Biden, “Rusya tüm askerleriyle Ukrayna’ya girerse bu İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana görülen en büyük işgal olur ve bu durum dünyayı değiştirir” dedi.
Biden gazetecilerin Putin’e yaptırım uygular mıydınız?” sorusuna “Uygulardım” yanıtını verdi.
Yabancı liderlere doğrudan yaptırım uygulanması, nadir görülen ancak örneği olan bir durum. Yaptırım uygulanan dünya liderleri arasında Venezuela lideri Nicolas Maduro, Suriye lideri Beşar Esat ve Libya’nın eski lideri Muammer Kaddafi yer alıyor.
ABD Savunma Bakanlığı Pazartesi günü 8 bin 500 ABD askerine NATO’nun doğu kanadının güçlendirilmesine hızla dahil olabilmeleri için teyakkuz emir vermişti.
Öte yandan ABD Kiev’e 200 milyon dolarlık güvenlik anlaşmasının üçüncü sevkiyatı kapsamında askeri malzeme ve mühimmat taşıyan bir uçak gönderdi.
ABD, geçen yıl Ukrayna'ya 650 milyon dolardan fazla yardım ve Rusya'nın Ukrayna’ya ait Kırım’ı ilhak ettiği 2014 yılından bu yana toplamda 2,7 milyar dolardan fazla güvenlik yardımı yaptı.
NATO'nun şimdiye kadar Estonya, Litvanya, Letonya ve Polonya'da tanklar, hava savunma sistemleri, istihbarat ve gözetleme birimleri tarafından desteklenen çok uluslu birliklerde yaklaşık 4 bin askeri bulunuyor.
“ABD enerji tedarikçileriyle görüşüyor”
İşgal kaygısı Avrupa’ya enerji tedarikinin aksaması kaygılarını da beraberinde getiriyor. Biden Yönetimi’nden üst düzey bir yetkili ABD’nin dünya genelinde büyük enerji üreticisi ülkeler ve şirketlerle Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi durumunda enerji arzında olası yön değişikliklerini ele almak için görüştüğünü bildirdi.
Yetkili ABD’nin görüştüğü ülkelerin ya da şirketlerin adını vermedi ancak görüşmelere aralarında sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) satıcılarının da olduğu çok sayıda tedarikçinin dahil edildiğini belirtti.
Reuters haber ajansı Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmanın Rus enerji arzını kesintiye uğratması durumunda Avrupa'ya doğal gaz tedarikine yönelik acil durum planlarını daha önce haber yapmıştı.
Yetkili, Kuzey Afrika, Ortadoğu, Asya ve ABD gibi Rusya dışındaki doğalgaz kaynaklarının ek hacmini incelediklerini belirtmişti.
Yetkili, "Buna paralel olarak, doğal gaz üretimini geçici olarak arttırma ve bu hacimleri Avrupalı alıcılara tahsis etme kapasitelerini ve isteklerini anlamak için dünyanın dört bir yanındaki büyük doğal gaz üreticileriyle görüşmeler halindeyiz" demişti.
Ancak Reuters’a göre ABD yönetiminin görüştüğü şirketler doğalgaz kaynaklarının az olduğunu ve Rusya’dan gaz akışını karşılayacak ölçüde olmadığını belirtmişti.
Avrupa Birliği doğalgaz tedarikinin üçte birini Rusya’dan sağlıyor. Rus doğalgazının Avrupa’ya erişiminin aksaması bir enerji krizine yol açabilir.
Yetkili, Rusya'nın normalde Ukrayna üzerinden Avrupa'ya yılda 40 milyar metreküp (bcm) gaz tedarik ettiğini, ancak bu yolla gönderdiği doğalgaz miktarını şimdiden yarı yarıya azalttığını kaydetti.
Rusya Navalny ve müttefiklerini terörist listesine ekledi
Öte yandan Rusya, Batı’nın tepkisini çeken bir diğer hamleyle muhalif lider Aleksey Navalny’yi ve önde gelen müttefiklerini ülkenin terörist listesine ekledi.
Rusya lideri Putin'i en sert eleştiren isimlerden muhalif siyasetçi Navalny ve üst düzey yardımcıları Lyubov Sobol ve Georgy Alburov’un aralarında olduğu sekiz siyasi müttefiki, Salı günü Rusya Federal Mali İzleme Servisi tarafından listeye eklendi. Yasaya göre listede yer alan kişilerin banka hesapları donduruluyor.
Rusya’nın bu son hamlesi ülkede son yılların en büyük kitle protestolarını tetikleyen Navalny’nin hapse atılmasından yaklaşık bir yıl sonra geldi. Muhalif Navalny, sinir gazı nedeniyle zehirlenmesinin ardından beş ay tedavi gördüğü Almanya dönüşü gözaltına alınmıştı. Rus yetkililer Navalny’yi Rusya’nın zehirlediği iddialarını kabul etmiyor.
Navalny’ye 2014 yılında ertelenmiş bir yolsuzluk cezasını ihlal ettiği için iki buçuk yıl hapis cezası verilmişti. Bunu takip eden aylarda Navalny’nin erkek kardeşi Oleg ve birçok yakın müttefiki hakkında suçlamalar yapılmıştı. Yetkililer Navalny’nin Yolsuzlukla Mücadele Vakfı’nı ve bölgesel kampanya ofisleri ağını “aşırılık yanlısı” olarak ilan etmişti.
Rusya son aylarda bağımsız medya ve insan hakları grupları üzerindeki baskıyı da artırdı. Çok sayıda basın kuruluşu yabancı ajan olarak etiketlendi. Bu etiket hükümetin kurumları daha detaylı incelemesine fırsat yaratırken kurumları itibarsızlaştıran aşağılayıcı bir tanımlama olarak değerlendiriliyor.