HDP Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir, TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın yeni anayasa çalışmalarına ilişkin 4 partiye göndereceği mektubu, HDP yetkili kurullarının mutlaka değerlendireceğini söyledi. Bugün yaşanan çatışmada dahil olmak üzere Kürt sorununun özü itibariyle bir anayasa sorunu olduğunu anlatan Baydemir, "Yeni anayasa Kürt sorununun tamamen çözümü için en önemli fırsatlardan bir tanesidir. Kürt sorununun çözümü demek anayasanın inşası demektir. Yeni bir toplumsal sözleşmenin inşası demektir." dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) basın toplantısı düzenledi. 30 yıllık pratiğin çözmediği bir sorunu gelip bir kez daha 30 yıllık pratikten daha ağır bir güvenlik ve şiddet perspektifiyle çözmenin mümkün olmadığını toplumun hükümete yüksek sesle ifade etmesi gerektiğini belirten Baydemir, "Hukuk mekanizması işlemiyor. Sokağa çıkma yasağının dayandırıldığı hukuki zemin yoktur. Sokağa çıkma yasağı ve bu kadar büyük bir askeri güç ve operasyonla iç hukuk dahil olmak üzere bu süreci yönetmek hukuk dili ile söylüyorum butlandır, gayrı meşrudur. Ama maalesef ne idare mahkemeleri, ne cumhuriyet savcıları, ne anayasa mahkemesi işlemiyor. Dolayısıyla başvurular Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne ve uluslararası mekanizmalara gidiyor." diye konuştu.
SAVAŞ HİÇBİR SORUNUN ÇÖZÜM YÖNTEMİ OLAMAZ
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne ve uluslararası mekanizmalara gidildiğinde de 'siz neden Türkiye'yi şikayet ediyorsunuz' denildiğini anlatan Baydemir, "Allah'tan korkun, peygamberden utanın. Çocuklar, kadınlar öldürülüyor, şehirler yok ediliyor. Hukuk ve Parlamento işlemiyor ve neden bu mekanizmalara başvuruyorsunuz diye bir serzeniş ve eleştiri yumağı ve linç kampanyasıyla karşı karşıya kalıyoruz. Savaş hiçbir sorunun çözüm yöntemi ve aracı değildir ve olamaz." ifadelerini kullandı.
Hafta başında Avrupa Parlamentosu nezdinde bir dizi temaslarda bulunacağını anlatan Baydemir, Avrupa Parlamentosu Başkanı'na, Avrupa Komisyonu Başkanı ve yardımcısına, üyelerine, Avrupa Parlamenterlerine birer mektup gönderdiğini söyledi.
Baydemir açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, 'HDP'li belediyelere İngiltere modeli getirilecek diye bir haber yer aldı gazetelerdi. Belediyelerin terör örgütüne yardım ettiği gerekçesiyle bu belediyelere proje karşılığında kaynak verileceği belirtildi. Neler söylersiniz?' sorusu üzerine Baydemir, şu cevabı verdi: "Savaş insanları öldürmekle kalmıyor, gerçekleri de öldürüyor. Çünkü savaşın tarafları hükümet nezdinde bu çok daha açık ve net ortaya çıkıyor savaşını sürdürebilmek için yalana başvurmak durumunda kalınıyor. Bir yalanı örtmek için başka bir yalanın devreye girmesi gerekiyor. 10 yıl boyunca Diyarbakır gibi kadim bir şehirde belediye başkanlığı görevini yürüttüm. Açık ve net söylüyorum tek bir kuruş tek bir kazma, tek bir kürek illegal zeminde kullanılmamıştır, kullandırılmamıştır. Ama devlet güvenlik perspektifini çatışma perspektifi ve stratejisini hayata geçirmek adına en zayıf halkalara saldırıyor. Şu anda en korumasız, en dokunulabilir yerel yönetimler belediye başkanları ve meclis üyeleridir. Bu geriye gidiştir."
BÖYLESİ ZEMİNDE YAPILAN ANAYASANIN SORUNLARI ÇÖZME PERSPEKTİFİ OLAMAZ
'Meclis Başkanı bir basın toplantısı düzenledi ve yeni anayasa süreci için siyasi parti liderlerine mektup yazdı ve üye isteyecek partinizin bu konuda görüşleri ne olur üye verme konusunda ne yapacaksınız?' sorusuna karşılık Baydemir, şunları kaydetti: "Yetkili kurullarımız mutlaka değerlendirecektir. Partimizde HDP'de şahsımda bugün yaşamış olduğumuz çatışmada dahil olmak üzere Kürt sorunu özü itibariyle bir anayasa sorunudur. Özü itibariyle 1924'ten bugüne değin toplumsal sözleşme yani anayasa farklılıkları ve ama aynı zamanda gerçekten Kürtleri kapsamadığı için bir anayasal sorunumuz olduğu için bu çatışmalar yaşanıyor. Dolayısıyla yeni bir toplumsal sözleşme, yeni anayasa Kürt sorununun tamamen çözümü için en önemli fırsatlardan bir tanesidir. Kürt sorununun çözümü demek anayasanın inşası demektir. Yeni bir toplumsal sözleşmenin inşası demektir. Ama açık söylüyorum. Böylesi bir zemin içerisinde yapılacak bir anayasanın sorunları çözme perspektifi olamaz.
Kadınların, çocukların, yaşlıların öldürüldüğü bir atmosfer içerisinde, şehirlerin bombardımana tabi tutulduğu bir atmosfer içerisinde, askerin, polisin gerillanın hayatını yitirdiği bir atmosferde hangi ortak paydalardan bahsedebiliriz. Anayasa oluşturma sürecinin Türkiye açısından bir nihai fırsatın değerlendirilmesi olarak ele almak istiyorsak önce çatışmaları durdurmalıyız ki, buradan bir uzlaşma çıkabilsin. Buradan kalıcı bir çözüm çıkabilsin. Önermeler dahil konuşulmadığı bir zeminden geçiyoruz. Demokratik toplum kongresinin yerel yönetimlerden, özerklikten, ademi merkeziyetçilikten ne anladığına dair ve taleplerinin ne olduğuna dair yapmış olduğu basın açıklaması bile terörize ediliyor.
Sırf bu gerekçeden dolayı cumhuriyet savcıları devreye giriyor eşgenel başkanlarımız hakkında fezlekeler düzenleniyor. Böylesi bir zemin içinde nasıl bir ortak anayasa oluşturacaktır. Anayasanın değişmesi şarttır, elzemdir ama anayasanın değiştirilmesi çalışmalarının etkin sürebilmesi için bu zeminin önce değiştirilmesi gerekiyor. Çatışma zemininden tekrar çatışmasızlık zeminine ve hızla diyalog zemine geçilmesi gerekiyor. İmralı'ya uygulanan tecridin, Öcalan'a uygulanan tecridin kalkması gerekiyor. Değiştirelim dediğiniz anayasanın en ilke ilkesi dahi Cizre'de, Şırnak'ta, Silopi'de ihlal ediliyor. Bu bir paradokstur, çelişkidir." CİHAN