Ankara Başsavcısı Harun Kodalak, bin 435 kişiyi ‘kamuoyunca bilinen bir yapıyla malî, sosyal ve ekonomik bağları var’ diye suçladı. Ancak bu bağın nasıl kurulduğunu, insanların nasıl tespit edildiğini açıklayamadı. Şüphelilerin, suça göre değil fişlemeye göre belirlendiği anlaşıldı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak’ın KPSS soruşturmasıyla ilgili yaptığı açıklama ‘algıya dönük operasyon’ eleştirilerinin haksız olmadığını ortaya koydu. Hukuki gerekçelerden çok, kesin hüküm ifade eden suçlayıcı ve siyasi bir dil kullanan Kodalak, sınavda 100 ve üzeri net doğru yapan 3 bin 227 kişinin ayıklanarak şüpheli listesi oluşturduğunu deşifre etti. Operasyonun, KPSS usulsüzlüğünü aydınlatmaktan çok, bir kesimi hedef aldığını ise Başsavcı Kodalak’ın “İlk etapta gözaltı kararı verilen 82 şüpheli ile toplamda bin 435 şüphelinin kamuoyunca bilinen belirli bir yapıyla mali, sosyal ve ekonomik bağlarının olduğu tespit edilmiştir.” ifadeleri ele verdi. Bu aynı zamanda, delilden suç ve suçluya gidilmeyip Hizmet Hareketi’ne mensubiyet varsayımı üzerinden somut suçlamalar yapıldığının itirafı oldu. Ayrıca ‘örgüt bağı kurmak’ için insanların fişlendiğinin işaretleri de ortaya çıktı.
Başsavcı Kodalak’ın soruşturmada Cumhuriyet’in büyük bir tehdit altında olduğuna dair belgelere ulaşıldığından bahsetmesi dikkat çekti. Gerçek niyeti ilk ele veren bu ifadeydi. “Belli bir yapıya mensup kişilerin” diye devam eden açıklamasında fişlemenin işaretlerini verdi. Başsavcı, bu kişilerin atamalarda öncelik elde ettiğini öne sürdü. Halbuki söz konusu Eğitim Bilimleri sınavı iptal edildiği için hiç atama yapılmadı, sınavların diğer ayakları olan Genel Kültür ve Genel Yetenek alanlarında ise bir usulsüzlük tespit edilmedi.
Başsavcı, sınavda 100 ve üzeri net doğru yapan 3 bin 227 kişiden 637’sinin birinci derece akraba, 446’sının karı-koca oldukları bilgisine ulaşıldığını, 980 adayın aynı adres, apartman, site veya sokakta ikamet ettiklerinin görüldüğünü aktardı. Ancak hangi usulsüzlüklere ulaşıldığına dair somut bilgiler vermek yerine kopya çekildiğinin/soru çalındığının ispatı olamayacak ifadeler kullandı. “2 bin 260 adayın telefonla irtibatlı oldukları” ifadesini kullanırken buradan hangi suç delillerinin ortaya çıktığını açıklamadı. Şüpheli sayısının neden verdiği bu rakamın altında tutulduğu ise bir diğer çelişkiyi oluşturdu. Hiçbir hukuki değeri taşımayan “2 bin 39 adayın 10 ve üzeri işçi çalıştıran kurum ve şirketlerde kaydının bulunduğu tespit edilmiştir.” ifadesini niçin söylediğini açıklamadı.
Kodalak, Genel Yetenek alanında 2009 yılında 60 sorudan tamamını 6 kişinin doğru cevapladığını, 2010’da ise rakamın bin 28 olduğunu söyleyip soru dağıtıldığını ileri sürdü ancak soru dağıtıldığına ilişkin dosyada herhangi bir delil yer almadı. 30 matematik sorusunu birçok adayın hiç işlem yapmadan cevapladığından bahsetti ancak ÖSYM, kitapçıkları imha ettiği için doğrulanma imkânı kalmayan bir bilgiyi kesin delil gibi sundu. Başsavcı, soyut suçlamalardan öteye gidemedi, soruşturmaya dahil olmayan sınavlarla ilgili suçlamalar yöneltti. ZAMAN