Mehmet Yılmaz'dan İTİRAF
Seçildiği günden bu yana adeta siyasi iradenin "yamacılığına" soyunan özürcü "bay başkan" basın açıklamaları yanında sosyal medyayı kullanmakta da pek mahir. Ancak her nasılsa bugüne kadar, adeta parti müftüleri gibi dini argümanları tweetlerine konu edinmesine karşın, adil yargılanma ve masumiyet karinesi gibi evrensel hukuk ilkesine dair tek cümlesine şahit olamadık ne yazık ki…
Bu defa da, yalan ve iftira içerikli televizyon yayıncılığı tescilli havuz kanallarından birine röportaj vermiş, konuşmaya pek hevesli HSYK Başkanvekili Mehmet Yılmaz.
FİŞLEME İTİRAFI
"Darbe teşebbüsü öncesinde elimizde bu örgüt üyeleri hakkında bir dosya vardı zaten" diyor. Haklarında henüz iddianame dahi düzenlenmemiş dört bine yakın hâkim ve savcının örgüt üyesi olduğuna karar verivermiş Türk Yargısı'nın en üst kurulunun başkanvekili. "Bay başkan" öyle uygun görünce bunu, "Türk Milleti Adına!" karara dönüştürecek uygun bir "YARGI HEYETİ!" ve adına da "YARGILAMA!" dedikleri bir parodi kalıyor geriye.
"Bay başkan"; "Bizler zaten bunları öngördüğümüz için, sonradan özür dilemek zorunda kalmayayım diye mahkemeleri ve heyetleri de ayarladık. Her şey kontrolümüz altında, herkes rolünü hakkıyla oynayacak. Teröristler bizim belirlediğimiz ama hak ettikleri cezayı alacaklar, kimsenin endişesi olmasın" der gibi bakıyor acar yargı muhabirinin gözlerine.
DELİL BELGE NEREDE?
Hazır kamerayı görünce kendini tutamayan "bay başkan" son zamanların en büyük itirafında bulunuyor ve "Bizim genel ispat aracımız tanık anlatımıydı. Tanıklarımızın tamamı da hâkim ve savcılardan oluşuyor. İllerdeki başsavcılar, ağır ceza mahkemesi başkanı ve hakimlerin tanıklığında oluşan bir listeydi bu örgüt listesi" deyiveriyor."Bay başkan" seçildiği 2014 yılı Ekim ayından bu yana hakim ve savcıları, kendi meslektaşlarına FİŞLETMİŞ ve bunu da maharetmiş gibi söylüyor. "TANIK BEYANLARI" adlı hukuk kılıfına bürüdüğü bu FİŞLEMELERİ sorgusuz sualsiz doğru kabul eden sözde hukuk adamı, binlerce hâkim ve savcıyı başka hiçbir somut delil olmadan meslekten çıkararak aileleri ile birlikte hiçliğe mahkûm ediyor.
HÜKÜMET DESTEKLİ YARGIDA BİRLİK FAKTÖRÜ
Oysa "Bay başkan" açıkça; "bizler hükümetin "maddi ve manevi" desteği ile Yargıda Birlik Platformu adı altında girdiğimiz 2014 yılı HSYK seçimleri sırasında yaptığımız çalışmalarda, yandaş hâkim ve savcılara, bize oy vermeyen meslektaşlarını fişlettik. Bunları da bir disiplin dosyasına dönüştürerek ilk fırsatta kendilerini meslekten çıkarmak için "Allah'tan bir lütuf" bekledik. Nitekim o da 15 Temmuz gecesi nasip oldu hamdolsun" dese daha dürüst davranmış olurdu.Her fırsatta siyasi otoriteden özür dilemeyi kendine şeref sayan "bay başkan" için böyle bir açıklama zor olmaz. Yarın ne olur bilinmez ama bugün için sorumluluk da doğurmazdı esasen. Zaten 12 Ekim 2014 tarihinde yapılan HSYK seçimlerinden iki gün sonra, AKP Genel Başkan yardımcısı Mustafa Şentop tarafından "bay başkan ve ekibine" hedef de tayin edilmişti. Dört bin hâkim ve savcı meslekten çıkarılmalıydı. AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal'ın seçimlerden önce, YBP'nin seçimi kaybetmesi halinde seçimleri gayrimeşru ilan edecekleri tehdidine rağmen, Hükümetin adayları yerine bağımsız adaylara oy veren hâkim ve savcılar "paralel" ilan edilmiş ve bugün oynanan tiyatronun senaryosu o günlerde yazılmıştı.Varlığı Anayasa'ya dayanan bir kurumun üyesinin, Anayasa'yı hiçe sayan karar ve uygulamaların altına imza atması ve bunları da televizyona çıkıp övünçle anlatması inanılır gibi değil.
"Bay başkana" hatırlatmak gerekir ki, ceza yargılamasında dahisanığın ikrarı tek başına mahkûmiyetine yeterli bir delil değildir. Çok sayıda yargısal karara konu edildiği üzere ikrarın başka delillerle desteklenip desteklenmediği, hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı, şüpheden arınmışlığı ve güvenilirliği gibi hususlar gözetilmelidir. İkrara bu yaklaşımı getiren yargısal içtihatlar tanık beyanının evleviyetle sorgulanmasını aramaktadır. Kaldı ki meslektaşları resmi kayıtlara geçmeyen bir beyan tanık beyanı değil ancak istihbarat bilgisi olarak nitelenebilir.
İÇTİHAT KARARLARINA RAĞMEN
İstihbari nitelikteki bilgi ve belgelerin bir işleme dayanak alınabilmesi için somut, hukuken geçerli kanıtlarla desteklenmesi gerektiği, dayanağı olmayan bu bilgi ve belgelerin kişilerin hukuksal durumuna etki eden işlemlere esas alınamayacağı yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bir ilkedir. Bu ilke İdare Dava Daireleri Genel Kurulu'nun oybirliği ile verdiği 28.4.2011 tarih ve 2007/155 E. , 2011/290 K. sayılı kararında açıkça belirtilmiştir.
Bunun yanında Anayasa Mahkemesi de 9/1/2014 tarih ve 2013/533 sayılı B.B kararında; "demokratik bir toplumda, doğruluğu hiçbir şekilde sorgulanamamış ve denetime tabi tutulmamış istihbarî nitelikteki bilgilerin dava dosyasına konulması suretiyle alenileştirilmesi kabul edilemez" demiş ve başvurucunun lehine ihlal kararı vermiştir.
Hiç şüphesiz bunlar hukukun esas alındığı soruşturmalarda gözetilmesi gereken olmazsa olmaz evrensel ilkelerdir. Ancak ne yazık ki, hayatın hiçbir karesinde hukukun izine rastlayamadığımız şu karanlık günlerde, hukuk/adalet/somut delil diyen hâkim ve savcıların meslek hayatını bitirerek Türk Yargısına ayar veren ve bir de televizyonlara çıkarak yaptıklarıyla övünen bu kişi, HSYK'nın başkanvekili ise böyle bir ülkenin vatandaşı olarak bizlere düşen, var gücümüzle hukuksuzluğu haykırmak ve geleceğe ışık tutmak adına tarihe bir not düşmektir.
Belki "bay başkan" twitter da kullanır diye yazıya Hz Alinin sözü ile son verelim. Hiç olmazsa şerefimizi kaybetmemek için."Haksızlığa karşı susarsanız hakkınızla birlikte şerefinizi de kaybedersiniz" UNUTMAYIN…
Haber Analiz