‘Batan geminin malları’ sözünden mülhem başlığı tercih ettim. Zira Türkiye’de reel sektörün iliklerine kadar hissettiği krizde çıkmaz sokak safhasına geçildi.
2017 senesinin ilk yarısında 51 bin 775 bin esnaf iflas etti. Yeni tescil sayısı da 127 bine geriledi. Geçen sene 136 bin esnaf tescil için müracaat etmişti.
İşler yolunda gidiyorsa bu iflaslardaki artışı ve yeni iş yeri sayısındaki azalışı nasıl izah edeceğiz!
Vergi affı, sicil affı, affın da affı bile esnafın yarasına merhem olamamış.
Hazine’nin sırtına yıkılarak verilen Kredi Garanti Fonu (KGF) kredilerinde batık tutarı şimdiden 23,8 milyar lirayı buldu.
Bankaların toplam kullandırdığı kredi miktarında batık kredi oranı yüzde 3’lerde iken KOBİ kredilerinde batık oranı yüzde 5’i buluyor. Küçük esnaf krizden daha fazla zarar görüyor tabii…
BATARKEN BAŞKALARINI DA DİBE SÜRÜKLÜYORLAR
Tek esnafın bile iş yerini kapatması onlarca insanı iş ve aştan mahrum bırakır. İflas rakamlarında aksetmeyen nice acı hakikat var ki kriz geçse bile onların sebebiyet verdiği ahlakî çöküşün altından kalkılamayacak.
Bir firma düşünün… Bankalara, vergi dairesine, müşterilerine, tedarikçilerine, hasılı uçan kuşa borçlu. Fiilen batmış. İşte bu durumdaki bazı firmaların sahipleri gider ayak ellerinde kalan imzalı kaşeli son çek koçanlarını belli bir ücret mukabili birilerine satıyor.
Tezgahı kuranların o an aklından ne geçiyorsa çekte o rakam yazıyor. 10 milyon TL ya da 3 milyon TL, aralarındaki fark tutardan ibaret. Bu rakamların olduğu çekler birkaç yüz bin liraya el değiştiriyor. Çek kırdırma ile karıştırılmasın bu anlattığım…
ÇEKİN KARŞILIĞI YOK
Orada çekin karşılığı var ve çeki elinde bulunduran nakit sıkıntısını aşmak maksadıyla vadeyi öne almak için belli bir komisyon ödemeyi kabul ediyor. Bu kirli ticarette ise iki taraf piyasayı dolandırmak üzere hareket ediyor.
Neticede çek koçanında birkaç milyon TL’ye tekabül eden yapraklar tek tek birilerine mal ya da hizmet karşılığı verilecek.
Türkiye’de çekte en yakın vade artık 24 ay nasıl olsa! Çeklerin karşılıksız olduğu vadesi geldiğinde anlaşıldığında ne o firma ortada olacak ne de sahibi…
Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul kuşatmasına hazırlanırken Edirne Çarşısı’nda tebdil-i kıyafetle alışverişe çıktığında karşılaştığı esnaftan bugünkü esnafa…
BUNDAN DAHA BETER NE OLABİLİR
O günün esnafı siftah yaptığı için müşteriyi komşusuna yönlendiriyordu. Bugünse bazıları kendisi batarken üç kuruş daha menfaat temin etme uğruna başkalarını batırmayı içine sindirebiliyor.
Kul hakkı, haram lokma… Bu kavramlar Yeni Türkiye’de birileri için çok arkaik kalıyor,
Bir beldede vicdan terazisi eğriyi-doğruyu tartmaz olmuşsa o belde umumî felakete düçar olmuş demektir.
Ekonomik kriz o felaketin yanında hafif kalır…
Batan firmaların çekleri bunlar. Yiyin efendiler, yiyin!
TARIK ZİYA