Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Simone Kaslowski, Türkiye’ye yabancı sermaye girişlerinin azaldığına dikkati çekti.
İsim vermeden Merkez Bankası (TCMB) ve kamu bankalarının dövizi düşürmek için yaptıkları arka kapı işlemlerini ima eden Kaslowski, piyasada serbestliği azaltmanın bedelinin ağır olacağını vurguladı.
Kaslowski, krizden 2021 yılından çıkılamayacağını belirterek, yeni dünya düzeninde yer almak için serbest piyasadan vazgeçilmemesi gerektiğinin altını çizdi.
TÜSİAD BAŞKANI: TÜRKİYE YÜZDE 2 KÜÇÜLECEK
Kaslowski, Türkiye'de kriz şartlarının bariz hâle geldiğini dile getirerek, “Bu yıl da ekonomide yüzde 2 oranında küçülme bekliyoruz ki pek çok kurumun çok daha kötümser tahminleri var.” ifadelerini kullandı.
Karlowski, Sözcü gazetesinin sorularını cevaplandırdı.
Sonbahar döneminde ortaya çıkacak tabloya dair öngörünüz ve enflasyon, büyüme gibi temel ekonomi verilerine dair tahminleriniz nedir?
Son üç yıldır ekonomi zaten çok düşük bir büyüme patikasında. Cumhuriyet tarihimizin ortalama büyüme oranlarının çok altındayız. Bu yıl yüzde 2 oranında küçülme bekliyoruz ki pek çok kurumun çok daha kötümser tahminleri var.
Tam anlamıyla krizden çıkış küresel toparlanmaya bağlı olarak ancak 2021'de olacak.
Türkiye ekonomisinde kısa ve orta vadede bir düze çıkış bekliyor musunuz? Bu çıkış hangi hamlelerle gerçekleşebilir?
Orta ve uzun vadede politikaların nakit akışı-kredi döngüsünden çıkıp temel konulara, verimliliğe, inovasyona, dijital dönüşüme odaklanması gerekiyor.
TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, serbest piyasa kuralları ihlal edildiği için yabancı sermayenin ürktüğünü söyledi.
Son üç yıldır krizlere odaklanmaktan ekonomimizin üretkenliği ve rekabet gücünü tartışmaya vaktimiz kalmıyor.
Hâlâ masamızda uzun bir yapılacaklar listesi var. Rekabet gücü korumacılıkla değil, kalite ile verimlilikle olur. Kalite ve verimliliğe odaklanıldığında yatırım olur, istihdam olur, ihracat olur.
"LİYAKAT BÜROKRASİDE OLMAZSA OLMAZ KRİTERDİR"
Son dönemlerde kamu bankaları başta olmak üzere ekonominin köşe taşlarında gerçekleştirilen atamalar ile ortaya çıkan "liyakat" tartışmasının ve gerçeğinin, Türkiye'nin güvenirliği ve ekonominin geleceği üzerindeki etkilerine dair değerlendirmeleriniz nelerdir?
Bir ülke ekonomisine duyulan güven kurumlara ve süreçlere duyulan güvenle yakından ilgilidir. Liyakat ve profesyonel kariyere dayalı etkili bir bürokrasi, kurumlarımızın kurumsal kapasitelerinin sağlanması için elzemdir.
Her seviyedeki terfi ve atamada bu ilkelerin izlenmesi gerekir. Örneğin salgın sırasında Sağlık Bilim Kurulu'nda konusunun uzmanı doktorlarımızın yönlendirmelerinden faydalanılması bu mücadeleyi başarıyla götürmemizi sağladı.
Her konuda politika yapıcıların konunun uzmanlarıyla çalışması ekonomimizin başarıya ulaşması için son derece önemli.