Bediüzzaman’ın Menderes’e “İlahi gazap” uyarısı

Bediüzzaman’ın Adnan Menderes’in olumlu icraatlarına verdiği destek kadar, adaletten ayrılmaması, baskı rejimi kurmaması ve masumlara zulmetmek suretiyle gazab-ı ilahiyi celbetmemesi gibi net ikazlarından çıkarılması gereken önemli dersler var.

SHABER3.COM

SAMANYOLUHABER.COM

Bediüzzaman Said Nursi’nin Demokrat Parti’nin olumlu icraatlarına verdiği güçlü destek, hemen her seçim döneminde gündeme getirilir. Nitekim Meşveret Cemaati bir süre önce yaptıkları ve Erdoğan’a desteklerini ilan ettikleri açıklamada, Üstad Bediüzzaman’ın Demokrat Parti’ye verdiği desteğe işaret ettiler. Bediüzzaman Hazretleri Demokrat Parti’nin olumlu icraatlarına destek verdi de, yanlış olması söz konusu olunca ikaz etmekten geri mi durdu. Hayır, asla!

Bediüzzaman Hazretleri’nin Demokrat Parti’ye ve merhum Başbakan Adnan Menderes’e mektuplar yazdı ve bu suretle hem güzide iltifatlarda hem de sert ikazlarda bulundu. Bediüzzaman, Menderes’i zulmetmemesi, partizanlık yani tarafgirlik yapmaması, baskı rejimi kurmaması ve adaletten ayrılmaması gibi çok önemli konularda sürekli ihtar etti. 

Dikkatlerden kaçırılmamalı ki, Üstad’ın Demokrat Parti’ye ve Menderes’e verdiği destek, asla koşulsuz, ilkesiz ve partizanca değildi.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin 27 Mayıs darbesi sonrası idam edilen merhum başbakanlardan Adnan Menderes’e yazdığı mektuplardan biri, Emirdağ Lahikası’na yer alıyor. Üstad mektubuna, “Ben çok hasta olduğum ve siyasetle alakasız bulunduğum halde, Adnan Menderes gibi bir İslam kahramanı ile bir sohbet etmek istedim” diyerek başlıyor ve birkaç esası Menderes’e açıklamak istediğini belirtiyor, uyarılarını sıralıyor.

Üstad’ın Menderes’e ilk uyarısı, Kuran-ı Kerim’de Enam Suresi 164, İsra Suresi 15, Fatır Suresi 18 ve Zümer Suresi 7’nci ayetlerde yer alan çok önemli bir hakikate dair oluyor. Ki Üstad hazretleri hayatı boyunca bu hakikati temel kaide olarak yaşadı ve muhataplarına ifade etti. 

Fatır Suresi’nin 7’inci ayetinde Rabbimiz mealen şöyle buyuruyor: “Eğer inkâr ederseniz bilesiniz ki Allah’ın size ihtiyacı yoktur; ama O, kullarının nankörlüğüne razı olmaz, şükrederseniz bu tutumunuzdan hoşnut olur. Hiç kimse başkasının günah yükünü yüklenmez; sonunda dönüşünüz rabbinize olacak, ardından O, neler yapıp ettiğinizi size bildirecektir. O, kalplerin derinliklerini bilmektedir.

Üstad, “İslamiyetin pekçok kanun-u esasisinden birisi” olarak bu ayet-i kerimeyi işaret ettikten sonra, Menderes’e şu ifadelerle sesleniyor: Halbuki, şimdiki siyaset-i hâzırada particilik taraftarlığıyla, bir câninin yüzünden pek çok mâsumların zararına rıza gösteriliyor. Bir câninin cinayeti yüzünden taraftarları veyahut akrabaları dahi şenî gıybetler ve tezyifler edilip, birtek cinayet yüz cinayete çevrildiğinden, gayet dehşetli bir kin ve adaveti damarlara dokundurup kin ve garaza ve mukabele-i bilmisile mecbur ediliyor. Bu ise, hayat-ı içtimaiyeyi tamamen zîr ü zeber eden bir zehirdir.”

Mektubunun devamında bir hanede veya gemide on cani ve bir masum bulunsa, masumun hakkı için o geminin batırılamayacağı hakikatini vurguladıktan sonra, Üstad Hazretleri, Menderes’e şu çok mühim ikazı yapıyor: “İşte bu kanun-u esasî-i Kur’ânî hükmünce âsâyiş ve emniyet-i dahiliyeye ilişmek, on câni yüzünden doksan mâsumu tehlikeye atmak, gazab-ı İlâhînin celbine vesile olur.”

Üstad Hazretleri, ikinci ikazında ise Kainatın İftihar Tablosu Peygamber Efendimiz’in (SAV) “Milletin Efendisi, onlara hizmet edendir” hadis-i şerifini hatırlatıyor ve şu ihtarlarda bulunuyor: “Memuriyet bir hizmetkârlıktır; bir hâkimiyet ve benlik için tahakküm âleti değil... Bu zamanda terbiye-i İslâmiyenin noksaniyetiyle ve ubudiyetin zafiyetiyle benlik, enaniyet kuvvet bulmuş. Memuriyeti hizmetkârlıktan çıkarıp bir hâkimiyet ve müstebidâne bir tahakküm ve mütekebbirane bir mertebe tarzına getirdiğinden, abdestsiz, kıblesiz namaz kılmak gibi, adalet, adalet olmaz, esasiyle de bozulur.”

Üstad bu ikazlarıyla da Menderes’e bulunduğu konumu hakimiyet ve tahakküm kurmak ve de müstebidane baskı rejimi oluşturmak için kullanmaması ihtarlarında bulunuyor.

“Masumlara zulmedip ilahi gazabı üzerine çekme; adaletten ayrılma, makamını tahakküm ve istibdat rejimi kurmak için kullanma” uyarılarında bulunuyor özetle Üstad Hazretleri.

Üstad’ın bu ikazlarının 70 yıl sonrasına, dönüp bugünlere baktığımızda, uyarılarda işaret edilen hususların, zulümlerin, adaletsizliklerin ve dikta rejiminin fazlasıyla tahakkuk ettiğini, Erdoğan tarafından hayata geçirildiği görüyoruz, yaşıyoruz.

Ellerine çakı bile almamış kadınıyla, çocuğuyla, hastasıyla, yaşlısıyla yüzbinlerce masum insan, Erdoğan’ın kurduğu faşist harami dikta rejimi tarafından cezaevlerine konuldu. Ülkeden hicret etmeye çalışırken Meriç’te, Ege’de boğuldular, ruhlarını Rablerine teslim ettiler. Amansız bir dikta rejimi kuruldu Türkiye’de. Adalet, deva yargı saraylarının ve mahkeme salonlarının duvarlarını süsleyen bir hülyadan ibaret artık. 

Minyeli Abdullah’ta serzeniş ifadesi olarak “Adalet nerede?” diye sorulduğunda bir mahkumun verdiği “Kral Faruk’un …” ifadesiyle başlayan cevabı var ya, onun misali işte. “Adalet mekanizması” şimdi halka değil, Mehmet Cengizlere hizmet ediyor.

Üstad Hazretleri, merhum Menderes’e hangi ikazları yaptıysa, Erdoğan ikazlardaki o cürümleri kat be kat fazlasıyla tatbik etti. Ancak tüm bu zulüm ve despotluklarına rağmen, kendilerine “Nur Talebesi” diyen Meşveret cemaati gibi bazı gruplar ona taraftifgane destek vermeye devam ediyor.

Erdoğan’ın dikta rejimine değme partizanlara taş çıkartırcasına umarsızca destek veren, velakin kendilerini “Nur Talebesi” olarak kabul edenler, Üstad’ın ikazlarını nasıl okuyorlar acaba?   

<< Önceki Haber Bediüzzaman’ın Menderes’e “İlahi gazap” uyarısı Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER