Cihat Yaycı’nın iftirasıyla zulme maruz kaldığını belirten Topkaya, ‘Çok yoruldum dostlar. Sizi de yordum, kusura bakmayın. En başta dedim ya, yazmasam deli olacaktım. Yazarak yürek yükünü size devrettimse kusura bakmayın. Şu küçük hediyemi kabul buyurun.’ ifadesiyle şu bilgileri paylaştı:
CİHAT YAYCI VE ZAVALLI ORTAKLARININ REZİLLİKLERİ
Kendi personeline kumpas kuran ihbarcı Cihat Yaycı ve zavallı suç ortaklarının rezillikleri, Brüksel’den Ankara’ya dönen bir NATO’cu (!) subayın yaşadıkları, tanık oldukları, sanık oldukları vs. Uykusuzlar için bu gece başlıyoruz. Uykusunu kaçırdıklarım da kusura bakmasın artık.
Darbe girişimini takip eden karanlık günlerdi. 1 yıldır görev yaptığım NATO karargahında, ülkem adına utanç duymadığım, yüzümün kızarmadığı bir gün geçmiyordu. Yolsuzluk, terör, otokrasi, insan hakları ihlalleri artık sıradanlaşmış, işkence görüntüleri manşetlere taşınıyordu.
KHK’larla ve Gnkur.Bşk.lığından gelen emirlerle NATO’da görev yapan personelimizin tamamına yakını ihraç edilmiş/açığa alınmış veya görev süresi sonlandırılarak 2-3 gün içerisinde Türkiye’ye dönmesi emredilmişti.
NATO karargahı bu skandalla çalkalanıyordu. Yabancılar, Türkiye’nin yakın zaman önce hassas incelemeden geçirip gönderdiği ve NATO’nun en gizli birimlerinde birlikte mesai yaptıkları kişilerin yine Türkiye tarafından bir gecede terörist ilan edilmesini anlayamıyorlardı.
O denli saçmalıklar yaşandı ki o süreçte. Troller güruhu haline gelen medyaya, birileri tarafından darbe girişiminin arkasında NATO’nun bulunduğu, hatta darbe planının NATO’da görevli Türk subayları tarafından yapıldığı gibi kara mizah türünden yayınlar yaptırıldı.
Sonra daha ahmakça bir hareketle, NATO’dan 15 Temmuz öncesi ve sonrasına ait güvenlik kamerası görüntüleri talep edildi. Ve Türkiye’nin veto yetkisi olan, karar mekanizmalarında eşit söz hakkına sahip olduğu tek uluslar arası kurumdaki zor kazanılmış prestiji yerle bir edildi.
Bunu yapmak o ülkenin egemenliğinin ihlalidir. Suçtur. Nitekim bu ve benzeri fiilleri planlarken veya icra ederken yakalananlar ciddi sıkıntılar yaşadılar; bazıları uzun süre tutuklu kaldı.
İşte böyle bir ortamda, NATO karargahında göreve devam etmekte olan 3-5 askerden birisi iken, şube müdürüm Alb. A.B. ile birlikte, Gnkur.Bşk.dan 10 Ekim 2016 gecesi gelen İVEDİ bir emirle, 2 gün sonra, Gnkur. Karargahında yapılacak bir toplantıya katılmak üzere emir aldık.
Durum aslında çok açıktı. Daha 1 hafta önce, onlarca askerî ataşe toplantı için Ankara’ya çağrılmış ve güvendikleri komutanları tarafından toplantı salonu kilitlenip esir alınarak polise teslim edilmişti. Bu toplantının da ondan farklı olmadığı belliydi.
Şubede birlikte görev yaptığımız yabancı bir arkadaş bile “Bu konunun bu kadar ivedi olması mümkün değil. Sizi tuzağa düşürecekler. Gitmeyin!” dedi.
Kendisine, asker olarak emirlere itaat etmekle yükümlü olduğumuzu, gitmememizin suçluluk psikolojisi olarak algılanabileceğini, kaldı ki gözaltına alınsak bile hiçbir suçumuz olmadığı anlaşılacağında zaten serbest kalacağımızı söyledik.
Uçağa bineceğimiz sırada Alb.A.B. küçük çocuğunun bir kaza geçirip hastaneye kaldırıldığını öğrenince ailesinin yanına dönmek zorunda kaldı. Ben ise Atatürk Havalimanında pasaport kontrolünden hiçbir sorun yaşamadan geçip Ankara uçağına bindim.
Esenboğa’da ve gece kalmak için gittiğim Merkez Orduevinde de hiçbir sorun yaşamayınca boşuna kuruntu yaptığımızı düşünmeye başladım. İyimserliğime hayranım ...