sayın Öcalan demeyi ve PKK bayrakları açmayı suç olmaktan çıkardık' beyanatıyla suçüstü yakalanan Arınç, şimdilerde partisine eleştiri okları yöneltmekle, 'Kuruluş yıllarında bizdik, şimdi bene döndük' demekle sorumluluktan sıyrılacağını mı zannetmektedir?" ifadelerini kullandı.
"ERDOĞAN GEÇMİŞİNİ YOK SAYMIŞTIR"
Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Erdoğan çözüm için her yola başvurmaktan bahsediyordu. Gerekirse 'baldıran zehrini içeriz' diyordu. Çözüm sürecinden taviz yok, geri adım yok kararlığındaydı. Bu yola canını koyduğuna vurgu yapıyordu. Açılımdan vazgeçmenin, açılımın karşısında durmanın bu ülkeye, bu ülkenin evlatlarına ihanet olacağını bizzat Erdoğan söylüyordu. Geçtiğimiz Temmuz ayının son günlerinde, 'Çözüm süreci istismar edildi, maalesef karşılığını bulmadı, milli birliğimize kast edenlerle devam ettirmek mümkün değil' diyen Erdoğan, açılımdan vazgeçmekle, çözüme sırt dönmekle bizzat tarifini yaptığı ihanete kendisi düşmüştür. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı her sözüyle kendisini yalanlamış, tenakuz çukurunda geçmişini yok saymıştır. Çözülme sürecinin iğrenç tarifini Kandil ve İmralı'dan alıp ihanet mutfağında ısıtan, sonra da işler sarpa sarınca buzdolabına kaldıran aynı Erdoğan'dır."
"ANNELERE ÇİÇEKLER VERİLECEKTİ, ŞİMDİ PEŞ PEŞE ÖLÜM HABERLERİ VERİLİYOR"
Bahçeli, Erdoğan'ın çözüm sürecine ilişkin sözlerini hatırlatarak, şu sözlerle yüklendi: "Çözüm Süreci planladığı gibi gelişiyordu, Erdoğan 2013 yılın Mart ayında böyle demişti. 'Süreçle ilgili kurullar kuruluyor, kanunlar çıkarılıyor, demokratikleşme paketleri hazırlanıyordu. Teröristler silah bırakacak, Türkiye bahara kavuşacaktı'. İddialar buydu. Zap suyu gibi coşulacak; Dicle, Fırat, Murat gibi barışa, kardeşliğe akılacaktı. Munzur Dağlarından kardelenler toplanacak, Cudi Dağı'ndan yediverenler, Ağrı Dağı'ndan çiğdemler derlenecekti. Annelere ölüm haberleri yerine çiçekler verilecekti. Şimdi annelere evlatlarının acı haberi peş peşe veriliyor. Şimdi annelerin gözyaşları sel olup ummanlara akıyor. Türkiye'ye yeni ufuklar açılacak, şaha kaldırılacak, zaptedilemez bir ülke haline getirilmesi sağlanacaktı. Recep Tayyip Erdoğan özetle, öteden beri bunları söyleyerek milletimize hayal ve umut satmıştı. AKP'nin hiçbir iddia ve hedefi dikiş tutmadı. Hiçbir cılız vaat yerini bulmadı. Türk milleti aldatıldı, terörün kanlı ve hain ellerine resmen, belgeli, delilli bir şekilde bırakıldı. Bedeli ne olursa olsun başaracağız diyen Erdoğan'dan ortada eser kalmadı. Bu Türkiye için, açık açık gelen, göre göre ağlarını ören büyük bir bozgun, vahim bir çözülme kurgusudur. Çözümün çöküş olduğu kapatılsa da, akıbetin kanlı ve mayınlı olduğu saklanamadı. Sürecin, silahlanma, taviz, onursuzluk, milli haklardan vazgeçme süreci olduğu hep gizlense de, gerçekler belliydi. Oslo'da, ismi bizde saklı İngiliz Büyükelçinin arabuluculuğunda, PKK'ya eyalet modeli, teröristlerin affı, statü taleplerinin karşılanması, İmralı canisinin özgürlüğü sözü verilirken, Erdoğan'ın ruhunu Kandil ele geçirmişti. Oslo'ya görevlendirilen AKP memurları, PKK'nın şehirlerimizi bombalarla doldurmasını itiraf etmişler, teröristlere yalvar yakar halde devlet umurunu yerle bir etmişler, milleti sırtından hançerlemişlerdi."
"AKP, ÜLKEYİ 3 -5 TERÖRİSTİN İNSAF VE KEYFİNE TERK ETMİŞTİR"
Bahçeli, yaşananların sorumlusunun Erdoğan ve AK Parti olduğunu savundu, şöyle konuştu: "Biz bu yürek burkan, geliyorum diyen acınası ve isyan ettiren gelişmeleri çok önceden okuduk. Şahsım, PKK'nın sözde çözüm ve barış sürecinde güçleneceğini, Türkiye'nin başına daha büyük belalar saracağını söylerken, Erdoğan bize iftira atıyordu. Çözüm süreci bu kıvam ve dozda giderse çok büyük siyasal, sosyal sorunlar doğuracak ve Türk milleti etnik temelli bölücüler tarafından tahrip edilecektir derken, AKP sözcüleri MHP'ye hücum ediyorlardı. Biz, PKK'nın silah bırakması Akdeniz'in kuruması kadar imkansızdır derken, havuz medyası PKK dışarı, umut içeri başlıkları atıyordu. Yine biz, PKK silah bırakmaz, emellerinden vazgeçmez, terörü durdurmaz, bölücülükten caymaz dedikçe, AKP'li yöneticiler namlunun ucunda çiçekler açacak havasındaydılar. PKK bırakınız geri çekilmeyi iyice konuşlanıyor dedim, şehitleri istismar etmekle suçlandık. PKK silahlanıyor dedim, kandan besleniyor dediler. Şehitler ölmez, vatan bölünmez dedim, edepsiz dediler. PKK bombaları şehirlere taşıyor dedim, korkarak, kendine güven duymayarak bir yere varılmaz, ecdada bak dediler. PKK'ya katılımlar hiçbir dönemde olmadığı kadar arttı dedim, çözüm süreciyle varlık zeminimizi kaybedeceğimizi söylediler. Kimin zemin kaybettiği artık nettir. Kaybeden sadece AKP değil, Türkiye'dir. Kaybeden Türk milletidir. AKP, aziz ülkemizi üç beş teröristin insaf ve keyfine terk etmiştir. Şehitlerimizin, trajik bir şekilde tırmanan terör eylemlerinin bir numaralı sorumlusu Erdoğan ve AKP-PKK hükümetidir."
CİHAN