TBMM Başkanı Binali Yıldırım'ın, İstanbul'a belediye başkan adayı olması halinde, İstanbul için özel bir protokol düzenleneceği ve buna ilişkin bir yasa hazırlığı yapıldığı iddialarına ilişkin olarak Korkusuz gazetesi yazarı Can Ataklı'dan çok tartışılacak iddialar geldi.
"EYALETLER SİSTEMİNİN İLK ADIMI"
Yıldırım'a özel düzenleme için "Sadece Yıldırım'a özel yeni bir düzenleme yapılacağı ve böylelikle içişleri bakanı ile valinin 'üst amir' olma durumunun aşılacağı söyleniyor" ifadelerini kullanan Ataklı, "Bu sonuç üstü kapalı bir 'eyaletler sisteminin' ilk adımı olacaktır" dedi.
İŞTE O YAZI:
Yandaş medyaya bakarsanız AKP'nin İstanbul adayı kesinlikle Binali Yıldırım.
Ben o kadar emin değilim.
MHP'ye “jest” yapılacak iller hariç bütün adaylar açıklandığı halde ve adı bilinmesine rağmen İstanbul'un hâlâ açıklanmaması bu konuyla ilgili sorun olduğunun işaretidir.
Bütçe görüşmelerinin devam ediyor olmasının ve açıklamanın bütçe görüşmeleri bittikten sonra yapılacağının söylenmesi, bana inandırıcı gelmiyor.
Çünkü artık yeni sistemde ne hükümet ne de parlamento yok.
Meclis'te bütçenin görüşülmesinin siyaseten hiçbir önemi yok.
Binali Yıldırım'ın bütçe görüşmeleriyle ilgisi ise hiç yok.
Meclis Başkanı o kadar.
Bütçe görüşmelerinde başkanlık kürsüsünde bile oturmuyor ki.
Haydi “eskiden bütçeyi hazırlayan hükümetin başkanı, bütçesini sunar sonra da eleştirileri yanıtlardı” diyelim.
Yeni sistemde bu da yok.
Saray hazırladığı bütçeyi Meclis'e gönderiyor, şu anki Meclis de sanki bütçeyi görüşmüş gibi yapıp onaylıyor, ki zaten onaylamasa bile sorun yok, eski bütçeyle devam edilebiliyor.
Demek ki Yıldırım'ın adının açıklanması için bütçe görüşmelerini öne sürmek sadece bir bahanedir.
Bu adaylık konusunda yaygın bir inanış da Binali Yıldırım'ın seçilmesi halinde yaşanacak “protokol krizinin nasıl aşılacağının henüz bilinmediği” yönünde.
Ankara kulislerinde bu konunun aslında hallolduğu da söyleniyor.
Sadece Yıldırım'a özel bir yeni düzenleme yapılacağı ve böylelikle içişleri bakanı ile valinin “üst amir” olma durumunun aşılacağı söyleniyor.
Bunu da “çok makul” bulanlar var.
Oysa konu o kadar “iyi niyetli” mi kuşkuluyum.
Çünkü kişiye özel çıkarılan bir uygulama anayasa gereği bir süre sonra “eşitliği bozduğu” gerekçesiyle diğer büyük şehirlerde de uygulanmaya başlanabilir.
Bu sonuç üstü kapalı bir “eyaletler sisteminin” ilk adımı olacaktır.
Zaten Avrupa Birliği'nin “yerel yönetimlerin güçlendirilmesi” kararını imzalamış bir ülke olarak bu “bir belediyeye yönelik ayrıcalık” giderek sirayet edecek ve sistem kendiliğinden “özerklik aşamasına” kadar bile çıkarılabilecektir.
Şu anda hiçbir şey sızmıyor ama HDP ile gizliden gizliye görüşmeler yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz.
Oslo'da liberal maskeli “yetmez amaç evetçiler”in şimdilik HDP tarafından inkar edilse de aslında “HDP'yi uysallaştırmak ve AKP ile ortak bir zemin arayışına itmek” için yapıldığını anlamamak mümkün değil.
Bunun üstüne bir de Meclis'te torba yasaya konulan “Cumhurbaşkanı istediği belediyelere istediği maddi kaynağı aktarabilir” kanunu eklenince hazırlanan plan bence kendiliğinden ortaya çıkıyor.
DEDİKODU
BİNALİ YILDIRIM İÇİN CHP'NİN ADAYI BEKLENİYORMUŞ
Bana sorarsanız Binali Yıldırım hâlâ AKP'nin İstanbul'daki kesin adayı değil.
Aldığım bazı kulis bilgilerine göre Yıldırım buna pek sıcak bakmıyormuş.
O protokol konusu en son konuymuş.
Binali Bey bu saatten sonra 7/24 tempo içinde olmak istemiyormuş.
Dediğim gibi bunlar kulis bilgileri.
Ama bir konu daha var.
İstanbul adayının geciktirilmesi bir taktik gereği de olabilirmiş.
Erdoğan, CHP'nin adayının kesinleşmesini bekliyormuş.
Binali Yıldırım'ı öne sürüp sürmeyeceğine bundan sonra karar verecekmiş.
Kafasındaki artık kimse, “CHP zayıf bir adayla yarışa katılırsa” Binali Yıldırım ısrarından vazgeçebilirmiş.
İstanbul'un kaybedilme ihtimali ağır basmaya başlarsa işte o zaman Binali Yıldırım öne sürülecekmiş.
Bu kulis dedikodusunu anlatanlar “Biz de merak ediyoruz” dediler ve eklediler “Bakalım Erdoğan CHP'de kimi gözüne kestirmiş, kimi zayıf aday olarak görüyor?”