Mektuplar 3
"Sayın Pakkan,
Bu yazıyı zalimin zulmüne destek veren veya zulmü hoş karşılayan gazetecilere gönderiyorum. Şimdiye kadar 1 kişi ses verdi. İçlerinden haklısınız ama şu an bunu köşemde yayınlayamam diyen bile oldu. Ne kadar acı! Nazım Hikmet ile ilgili yazınızı okuyunca size de göndermeye karar verdim.
Bunu size niye yazıyorum, bir faydası olacak mı açıkçası emin değilim! Ama yazıyorum işte. Belki de vicdanımı rahatlatmak için. Hani Hz. Ali, "Bir zulmü engelleyemiyorsanız bile onu herkese duyurun" demiş...
Ben ve eşim 10 yıllık öğretmendik. Her ikimiz de 1 Eylül' de çıkan KHK ile çok sevdiğimiz mesleğimizden (hala daha sebebini bilmediğim) şekilde ihraç edildik. Bize (gerekçeler hukuki olmadığı için olsa gerek) ihraç gerekçesi söylenmiyor ama ben 3 yıl önce kısa bir süreliğine üye olduğum sendika olduğunu düşünüyorum. Sendika geçmişime bakıldığında arkadaşların ricası üzerine 3 büyük sendikanın hepsine de çeşitli zamanlarda üye olduğum görülecektir. Bize sadece "silahlı terör örgütüne üyesin" dediler. Kendime değil de eşimin her gün döktüğü gözyaşlarına dayanamıyorum. Referandumda oy vermek için eşimin eski okuluna gittik. Eşim sınıftan hıçkırarak çıktı. Etraftakiler ne oldu dedi. Yok bir şey, anlamazsınız, anlayamazsınız dedim sadece. Hani "Reis Bey" filmi vardır. Ağlayabilseniz anlayabilirdiniz, der. Ağlayamayanlar, anlayamayanlar, vicdansızlar ne bilsin benim acımı?
9 aydır derdimi kimseye anlatamadım. Bir müfettiş bile tayin edilmedi. Menfur bir darbe girişimi yaşandı. Biz ülkemiz vatanımız için meydanlarda Demokrasiye sahip çıkarken, darbe başarısız oldu diye sevinirken, MEB Müsteşarı Yusuf Tekin 17-18 Temmuz'da, "binlerce öğretmeni ihraç edeceğiz" dedi. Darbeyi eli silah tutan asker kılıklı bir çete yapmaya çalıştı ama kabak biz eli kalem tutan öğretmenlerin başına patladı. Biliyor musunuz en çok ihraç yaşanan kurum MEB! Çok tuhaf değil mi sizce? Bir kişi de çıkıp bu nasıl bir iş, darbeyi öğretmenler mi yaptı demiyor? Tabi sözlerini tuttular ve bizi 22 Temmuz'da önce açığa aldılar sonrasında da 1 Eylül'de ihraç edildik.
Şu an itibariyle hala Komisyonların kurulmasını bekliyoruz. Aklıma İstiklal mahkemelerindeki; "...sanığın idamına, bilahare tanıkların dinlenmesine..." cümleleri geldi. Ya da İran'ın 1979 yılındaki ilk şeriat hakimi Sadık Halhali'nin, "biz bunları idam edelim, suçsuzlarsa zaten cennete giderler" sözü... Zaman farklı, mantık aynı.
Biz bağımsız ve tarafsız olan mahkemelerde yargılanmak ve aklanmak istiyoruz. Bizi ihraç edenlerin seçtiği komisyon üyelerince değil. Gerçi hukukta müdde-i iddiasını ispatlar. Aslında bizler önce soruşturulmalı sonra yargılanmalı sonunda da suçlu bulunursak ihraç edilmeli değil miydik? Onların bizim suçlu olduğumuzu kanıtlamaları gerekirken biz suçsuz olduğumuzu kanıtlamaya çalışıyoruz.
Hukuk Devletlerinde "kriter" diye bir şey olabilir mi? Hukuk Devletlerinde neyin suç olduğu kanunlarda yazmaz mı? Sen bugün 'bunlar benim kriterim, bunlar suç' dersen yarın da başka biri benim içinde bunlar kriter demez mi? Hukuk bir gün herkese lazım olmaz mı?
Anayasa ve idare mahkemeleri dahil başvurmadığım yer kalmadı. Daha hiçbir mahkeme dosyalarımı bile görmedi. Valiliklere dilekçe verdik, olumlu yada olumsuz cevap bile gelmedi! Zaten değerlendirmeye bile alınmayacağı dilekçeleri alırken bize evrak kayıt numarası vermediklerinden anlaşılmıştı. Hoş zaten son çıkan KHK ile iç hukuk yolu da kapatıldı bize. Artık mahkemeler dosyaları görmeden OHAL komisyonuna devredecekmiş!
Ben 2 odalı kerpiç evde büyüdüm. Tuvaleti banyosu dışarıdaydı. Her fırtınada, her yağmurda ailece evimiz yıkılmasın diye dua ederek okudum ve öğretmen oldum. Babam ve annem kanser hastası. İdari yönden ihraç edilince adli yönden de hakkımızda soruşturma açıldı. Geçen ay gözaltına alındım. Anne ve babamın sağlık raporları olamasaydı muhtemelen tutuklanacaktım. Babamın durumu çok kötü maalesef, ölümünü bekliyoruz.
9 aydır kimse bana iş vermiyor. Garsonluk için bile iş başvurusuna gittiğimde "KHK'lı mısın?" diyorlar. Yalan söylemek bana göre olmadığı için evet diyorum, başımıza iş açarız hocam kusura bakmayın, diye iş vermiyorlar. Onlar da haksız değil. Abimin ve kayınpederimin yardımı ile ayakta duruyorum. Bazı akrabalarım ihraç edildim diye, "o da vatan hainiymiş" diye arayıp sormuyor. Ben de gülüyorum, bazen "evet itiraf ediyorum, "Meclisi bombalayan pilot benim ama kimseye söylemesinler" diyorum. Ne yapayım? İnsanları kandırmak, kandırılmış olduklarına ikna etmekten daha kolay değil mi? Ordan burdan, medyadan duydukları şeylere inanıyorlar işte. Canları sağolsun. Onlara da üzülüyorum sadece.
Yaşadıklarım bu dünyada bir insanın yaşayacağı en büyük imtihan. 2 oğlum var.
Biliyor musunuz ben her gün ölüyorum sonra geri diriliyorum. Şairin dediği gibi artık "Uzatma dünya sürgünümü ya Rabbim" diye dua ediyorum. Eğer inancım olmasaydı ve dinim beni bundan mahrum bırakmasaydı çoktan hayatıma son verirdim. Bizler zaten yaşayan ölüyüz, sivil ölüyüz. Saydım, bugüne kadar 49 kişi intihar etti.
Daha geçenlerde 9100 polis açığa alınınca bir polis, 'ben vatan haini değilim', diyerek kafasına kurşunu sıktı. Üstelik daha bu polisler açığa alındı. Yani soruşturma yapılacak. İhraç değil. Hukuken de vicdanen de isimlerinin ifşa edilmesi doğru değil. Hani Masumiyet karinesi? Hani beraat-i zimmet? Birini bile tanımıyorum. Suçsuz masum demiyorum. Sadece niye hemen suçluymuş ya da hüküm giymiş muamelesi yapılıyor, diyorum. Adalet arıyorum. Niye açıklandı bir isimler? Yazık değil mi bunlara? Bunların hiçbiri medyaya yansımaz. Çünkü siz de biliyorsunuz maalesef 'konjonktür' buna izin vermiyor.
7 gün beni gözaltına aldılar. "İsim söyle kimin isminin olduğu önemli değil, akşam yemeğini evde ye" dediler. "Ödül olarak işimi bile geri verseniz kimsenin ismini söylemem, söyleyemem. Çünkü ben garip bir öğretmenim. Gidin o gece darbeyi yapıp insanları öldürenlerden hesap sorun. Ben darbenin faili değil mağduruyum, hayatım alt üst oldu, işimi kaybettim, bedel ödedim. Ben niye buradayım onu bile bilmiyorum siz bana isim verin diyorsunuz. İftira mı atayım? Ben Allah'tan korkarım. Ömür boyu burada kalırım kimseye iftira atmam.
Şimdiye kadar 5 okul müdürü ile çalıştım. Hepsinin telefon numarası var. Sorun en fedakar, en vatansever öğretmeniniz kimdi diye. En son görev yaptığım okulda performans notu olarak 100 alan tek öğretmenim. Ben hala daha şu an okulların önünde sigara içen, alkol alan, uygunsuz hareketlerde bulunan öğrencileri gördükçe onlara iyiyi, doğruyu, güzeli anlatamamanın acısını yüreğimin taa derinliklerinde yaşayan bir öğretmenim. Ben okulda telefonumu şarj ettiğim için her yıl okula A4 kağıdı alıp veririm. Kul hakkı vardır, derim.
Emniyette, "Büyük oğlumu 7 senedir oyalıyorum, ona çeşitli bahanelerle oyuncak silah bile almadım.Şimdi silahlı terör örgütüne üye olmakla suçlanıyorum" dedim ve güldüm. Ben gülerken yazılı ifademi alan polisin gözleri doldu...
Biliyor musunuz benim en büyük korkum 2 oğlumun ilerde bize yapılanlardan dolayı ülkesine ve devletine küsmesi, Allah korusun düşman olması. Daha şimdiden bazı şeyleri sorguluyorlar. Niye okulunuza gitmiyorsunuz? Kötü insanlar mı istemiyor gitmenizi? Niye ağlıyorsunuz ve benzeri sorular soruyorlar.
Tarih öğretmeni olduğum için Demokrasi ve İnsan Hakları dersine de giriyordum. Müfredat içerisinde 27 Mayıs ve 12 Eylül darbeleri de vardı. Özellikle 27 Mayıs darbesi için sürekli öğrencilerime idam edilen Adnan Menderes'i ve bakanları örnek vererek, "seçilmiş hükümetlere sahip çıkmak halkın görevidir, Darbe çok kötüdür, Demokrasinin kıymetini bilin ve ona sahip çıkın" diye her yıl yüzlerce kez nasihat etmişimdir. Milli Eğitim Müdürlükleri ve okulum tarafından yapılan törenlerin hepsinde konuşmaları ben yapardım.
Gözaltında geçirdiğim 7 gün hayatımın en güzel 7 günüydü. Efendimizi, Hz. Yusuf peygamberi ve mezhep alimlerinin neler çektiğini orda anladım. Kitaplardan okumaya hiç benzemiyormuş. Ordaki İbadetlerden aldığım lezzeti hiçbir zaman almadım. Yükümü izzetimle çekerim kimseye minnet etmem, dedim. Hakime de "Suçum ne? Niye burdayım?" dedim, cevap bile vermedi!
Sendikanın örgüt üyeliği olduğunu nereden bilebilirim! Sendikaya hükümetin bilgisi dahilinde üye olunuyor, kuruluşunda 3 bakanın imzası var. Kurulma yazısını yazarak üye olabilirsiniz. Yazısını İl Milli Eğitim Müdürlüklerine ve ordan da okullara gönderen insan kaynakları genel müdürü suçsuz, görevinde ama ben üyeyim diye suçluyum, bu nasıl bir iş? Bize üye olarak ayda 15 tl para yatırıp üyeliği cazip hale getiren Maliye bakanlığı değil mi? Madem bu sendika örgüt uzantısı neden kapatılması için 15 Temmuz beklendi? Bu 15 Temmuz'da anlaşıldı ise ben neden ihraç edildim? Devletin yanılma hakkı var da benim gibi gariban bir memurun niye yanılma hakkı yok? Devlet bütün imkanlarına, kudretine rağmen bunların terör örgütü uzantısı olduğunu o zamana kadar anlamamış ama benden "ben karışmam anlamalıydın, bilmeliydin" diyor. Ne yani Devlet bize tuzak mı kurdu?
Bizi ihraç edilen sadece 150 bin kişi olarak görmeyin lütfen. Birinci dereceden ailelerle birlikte tam 1 milyon kişiyiz biz. Bu ilerde toplumda sosyolojik anlamda nasıl bir travmaya sebep olur hiç düşündünüz mü?
Şimdi size soruyorum... Sizden asla bir 'Emile Zola' olmanızı beklemiyorum ama vicdanlı bir insan olarak, gazeteci olarak, bunları dile getiremez misiniz?
Mücadele kin ve nefretle değil adalet ve hakkaniyetle devam etmeli diyemez misiniz?
Bir kişi bile olsa arada yaşın yanında kuru yanmamalı. Sendika-banka gibi ne hukuki ne de vicdanı olmayan kriter olmaz, hukuku işletin, zulmetmeyin bu insanlara, bunlar suçlu ise neden mahkeme yolunu kapatıyorsunuz demiyorsunuz ?
Sakın bana durumunuza üzüldüm, komisyonlara başvurun gibisinden bir şeyler söylemeyin. Ben bunları 9 aydır dinliyorum. Ve bir şey daha... Vallahi de billahi de kendime değil bizlere bu zulmü yaşatanlara ve onlara zulüm konusunda destek verenlere üzülüyorum. Ben, "Bin kere mazlum olsan da bir kere zalim olma" diyen Hz. Ali'nin sözünü hayat felsefesi yapmış biriyim. 35 yaşındayım. En fazla 35 yıl daha yaşarım. Ya sonra?
Dilerim vicdanınızda bir şeylere vesile olmuştur? "Ne yapıyorum ben, zulmü engellemek için mi bir şeyler yapıyorum yoksa zulmü destekliyor muyum, bu insanların çığlıklarını niye duymadım şimdiye kadar?" dersiniz, Facebook'ta 25 bin kişinin üye olduğu KHK Mağdurları sayfamız var. Twitter'dan da hemen her gün saat 21.00 da bir tag ile sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Bazen "TT" bile olduğumuz oluyor. Bir gün girin bakın. Ne dramlar yaşanıyor, ne acılar yaşanıyor siz de şahit olun. Selametle. "
( Hakan. Ü.)
Ali Emir Pakkan
Twitter@AliEmirPakkan