Los Angeles Times’da Tracy Wilkinson ve Umar Farooq Nabih Bulos tarafından kaleme alınan yazıda, bir dönem iki yakın müttefik olan Türkiye ve ABD’nin bugün ‘telefon konuşmasının içeriği üzerinde dahi’ anlaşamaz hale geldiği belirtiliyor.
Bir zamanlar müttefiktiler bugün telefon konuşmasında dahi anlaşamıyorlar başlıklı yazının satırbaşları şöyle:
Soğuk Savaş’tan bu yana, ABD karşıtı atmosferin hakim olduğu bir bölgede Türkiye, ABD’nin en önemli müttefiklerinden biriydi.
1952’de NATO’ya üye oldu ve ABD’nin Sovyetler Birliği’ne karşı bir dalgakıran inşa edilmesinde katkı sağladı.
1991’deki Körfez Savaşı ve son zamanlarda IŞİD’e karşı yürütülen savaş sırasında ABD uçaklarına üslerini açtı.
İlerlemeci İslam demokrasisi bir zamanlar Ortadoğu ülkeleri için model olarak övüldü.
Şimdi iki taraf bir telefon konuşmasının içeriğinde dahi anlaşamaz hale geldi. Erdoğan ve Trump arasında Çarşamba günü gerçekleşen görüşme, Ankara'nın ABD'yi Kuzey Suriye'de 'terör koridoru' kurma suçlamaları arasında,Trump yönetiminin dibi gören ilişkileri düzeltme çabasının bir parçasıydı.
Türkiye, 'Zeytin Dalı' olarak nitelendirdiği ve terörist olarak tanımladığı Kürt militan grubu YPG'yi tarumar etmek için başlattığı saldırıda, IŞİD'e karşı sahada öncü birlik olarak bulunan ABD askerlerine karşı da bir operasyon tehdidinde bulundu.
Geçen hafta Suriye'deki Kürt kantonu Afrin'e yönelik, kara kuvvetleri ve Kürt direniş hattında gedik açmak için savaşan Suriyeli direnişçi grubu eşliğinde başlatılan operasyon hiç fren yapmadan devam ediyor.
Beyaz Saray, Türkiye'ye gerilimi düşürme ve askeri operasyonları ve sivil kayıpları sınırlı tutma çağrısında bulundu.
Aynı zamanda, Türk ve Amerikan askerlerini karşı karşıya getirme ihtimali bulunan tüm adımlardan kaçınılması istendi. Bu açıklama, Afrin'in 60 mil doğusundaki Menbiç'te konuşlanmış ABD askerlerini kastediyordu.
Trump yönetiminin bununla birlikte üçüncü olan uyarısı görünen o ki işe yaramadı ve hatta Türk ordusu 260 'teröristin' öldürüldüğünü açıkladı.
Afrin, uzun zamandır ABD'nin Kürtlere karşı yürüttüğü karmaşık politikanın da üssü konumunda. Suriye savaşının başlarında, Kürt askerler Pentagon tarafında eğitilip donatıldı ve Kürt kantonu etrafındaki CIA destekli direniş gruplarına karşı savaştı.
Şimdi, ABD Fırat Nehri'nin doğusundaki alanda ve Menbiç'te Kürtleri IŞİD'e karşı destekliyor ancak Afrin ve buraya yerleşen silahlı Kürt militan grubunu farklı bir topluluk olarak değerlendiriyor. Sözkonusu olan IŞİD ise bu çelişkiler bir kenara bırakılabilirdi ABD için.
Ancak IŞİD'in yenilgiye uğratılmasından sonra ortaya çıkan tablo, Kürt liderliğinde kurulması planlanan Sınır Koruma Gücü'nü bir kenara bırakırsak, Türkiye ve Ankara'yı ciddi bir görüş ayrılığına sürükledi.
ABD'nin gerilimin düşürülmesi çağrısına rağmen, Ankara'nın bu modda olduğunu söylemek zor, özellikle de Türk kamuoyu bu operasyonu yeni keşfedilmiş bir cesaret gösterisi gibi görürken.
Hatta, Erdoğan operasyonu eleştiren herkesi hain ilan etti. Saldırıya karşı protesto çağrısı yapan HDP'yi de, "Bedelini ağır ödeyecekler" diyerek tehdit etti.
Operasyondan bu yana 150 kişi eleştirileri nedeniyle gözaltına alındı.
Harekatın, Amerikan karşıtı coşkuyu arttırdığına da şüphe yok.
Şimdi, Trump yönetimi Ankara ile ilişkileri düzeltip düzeltemeyeceğini tartışıyor. Kimi uzmanlar, ABD'nin bankacılık uygulamaları, silah alımları ve Amerikalı papazın tutuklanması nedeniyle Türkiye'yi eninde sonunda tokatlayacağını düşünüyor.
Ahvalnews.com / Çeviri