Batı’nın ikiyüzlülük çıkmazı ve Orta Doğu’nun kimlik krizi

Samanyoluhaber.com yazarlarından Ertuğrul İncekul batı ve doğu medeniyetleri arasındaki çatışmayı ve çıkış yolunu yazdı.

SHABER3.COM

Batı dünya demek değildir ve Batı’nın bakışıyla evrensellik yakalanamaz. Ancak, demokrasi ve insan haklarının en güçlü referansı Batı ülkeleridir. Bilimsel gelişmelerin ve araştırmaların öncüsü Avrupa ve Amerika’dır. Bu ülkeler, insan merkezli sistemleri ve kurumlarıyla dünya çapında bir koruma sağlarlar, ancak bu yalnızca o ülkelerde yaşayanlar ve vatandaşları için geçerlidir. Örneğin, Filistinlilere ve Uygurlara karşı siyasi düzlemde ikiyüzlü davranmaktadırlar. Rusya-Ukrayna savaşında tutumları açıktır. Orta Doğu meselelerinde ise hep bir taraf olmuş ve haksız olduklarında bile aynı tavrı karşı taraftan beklemişlerdir. Batı, konfor alanını bozmamak adına hak ve insani yönlerden birçok tavizler vermektedir.

Doğu ise kimlik krizleri ve otokratik liderlerle mücadele etmektedir. Doğu halklarının çoğunluğu, otokratik, monarşik veya teokratik liderleri haklı çıkarırcasına, cehalet ve ahlak zaafı içerisindedir. Eğitim eşitliğine inanmayan, yolsuzluğu ve rüşveti meşru gören bir anlayış yaygındır. Demokrasi kültüründen söz etseler de mağdurun yanında durmaz, bu uğurda mücadele etmezler. Kendi başlarına gelmeden haksızlığa dur demezler. Dinlerini öğrenmeyen, geleneklerini taassupla karıştırıp yeni dinler icat eden, moderniteyi ise israf ve lüks bir yaşam olarak algılayan bir yapıdadırlar.

Dünyanın, ötekileştirmeyen, karşılıklı saygıyı esas alan bir anlayışa her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır. Avrupa ve Amerika bugün ekonomik, sosyolojik ve kültürel anlamda kendinden olmayanlarla ciddi bir etkileşim altındadır. Göz yumdukları pek çok sorun, dönüp dolaşıp kendi kapılarına dayanmaktadır. Göçmenlere olduğu kadar, huzura ve barışa da ihtiyaçları vardır. Ekonomik istikrar için iş gücüne, kültürel anlamda ise kendi okullarında yetişen yeni bir melez kültüre ihtiyaç duymaktadırlar. Batı’nın "öteki" üzerine inşa ettiği bu medeniyet temelden değişim içindedir.

Makro Perspektiften Doğu-Batı İşbirliği

Doğu ve Batı’nın işbirliği ve dayanışması için, günümüzdeki daralmalar, küresel etkileşimler ve karşılıklı bağımlılıklar iyi okunmalıdır. Ukrayna Savaşı, İsrail’in Filistin ve Lübnan saldırıları, Esad rejiminin kısa sürede radikal örgütler tarafından hedef alınarak, iktidarına son verilmesi, pandemi dönemi ve Trump’ın seçilmesi gibi olaylar, dünya ekonomisi ve huzuruna büyük oranda etki etmiştir.

Dünya bugün dijital diktatörlüklerin ve tüzel şahısların birçok devletten daha güçlü olduğu bir dönemden geçmektedir. Bu bağlamda, Batı’nın Doğu’yu anlamaya, Doğu’nun ise Batı’ya olan ihtiyacını fark etmeye şiddetle ihtiyacı vardır. Peki, bu bağlamda neler yapılabilir?

Karşılıklı Anlayış ve Saygı

Batı ve Doğu, krizlerle baş etme ve çözüm üretme konularında birbirlerinden çok şeyler öğrenebilir. Avrupa insanı, en küçük bir enflasyon artışında veya kriz ortamında, ciddi şekilde panikleyebiliyor. Çocuğunun okulda öğretmenine kaleme fırlatması tavmatik bir olay oluyor ya da Norveç’te bir Türk aile tarafından 15 yıl önce işlenen bir namus cinayeti, hâlâ bazı eğitim kurumlarında kötü bir örnek olarak verilmektedir.

Türkiye ve Suriye gibi ülkelerin halkları günlük yaşamlarının bir parçası olan kriz ve belirsizliklere karşı çok daha dayanıklıdır, hazırlıklıdır, bazen de vurdumduymazdır.

Doğu ve Batı’nın; iklim değişikliği, çevre hassasiyeti, teknoloji ve dijitalleşme, küresel sağlık, ekonomik eşitsizlik, küresel ticaret, eğitim, kültürel değişim, göç ve mülteci krizleri, barış ve güvenlik gibi alanlarda aynı masa etrafında küresel çözümler geliştirmesi çok önemlidir.

Ortak Değerler ve Kültürel Çeşitlilik

Ortak değerler etrafında bir araya gelinmelidir. Çok kutuplu bir dünya için şefkat, birlikte yaşama kültürü, diyalog anlayışı ve evrensel değerler hayata geçirilmelidir. Tüm düşmanlıklar ve nefret üstesinden gelinmezse, dünya geçmişte defalarca yaşadığı cehennemlerin tekrarını yaşamaya mahkûm olacaktır.

Din, dil ve ırk gibi belirleyici unsurların baskılardan soyutlanarak korunması, farklılıklarla bir arada yaşamayı öğrenmek zorunludur.

Dengeli Yaklaşım

Batı medeniyetini evrensel değil, kendi içinde biricik görmek ve medeniyetler arası diyalogu bu temelde kurmak önemlidir. Batı, ben merkezli politikalarından vazgeçmeli, farklı coğrafya ve kültürlere kurumlarıyla el uzatarak kendi geleceğini de güvence altına almalıdır. Özellikle her iki tarafın da birbirini "öteki" olarak görmekten vazgeçmesi ve karşılıklı katkılarını kabul etmesi hayati önemdedir. Doğu ve Batı toplumları arasındaki işbirliği ancak bu şekilde sürdürülebilir ve anlamlı hale gelir.

Batı’nın eleştirel aklı, çoğulculuğu ve araştırma tutkusunda, Doğu geri kalmıştır. Oryantalizmi aşamamış, slogan toplumları haline gelmiştir. Bu anlamda Batılılaşma başarısız olmuştur. Orta Doğu toplumlarında genellikle rejim veya devlet, toplumu şekillendiren güç olmuştur. Sivil toplumun gelişememesi nedeniyle, bireylerin gelişimi devletin insafına bırakılmıştır. Hak ve kuvvet kavramları Batı’daki anlayışın tersidir.

Demokrasinin toplumu şekillendirdiği yapılarda ise sivil toplum, devleti ve kanunları şekillendirir; yani devlet, şerik kabul eder. Batı ise ötekine ihtiyaç duyarak medeniyetini inşa etmiş, Doğu’yu "öteki" kabul etmiş ve her türlü sömürüsünü bu coğrafyada gerçekleştirmiştir. Erich Hoffmann’a göre, Batı’nın sebep olduğu dünya savaşlarında 187 milyon insan ölmüş,  yüzde 40’ı akıl sağlığını kaybetmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Batı, bilimi tanrılaştırmayı ve metafiziği terk etmeyi sorgulamaya başlamış ve hâlâ süren postmodern döneme girmiştir. Batı toplumlarında anlam arayışı artarak devam etmektedir.

Sonuç olarak, Doğu ve Batı'nın birbirine üstünlük taslamaktan vazgeçip, karşılıklı eksikliklerini tamamlayarak ve ortak değerler çerçevesinde hareket ederek, hem kendi toplumlarının hem de insanlığın geleceği için sürdürülebilir ve barışçıl bir dünya inşa etmeleri gerekmektedir.
<< Önceki Haber Batı’nın ikiyüzlülük çıkmazı ve Orta Doğu’nun... Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER