SAMANYOLUHABER- Almanya'nın başşehri Berlin'de Brandenburg Kapısı yakınında ve Kuzey Ren Vestfalya (NRW) eyaletine bağlı Bielefeld şehrinin merkez tren istasyonunda Beyaz Sandalyede Ölüm" eylemi için toplanan göstericiler "baskı ve zulme son verin" çağrısında bulundu.
Eylemlerde okunan basın açıklamasının tam metni:
Bugün burada, Aktion für Flüchtlingshilfe ve Human Rights Defenders Dernekleri gönüllüleri olarak biraraya gelmiş bulunmaktayız. Türkiye`de yaşanan zulümleri anlatmak, bunların karşısında durmak ve ARTIK YETER diye haykırmak için toplandık!
Tek başına tutulduğu yıkık dökük, virane bir “karantina” hücresinde plastik bir sandalyenin üzerinde ölü bulundu 44 yaşındaki Mustafa Kabakçıoğlu. Rahatsızlıkları için defalarca dilekçe yazıp ısrarla tedavi ettirilmeyerek katledildi.
29 Ağustos’ta cansız bedeni bulundu, tahliyesine 4 ay kala. Kamuoyu nasıl öldüğünü, nasıl bir hücrede tutulduğunu ancak 48 gün sonra ortaya çıkan fotoğraflardan haberdar oldu.
Gümüşhane Cumhuriyet Başsavcılığı; astım, tansiyon ve şeker hastası olmasının yanında hücrede tutulduğu 9 gün boyunca hastaneye gitmek için 3 kez dilekçe veren Kabakçıoğlu’nun ölümünün soruşturulması yerine bu katliamı duyuranların peşine düştü.
2018 yılında cezaevinde geçirdiği kalp krizi sonrası yeniden cezaevine gönderilen, kalbi %15 kapasite ile çalışan Mustafa Avıalan da rahatsızlıklarına rağmen tahliye edilmeyerek tek kişilik hücresinde katledildi geçtiğimiz günlerde.
Halime Gülsu, Nesrin Gençosman, Ali Boçnak, Muzaffer Özcengiz ciddi rahatsızlıklarına rağmen tedavileri engellenerek cezaevinde ölümlerine sebep olunan onlarca isimden sadece birkaçı. 2016 sonrası Hapishanelerde ölen hasta sayısı 100’ü geçti!
Ayrıca sosyal medya ve kamuoyu baskısıyla hastalıklarının son evresinde tahliye edilen Mevlüt Öztaş, Fatih Terzioğlu, Özgür Doğan, Turan Özcerit ve onlarca insan sevdiklerinin gözü önünde hastane odalarında acı çekerek hayatlarını kaybetti.
Tüm insanlığın tehdit altında olduğu Covid-19 salgınında cezaevindeki insanlar devlet eliyle hastalığın açık hedefi haline getiriliyor. Kapasitesinin iki üç katı koğuşlarda, hijyen koşullarını sağlamayan karantina hücrelerinde insanlar ölüme sürükleniyor.
AKP hükümetince Ceza İnfaz Kanunu'nda yapılan değişikliklerle birlikte mafya babaları, uyuşturucu tacirleri, tecavüzcüler ve katiller kolayca serbest bırakılırken, gazeteciler, akademisyenler, düşünürler ve siyasi tutsaklar hapishanelerde ölüme terkedilmiştir.
Türkiye’de her ne kadar idam cezası yoksa da hükümetin planlı stratejileri ve politikaları sonucunda tutuklular, fiili olarak bu cezayla karşı karşıya kalmışlardır.
Hapishanelerde daha fazla insanın organize bir şekilde ölmesini, öldürülmesini istemiyoruz. Zulmün değil adaletin devamlılık sağlaması gerektiğini hep birlikte haykırıyoruz.
Türkiye’de son 10 yılda giderek artan İnsan Hakları ihlallerine hergün yenisi eklenmektedir. Devlete, güvenlik güçlerine ve yargıya çöreklenmiş mafya cezasızlık zırhına bürünmektedir. Mahkemeler ise hukuk ve adalet yerine, Hükümetin ve Başkan Erdoğan’ın çıkarları doğrultusunda karar alan mercilere dönüşmüştür.
İşte biz bugün burada Türkiye’de yaşanmakta olan rejimin hukuksuzluklarına ARTIK YETER diyoruz.
Otoriterleşen Başkan Erdoğan ve Türk Hükümetine ARTIK YETER diyoruz!
İnsanların sudan gerekçelerle hapishanelere atılmasına ve hapishanelerde tedavi edilmeden öldürülmesine ARTIK YETER diyoruz!
780 bebeğin hapishanelerde büyümesine ARTIK YETER diyoruz!
Osman Kavala‘nın, Selahattin Demirtaş‘ın, Ahmet Altan‘ın, Müyesser Yıldız'ın, Ali Ünal'ın ve bunlar gibi yüzlerce gazeteci ve yazarın sadece muhalif oldukları için hapishanelerde çürümesine ARTIK YETER diyoruz!
Masum olan herkes ve siyasi tutsaklar için özgürlük,
Herkes için hukuk,
Herkes için adalet diyoruz!!"