Türkiye'de son dönemde şiddet olayları ciddi bir tehdit oluşturuyor. Sivil toplum kuruluşları ve muhalefet partileri bireysel silahlanma ve şiddet olaylarındaki artışa dikkat çekerek buna karşı önleyici adımlar atılmasını talep ediyor.
Peki Türkiye'de şiddet neden artıyor, bireysel silahlanmaya ilişkin veriler ne gösteriyor?Türkiye'deki bireysel silahlanma sorununa çözüm üretmek için faaliyet gösteren Umut Vakfı’na göre Türkiye'de bu sorun her geçen gün artıyor.
DW Türkçe'ye konuşan Umut Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Ayhan Akcan, Türkiye'de 20 milyonun üzerinde silah bulunduğunu, bu silahların yüzde 90'ının ise ruhsatsız olduğunu söylüyor.
188 bin 425 olay
İçişleri Bakanlığı’na göre de 2014-2019 yıllarında 188 bin 425 olayda ateşli silah kullanıldı. Bakanlık açıklamaları, ateşli silahlarla meydana gelen olay sayısında ve verilen silah ruhsatlarında 2017’den bu yana düşüş olduğunu gösteriyor.
Bakanlığa göre ateşli silah olayları daha çok ruhsatsız silahlarla gerçekleşirken ruhsatsız silahlara ilişkin denetimler artırılıyor.
İçişleri Bakanlığı’nın, Aralık 2019’da CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in soru önergesine verdiği yanıta göre, polis sorumluluk bölgesinde 2014'te ateşli silahlarla meydana gelen olay sayısı 22 bin 819 iken, 2017’de 33 bin 407’ye kadar yükseldi. Bu sayı 2018’de 30 bin 881 gerilerken, 2019’un ilk 10 ayında 22 bin 720 olarak kayda geçti.
Ancak Ayhan Akcan, resmi oranlar gerilediğini gösterse de Türkiye'de bireysel silahlanmanın her yıl yüzde 3,5 ila yüzde 5 arasında arttığını savunuyor. Akcan, bu artışı her gün 3'üncü sayfa haberlerinden taradıkları istatistiksel rakamlara dayandırıyor.
Umut Vakfı’nın Türkiye'nin Silahlı Şiddet Haritası ve 2019 Raporu’na göre geçen yıl 3 bin 623 silahlı şiddet olayında 2 bin 211 kişi öldü, 3 bin 736 kişi de yaralandı. En çok olayın yaşandığı ilk 5 il; 410 olayla İstanbul, 196 olayla Ankara, 185 olayla Antalya, 179 olayla Samsun, 172 olayla Adana oldu. Aynı rapora göre 2018'de 3 bin 679 silahlı şiddet olayında 2 bin 279 kişi ölmüş, 3 bin 762 kişi de yaralanmıştı.
"Düzenlemeler teşvik ediyor"
DW Türkçe'ye konuşan CHP 25 ve 26. Dönem Milletvekili Mehmet Tüm ise ateşli son dönemde silahlara yönelik düzenlemelerin silah alımını teşvik ettiği görüşünde.
14 Mart 2018'de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun imzaladığı genelge ile sivil vatandaşlara tanınan yıllık 200 adet olan mermi kullanım hakkı 1000’e çıkarıldı. 7 Kasım 2019’da Gümrük Kanunu'nda Değişiklik Düzenlemesine eklenen maddeyle silah taşıma ve bulundurma şartları değiştirildi. Ateşli silahla işlenen suçlardan ceza alanların belli şartlarla yeniden silah sahibi olabilmesinin önü açıldı.
2017'de 17 yaşındaki Helin Palandöken'in öldürülmesinin ardından CHP’nin Meclis’e verdiği 'bireysel silahlanmanın boyutunun araştırılması' önergesi AKP oylarıyla reddedilmişti.
Mehmet Tüm, "Türkiye'de çok vahim bir durumda karşı karşıyayız. Her yıl 2 binden fazla insan bireysel silahlanma terörüne kurban gidiyor. Neredeyse iki kişiden birinde kaçak silah bulunuyor. Bunlar toplumsal anlamda büyük bir tehlike oluşturuyor. Silahlanmaya karşı tüm dünya artık daha fazla bilinçli. Bizde ise ne yazık ki devlet önlem almıyor, araştırma önergeleri reddediliyor, İçişleri Bakanlığı genelgelerle adeta halkı silahlanmaya teşvik ediyor" diyor.
"Ayrıştırıcı dil etkili"
İYİ Parti Sözcüsü, İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’na göre ise şiddet olaylarının artışında yapılan yasa değişikliklerinden çok toplumu ayrıştıran söylemler etkili.
DW Türkçe'ye konuşan Ağıralioğlu, silah satışı tamamen yasaklansa bile şiddet olaylarının nedenlerine inilmedikçe sorunun çözmenin mümkün olmayacağı görüşünde.
Türkiye'de geçim zorluklarının ve kendisinden başka herkesi itham eden bir siyasal uslübun şiddeti artırdığını söyleyen Ağıralioğlu, "Bütün bunların eğitim üzerinden konuşulması lazım. Televizyonların dilinden konuşulması lazım. Siyasetin dilinden konuşulması lazım. Toplumsal yaşam şartlarımızın, konforumuzun standartlarından konuşulması lazım" diyor.
Türkiye'de artan kutuplaşmaya dikkat çeken Ağıralioğlu, "Herkes birbirini vatan hainliği ile din düşmanlığıyla, bayrak düşmanlığıyla, toplumsal değerlere sadakatsizlikle suçluyor. Devletin diline bakıyorsunuz devletin dili de bozuk. Partili Cumhurbaşkanlığı sistemini konuşuyoruz siyasetin dili de bozuk. Bütün bunlar olup biterken bürokrasinin dili asabı bozuk. Yardım var, pandemi var mesela memlekette, pandemiyi çözmek için insanlar koşturuyorlar, insanların taraftarlık duygusu bozuk. Yani her şey bozuk" diye konuşuyor.
Toplumun şu anda içinde yaşadığı ağır şartlarda, şiddet olaylarının daha fazlasıyla karşılaşma riski olduğunu vurgulayan Ağıralioğlu, "Her taraftan dökülen bir sistemimiz var bizim. Çocukları okullarda görüyoruz. Eğitimden başlayarak, denetleme imkanlarını kullanarak özellikle görsel medyada, yazılı medyada, yazılı basında şiddeti özendirici işlerin karşısında net bir duruş sergilemek, şiddet faillerine caydırıcı cezalar vermek, bu meseleler üzerinde toplumsal denetim mekanizmalarını, toplumsal çözüm mekanizmalarını çok sağlıklı çalışır hale getirmemiz lazım" diyor.
Şiddetle mücadelenin siyaset taassubunun dışında bir sorumluluk olarak kabullenilmesi gerektiğini söyleyen Ağırailoğlu, bu konuda çalışan uzmanların ve otoritelerin önerileri üzerine çalışmak gerektiğini düşünüyor. Ağıralioğlu, "Türkiye'de en büyük meselemiz ne söylediğinizden çok kimin adına söylediğiniz. Ben konuşuyorum mesela diyorlar ki bu hükümet lehine bir konuşma değil. Demek ki bunlar memleketin, milletin iyiliğini istemez. Böyle bir şartlanmışlık duygusu var. Toplumsal konuşabilme alanlarını herkesin birbirini dinleyebileceği şekle dönüştürmek lazım" diyor.
"Güvenlik endişesi arttı"
Dr. Ayhan Akcan da silahlı bireysel silahlanmadaki artışta en büyük faktörün kültürel olduğunu belirterek "İkincisi maalesef Türkiye'de son 10 yıldır şiddet çok ön planda. Çok fazla gündemde ve bitmiyor. Bir de maalesef bu salgınla beraber insanlarda bir öfke problemi, bir çaresizlik, umutsuzluk, karamsarlık var. Yaşamı sürdürme, ayakta kalma kaygılarıyla beraber güvenlik endişesiyle beraber silah alımının arttığını biliyoruz" diye konuşuyor.
Öte yandan CHP'li Mehmet Tüm, resmi verilere de yansıyan kayıp silah sayısındaki artışa dikkat çekiyor. Milli Savunma Bakanlığı (MSB),15 Temmuz darbe girişiminin yaşandığı gece Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ait bazı silahların kaybolduğunu ve bu silahların ülke genelinde arandığını dile getirmişti.
İçişleri Bakanlığı’nın faaliyet raporlarına göre; 2017'de 106 bin 740, 2015'te 91 bin 120, 2014'te 14 bin 682, 2013'te 76 bin 758 silah Kaçakçılık İstihbarat Harekat Bilgi Toplama Dairesi Başkanlığı’nca (KİHBİ) 'kayıp' olarak raporlandı.
KİHBİ; suç işleyip ele geçmeyen kişilerin, çalınan ya da kaybedilen motorla taşıtların, ateşli silahların, kimlik belgelerinin kayıtlarını tutuyor.
"Kayıp silahlarda yüzde 720 artış"
2018'de ise CHP'nin 'kayıp silahların araştırılması' amacıyla Meclis’e taşıdığı araştırma önergesi AKP'li vekillerin oylarıyla reddedildi.
Mehmet Tüm, kayıp silah sayısının 2014-2017 arasında yüzde 720 arttığını söylüyor. Bu konuyu İçişleri Bakanlığı’na sormasına rağmen Bakanlık’tan net bir yanıt alamadığını dile getiren Tüm, "Hükümet bireysel silahlanma, ruhsatsız silah, kayıp ve çalıntı silahlarla ilgili bugüne dek etkili hiçbir adım atmadı. Bireysel silahlanmaya karşı bir an önce gerekli tedbirlerin alınmasını istiyoruz" diyor.
Umut Vakfı’na göre de silahlanmayla ilgili düzenlemeler yeniden gözden geçirilmeli. Bunun sosyal bir sorun olduğunun altını çizen Ayhan Akcan, çözümün TBMM'de olduğuna işaret ediyor. Akcan, taleplerini şöyle sıralıyor: "Biz en azından kısa vadede 5 yıllık ruhsatlandırmanın 2 yıla indirilmesini istiyoruz. Silah edinim sayısının kısıtlanmasını talep ediyoruz. Erkek eve silah alırken eşinden rıza alsın istiyoruz. Bekleme süresi, zorunlu iptal sistemi, eğitim istiyoruz. Bunlar bile yapılsa silahlı şiddette yüzde 50'ye yakın düşüş olur."