Eskişehir'de geçtiğimiz günlerde polis koordinesinde 8 ayrı kurumdan gelen ekiplerce basılan Samanyolu Eskişehir Ertuğrulgazi Okulu'nun arsasını bağışlayan ve inşaatında da 10 yıl nasırlı elleriyle çalışan Mustafa Kızılkaya, söz konusu okulun nasıl yapıldığını anlattı. 30 yılda binlerce gencin başarılı bilim adamı olarak yetiştiğini, Türkiye'yi dünya çapında tanıttığını anlatan Kızılkaya, "Eşim ölünce araziyi okul için verdim. 10 yıl süren inşaatında çalıştım. Para ve imkan yoktu. İnşaatta çalışanlar kendi paralarıyla aldıkları bir simitle günü geçirdi. Okulun, öğrencinin yemeğinden hak geçmesin diye parasız yemek yasaktı. Yiyen ücretini veriyordu. Okul bitti, sonra hacca gittim. Hiç pişman değilim." dedi.
'23 DÖNÜM ARAZİYİ BAĞIŞLADIM, İNŞAATINDA DA ÇALIŞTIM'
Eskişehirli çiftçi Mustafa Kızılkaya, bir eğitim gönüllüsü. 80 yaşına rağmen hala çiftçilik yapan ve beslediği birkaç hayvanla geçimini sağlayan Kızılkaya, bu yaşına rağmen gençlere adeta taş çıkartıyor. Dünya malında gözü olmayan Kızılkaya'nın tek derdi 'veren el' olup insanlara hayırlı ve faydalı işlerde bulunabilmek. Gençliğinde çok sıkı olan Kızılkaya, daha sonra bu durumdan kurtulmuş. 'Vermek çok zordur' diyen Kızılkaya, 1987'de eşi vefat ettikten sonra Eskişehir Bursa yolu üzerindeki maddi değeri yüksek olan 23 dönüm araziyi satarak lüks hayat sürmek yerine eğitime bağışlamış. Araziyi bağışlamakla kalmamış, aynı zamanda okulun inşaatında 10 yıl çalışmış. İnşaat başlayınca kendine, 'Bu okul yapılmadan, hacca da gitmeyeceğim, evlenmeyeceğim de' diye söz veren Kızılkaya, 10 yılda tamamlanan inşaat sonrası hacca gitmiş ardından ikinci evliliği yapmış.
'İyi ki araziyi okula vermişim. Hiç pişman değilim. Okula bir gün gitmesem ölürüm' diyen Kızılkaya, şimdi okuldan, öğrencilerinden hiç ayrılamıyor. Kızılkaya, yazları her gün evine 3 kilometre uzaklıktaki okula gidip geliyor, orada geziniyor, çocuklarla hasbihal ediyor. Kışları da okulda kendisine ayrılan bir odada yatıp kalkıyor.
'HOCAEFENDİ'NİN VAAZINI DİNLEDİKTEN SONRA KARAR VERDİM'
Araziyi ilk kez Hocaefendi'nin vaazını dinledikten sonra vermeye karar verdiğini belirten Kızılkaya, o anı şöyle anlatıyor: "O zamanlar şartlar, imkanlar zor. İzmir Yamanlara gittik Hocaefendi'nin vaazı dinledim. Yurt yapalım dediler. Bende geldim kardeşlerime söyledim. Kardeşlerim razı oldu. Bu arsaya okul için bağışladık. Hocaefendiyi bu zamana kadar hiç görmedim. Ama arsayı vermeyi Hocaefendiyi görünce, dinleyince karar verdim. Daha o zaman kolejler yoktu."
'MÜDÜR BİLE YEMEK YESE YEDİĞİ YEMEĞİN PARASINI VERİRDİ'
Ertuğrulgazi Okulunun Türkiye'nin 6. koleji olduğunu ve yapımında bin bir fedakarlıkların yaşandığını, devletten yardım alınmadığını, tamamen hayırseverlerin katkısı ile kurulduğunu aktardı. Kızılkaya, okulun yapımında öğretmenlerin ve hayırseverlerin katkısını ve yaptıkları fedakarlıkları şöyle aktardı: "O zaman okulun ilk müdürü vardı, Zülfi Gökçe. okulun inşaatında çalışan öğretmenlere Dedi ki; 'Herkes yemeğini getirecek veya yediği yemeğin parasını verecek. Kimse buradan, öğrencilerin yemeğinden parasız bir lokma yemeyecek ve yemek verilmeyecek.' Tabi o zaman para ve imkan yok. Okul inşaatında çalışanlar, öğretmenler, bu işe gönül verenler, para olmayınca okulun yemeğinden bir lokma yemedi. Ne yaptı bu insanlar, okul inşaatını yapmaya gelirken yanlarında birer simit getirdi. İnanın o insanlar yanlarında getirdikleri birer simidi yiyerek akşama kadar okulun inşaatında çalıştı. Bir ben talebelerle beraber yemek yiyordum. Sadece bana izin verildi. Müdür bile yemek yerse yediği yemeğin parasını verirdi. O zaman beş liraydı. Yemek yerseniz beş lirayı verirdiniz. Öyle çocukların yemeklerine bile parasız yemezdik. Öyle bir fedakarlık vardı, öyle bir fedakarlıkla bu okul yapıldı."
TÜRKİYE'DE KURULAN 6 OKUL. YARDIMLARLA 10 YILDA TAMAMLANDI
Bu işlerin nasip kısmet işi olduğunu belirten Kızılkaya, bu okulunda Anadolu insanın katkı ve yardımlarıyla yapıldığını kaydetti. Okulun nasırlı ellerle, kazma kürekle yapıldığının altını çizen Kızılkaya okulun yapımında yaşanılanları şöyle dile getirdi: "Hanım 1987 de vefat edince ben buraya öğrenci girmeden hacca da gitmem, evlenmem dedim. 10 sene okulun inşaatı devam etti. Bende o inşaatta kazma kürek nasırlı ellerimle oradaki öğretmen ve hayırseverlerle çalıştım. O zaman yardım eden yoktu. Naci bey sağa sola yardım için koşardı, yardım toplardı. Bu Türkiye'de kurulan 6 okul. Yardımlarla bu okul yapıldı. Okulun tuğlaları bile İzmir'den geldi. Bu okulun halktan, hayırseverlerden aldığımızı yardımlarla yapıldı. Okulun yapımında devletten bir yardım almadık, devletin katkısı yoktur. Bu nasırlı eller le bu okulu yaptık. Bu okulu arsayı verdiğim için 10 yıl inşaatında çalıştığım için hiç pişman değilim."
'OKULA GİDİNCE RUHUM DİNLENİYOR'
Kızılkaya, okuldan, eğitime başladığı 1889 yılından bu yana vatanına milletine, kültürüne inancına bağlı kaliteli ve dürüst gençlerin, bilim adamlarının yetiştiğini belirtti. Artık okulu evi gibi gördüğünü, kışın vaktini orada geçirdiğini, yazları da her gün gidip geldiğini dile getiren Kızılkaya, "Şuanda bile okula gitmesem olmaz. İlla ki gideceğim. Gitmeden duramam, yoksa hasta olurum. Allah hep hayırlı işler versin. Her gün mutlaka okula gider ziyaret ederim, oralarda dolaşır, öğrencilerle hasbihal ederim. Okula gidince ruhum dinleniyor. Orada güzel gençlerin yetiştirildiğini görünce bütün yorgunluğum gidiyorum." ifadelerini kullanıyor. CİHAN