'Belhüm Adal' olana laf anlatmaya değmez Ahmet Hakan ama...

Hürriyet Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan, bugünkü köşe yazısında, bağımsız medyayı diline doladı.

SHABER3.COM


SAMANYOLUHABER.COM- ANALİZ 

Türkiye’de gazeteciliğin yüz karaları listesinde kesinlikle ilk 3 sırada yer almayı hak eden Ahmet Hakan, yine karakterinin gereğini yaptı, yurt dışındaki gazetecilere hakaret etti. 

Her ne kadar Samanyolu Haber’in temiz sayfalarını Ahmet Hakan gibilere dair kelam ederek kirletmek tercihim olmasa da, tarihe not düşmek babında birkaç kelam etmek vacip oldu.

Hakan, CNN Türk’te 15 Temmuz tiyatrosunun Facetime figüranı Hande Fırat’la yaptığı programda, CHP’yi ve Türkiye dışında Youtube’ta yayın yapan gazetecileri hedef aldı, “Burnu sürterek mağlup olan bir kesim var, o da şu F…  fareleri. Burunları sürttü böyle, burunları. Bunlara bulaşan kaybeder arkadaş, bir kez daha ortaya çıktı. Bunlarla iş tutan, bulaşan, bunlardan medet uman kaybeder” dedi.

Konuşan bir gazeteci değil, sanki zafer sarhoşluğuna kapılmış katıksız süzme bir Aktroldü. Hedef aldığı isimler de malum. Başta onun ipliğini dört başı mamur bir şekilde pazara çıkaran Cevheri Güven’i, Adem Yavuz Arslan’ı, Said Sefa’yı, Erkam Tufan’ı ve dünyanın dört bir yanında zor koşullar altında gazetecilik yapmaya çalışan ve bu suretle gazeteciliğin namusunu, izzettini kurtaran dürüst gazetecileri hedef alıyor.  

Ettiği hakarete gelmeden önce, maddi hata olarak tezahür eden bir duruma açıklık getireyim. Hakan CHP’yi, hedef gösterdiği gazetecilerle iş tutmakla, onlardan medet ummakla suçluyor.

Keşke CHP yönetimi ve onlara yakın olan gazeteciler, hedef alınan o gazetecileri dikkate alsa, irtibata geçse yahut en azından ortaya saçtıkları pisliklerin peşini sürseydi. Maalesef irtibat kurmadıkları gibi, o gazetecilerin ortaya çıkardığı Erdoğan’ın ve avanesinin hırsızlıklarının, yolsuzluklarının, pisliklerinin peşine düşme ve halka açık etme zahmetine bile girmediler.

Binlerce rezillik saçıldı ortaya, ancak CHP yönetimi ve CHP çizgisindeki gazeteciler bilinçli olarak Erdoğan’ın ve avanesinin kepazeliklerinin üzerine gitmediler, halka anlatmadılar.

İnşallah Türkiye’de demokrasi, hukuk ve basın özgürlüğü işlemeye başladığında, sözde muhalifler bahsettiğim bu ayıplarıyla yüzleşmek zorunda kalacaklar.

Gelelim Ahmet Hakan’ın iddiasına ve hakaretine.

Hakan, seçim sonuçlarının yurt dışında mesleklerini yapmaya devam eden gazetecilerin burnunu sürttüğünü iddia ediyor.

Evet, Türkiye’yi ve halkını düşünen, iyiliğini isteyen herkes için bir hayal kırıklığı ve üzüntü vesilesi oldu seçim sonuçları. Vicdan sahibi insanların üzülmeleri değil, aldırmamaları şaşılacak bir durum ve de pespayelik olurdu.

Yurt dışında bir tripod bir kamera ile hakikatin peşini bırakmayan vicdan sahibi o gazeteciler de elbette üzüldüler; lakin “burunları sürtüldü” algısı Ahmet Hakan’ın kuruntusundan başka bir şey değil.

Hakan idlal olmuş zihninde boşuna hayal kurmasın, kimsenin burnunun sürtüldüğü filan yok. Hedef aldığı o gazeteciler ümitsizliğe ve karamsarlığa kapılmadı, yüksek bir moral ve motivasyonla gazetecilik yapmaya devam ediyorlar.

Kimisi Uber yapıyor, kimisi restoran işletiyor, kimisi ailesinin geçimini temin edebilmek için alın teri akıtarak çeşitli işlerde çalışıyor; ancak şeref ve haysiyetlerinden, gazeteciliğin namusundan asla taviz vermiyorlar Ahmet Hakan.

Senin iplerini elinde tutan Serhat Albayrak’ın çaparları MİT’in güdümünde oturdukları evlerini ve hatta ailelerini afişe edip canilere hedef gösteriyor ama onlar yine de korkuya kapılmadan, tabiri caizse kelle koltukta gazetecilik yapmaya devam ediyorlar.

“Bize bunca zulmü reva gören bir ülke için kılımı kımıldatmam. Ne halleri varsa görsünler” de demiyorlar. Ülkeleri için, ülkelerinin insanları için, gelecekleri aydınlık olsun diye mücadelelerini sürdürüyorlar.

Mehmet Akif’in “Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım: Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!” şeklindeki dizelerinin yaşayan temsilcileri oluyorlar binbir bedel ödeyerek ve risk alarak.

Peki ya sen? Hayatta bırak vatanı, milleti, insanlığın selametini; herhangi bir insan için karşılıksız bir iyilik yaptın mı? Herhangi bir fedakarlıkta bulundun mu? Nefsini ve çıkarlarını düşünmediğin, bir kenara bıraktığın herhangi bir hamlen, ânın oldu mu? Hiç risk aldın mı? Bedel ödedin mi?

Bu soruların cevabı koca bir HAYIR!

Sen menfaati söz konusu değilse, selam bile vermeyen ucuz bir menfaatperestsin. Kim önüne daha fazla menfaat, yani para ve şöhret atarsa, onun tasmasını boynuna tereddüt etmeden geçiren bir zavallısın.

Bu sözümden sakın sana “köpek” dediğimi zannetme; zira hakaret etmem köpeklere.

Söz hayvanat aleminin efradına temas etmişken, gelelim şu “fare” hakaretine.

Kimin ne olduğunu, hangi mahluka benzediğini, senin hangi tiyniyetde olduğunu Allah zaten biliyor, tarih de biliyor, perestiş ettiğin tasmanı elinde tutan insanlar da biliyor.

Seni herhangi bir hayvanla özdeşleştirecek, benzetecek değilim. Zira az önce de ifade ettiğim üzere, masum hayvanlara hakaret etmek istemem.

Sana bit de diyemem, pire de diyemem, yavşak da diyemem. Tüm hayvanat olduğu gibi, onlar da Rabbimizin fıtratlarına derc ettiğini yerine getiren, fıtratlarının dışında hareket edemeyen aciz mahluklar.

Ancak sen ve senin gibilerinin tarif edilmeye çok daha layık oldukları muhteşem bir ifade var: Belhûm Adal!

Haşerattan olan bit, pire, yavşak kendi fıtratlarının gereğini yapıyor, yani fıtratlarının kölesi durumundalar. İnsi yavşaklar ise öyle değil. Onlar nefis ve şeytanın köleleri olarak sadece dünyevi menfaatlerinin icabını yerine getiriyorlar.

Haşerat olan yavşak yahut başka bir havyan, hemcinslerine karşı olan vazifelerinden kaytarmak için herhangi bir organını aldırmaz, aklına bile getirmez, getiremez. 

İşte sen bu yüzden “yavşak” bile değilsin!

Sen ve senin gibiler, kendi iradenizle menfaatinizin ve önünüze para atanların kölesi olduğunuz için havyandan da aşağı anlamına gelen “Belhûm Adal” betimlemesine daha layıksınız.

Hani Necip Fazıl’ın Gençliğe Hitabe’sinde bahsettiği belhûm adal var ya, ondan işte. 

Ki Fazıl’ın hitabesindeki şu ifadeler de hususi bir analiz konusu olmayı fazlasıyla hak ediyor: “Son bir asrını, Allah'ın Kur'an'ında "belhüm adal" dediği hayvandan aşağı taklitçilere kaptırıcı; En son yarım asrını da işgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, Türkü madde plânında kurtardıktan sonra ruh plânında helâk edici tam dört devre bulunduğunu gören…”

Şimdi birisi sana “yavşak” dese, fıtrarının gereğini yapmaktan başkasına mezun olmayan o haşereye hakaret etmiş olmaz mı? Olur elbette.

Evet, sen “yavşak” bile değilsin Ahmet Hakan!

<< Önceki Haber 'Belhüm Adal' olana laf anlatmaya değmez Ahmet Hakan ama... Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER