Hükûmetin bankacılık sektöründe yıllardır devam eden temettü dağıtılmaması tavsiye kararı ve ekonomide büyümeyi canlandırmak için yaptığı baskı, banka hissedarlarının tepkisini çekiyor.
Reuters’ten analizine göre ajansın konuştuğu çok sayıda banka yöneticisi, danışman ve analiste göre, bu ortamda ana hissedarların yeni sermaye artırımlarına sıcak bakmaları ve pazar payı için mücadele etmeleri olası görünmüyor.
KAMU BANKALARINA 21 MİLYAR LİRA SERMAYE AKTARILDI
Hazine, bankaların krizlerde bile dış borcu çevirmekte başarılı olduğunu ve ekonomik gerilemede kredi akışını sağlamak için yeterli likiditeye sahip olduğunu ifade ediyor.
Bu gerekçeyle, geçen ay özel bankaları daha fazla kredi vermeye ve daha fazla devlet tahvili almaya zorlayan bir düzenleme yürürlüğe kondu. Diğer yandan, kredi genişlemesini ve kur seviyesini desteklemek için kamu bankalarına da 21 milyar lira (yaklaşık 3 milyar dolar) sermaye enjeksiyonu sağlandı.
Ancak analistlere göre özel bankaların yaklaşımı hükümetten farklı olabilir.
Hermes Investment Management üst düzey analisti Filippo Alloatti ekonomideki zorlu durumun özel bankalar için ‘orta vadede birleşmeleri daha cazip hale getireceğini’ ifade etti.
Son altı ay içinde, İtalyan UniCredit Yapı Kredi’deki payını azaltırken, HSBC de Türkiye’den çıkmayı değerlendiriyor.
KREDİ VERMEK Mİ, SERMAYE ARTIRMAK MI?
İsmini açıklamak istemeyen bir banka yöneticisi, özel bankaların kredi vermek ve sermaye artırımı yapmak ile ‘harekete geçmeme‘ arasında seçim yapmak zorunda kalacağını söyledi.
Üst düzey bir banka danışmanı da Türkiye’de iş yapma riskleri göz önüne alındığında hissedarların sermaye artırımı yapmalarının ‘söz konusu olmadığını’ belirterek şunları söyledi: “Şu anda özel bankalarda ve yabancı ortaklı bankalarda ana ortakların sermaye artışı yapması neredeyse imkansız. Özel banka sahiplerinin de bir pencere açıldığında hızlıca çıkacağını düşünüyorum. Ancak devam eden salgın, varlıkların gerçek değerlemesinin şu an zor olması ve potansiyel alıcı bulunmamasından dolayı şu an böyle bir pencere yok.”
YABANCI BANKALAR ÇIKMAYA HAZIRLANIYOR
Borsa İstanbul’da işlem gören banka hisseleri bu yıl yüzde 26 düştü. Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halkbank pazar payını artırdı. Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halkbank’ın 2014 sonunda yüzde 30 olan toplam kredilerden aldığı pay şu an itibariyle yüzde 48 seviyesine kadar yükseldi.
Bankacılık sektörünün özsermaye karlılığı, yabancı ortaklıkların yoğun şekilde Türkiye’ye girdiği 2007 yılında yaklaşık yüzde 25 seviyesindeydi. Ancak özsermaye kârlılığı azalarak yüzde 11,5 seviyesine kadar geriledi.
Türkiye’nin 40 civarındaki özel bankası 2018 krizinden sonra 150 milyar TL'den fazla batık kredi (NPL-takipteki kredi) ile de karşı karşıya kaldı.
Bir bankacılık kaynağı, “Sektör hükûmet tarafından giderek daha fazla kontrol ediliyor ve bu özel banka çıkışlarını tetikleyebilir.” dedi.
Değişimi tetikleyebilecek bir diğer faktör ise, Ankara’nın geçen yıl döviz piyasaları ve bankalar üzerindeki kontrolünü sıkılaştıran bir dizi düzenlemelerin getirdiği maliyet.
İlk çeyrek verilerine göre kamu bankalarının net karı yüzde 83 artış gösterirken, yerli özel bankaların net kârı yüzde 9,3, yabancı bankaların ise yüzde 3,6 arttı.
"BU BİRAZ SIK OLMAYA BAŞLADI"
Üst düzey bir banka yöneticisi şunları söyledi: “Son yıllarda artan maliyetler ve getirilen düzenlemelerin de etkisiyle bu sürece ayak uyduramayanlar sektörden çıkabilir; bu maliyeti yönetmeyenlerin paylarını, bu süreci daha iyi yönetenler alabilir. Haftada bir regülasyon degişmez, bu biraz sık olmaya başladı. Bankacılık sektöründe, bunun artık oturması gerekiyor.”
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Yönetici Direktörü Francis Malige ise Türk şirketleri iyi durumda olduğu için bu durumun kısa vadede birleşme baskısını azalttığını söyledi.
Malige, “Bir konsolidasyon olursa şaşırmam ama hemen olmasını beklemiyorum çünkü konsolidasyon genellikle finansal krizlerin akut aşamasından sonra olur.” dedi.