Yavuz, “Bu hızlı seyrin artmaması ve azalması için çalışıyoruz. Şu an maksimum seviyede tedbir alarak insanlara buluşmaması için sınırlar koyduk. Durum bizim açımızdan ciddiyetini koruyor. Anlık verilere bakılarak 4 Mayıs'a kadar uzatılan seyahat yasağı yeniden uzatılabilir. Çok dinamik bir süreç. Hâlâ hızlı bir enfeksiyon yayılımı var. Koronavirüs'ü şu anki bulaşma özelliklerini sürdürürse kontrolü elden bıraktığımız anda hızlı bir şekilde toplum içerisinde yayılma potansiyeli var. Türkiye’deki rakamlara bakıldığında Koronavirüs vak'a sayısı yüzde 1 bile değil. Toplumun yüzde 60’ı enfekte olana kadar bu işin yayılma potansiyeli var. Bir aşı bulunana kadar birkaç yıl bu işin sürekli kontrol altında tutulması gerektiğini kolaylıkla söyleyebiliriz.” diye konuştu.
MUHTEMEL VAK'ALAR
Gazete Duvar'dan Müzeyyen Yüce'nin haberine göre, DSÖ’ye bildirilen Covid-19 vak'a ve ölüm sayısının “kesin teşhis almış” hastalar üzerinden yapıldığına işaret eden Yavuz, “DSÖ tarafından Covid-19 hastalığı için iki uluslararası kod (U07.1 ve U07.2) önerildi. İlk kod olan U07.1 testlerle teşhis konulmuş kesin pozitif vak'alar için, ikinci kod olan U07.2 ise testi negatif çıksa da klinik-epidemiyolojik açıdan şüpheli/muhtemel vak'alar için kullanılıyor. Ancak tüm dünya Covid-19 tanılı vak'a ve ölüm rakamlarını “kesin teşhis almış” hastalar üzerinden yapıyor. Yani DSÖ, PCR testi pozitif olan kesin teşhis almış hastaları istiyor.” dedi.
VERİLERİ DOĞRU BEYAN ETMEK ÖNEMLİ
DSÖ’nün önerdiği muhtemel vak'ayı tanımlayan ikinci kodun bildirimine ilişkin bir zorunluluğun bulunmadığını ifade eden Yavuz, şöyle konuştu:
“Dünya Sağlık Örgütü, ülkeler mevcut durumu bu bakış açısı ile de değerlendirebilsin diye ikinci kodu da öneriyor. Ancak önerilen ikinci kod toplumla paylaşılacak bir veri değil, hekimlerin kullanacağı bir veridir. Yani, kendi içimizde değerlendirmemiz için önemli. İleride başka bir çalışmada kullanılabilmesi açısından raporlamada önemli. Topluma, DSÖ’ye bildirilen vak'aların iki–üç kat fazlası olduğuna ilişkin iddialar lanse ediliyor. Tüm Türkiye’de PCR testi yapılıyor. Hastanın klinik tablosu, diğer tetkikleri de değerlendiriliyor. Hastanın kliniği Covid-19’a uygunsa daha test sonucu gelmeden bile tanı koyabiliyoruz. Ölüm oranı olarak bakıldığında bir gizleme olarak düşünmüyorum.”