Biri bize büyü mü yaptı?
DR. ALİ DEMİREL
-Hocam eşimle ayrılma noktasına geldik. En ufak meselede bile tartışıyoruz. Tartışma esnasında da birbirimize kırıcı sözler söylüyoruz. Orta yolu bir türlü bulamıyoruz. İster istemez “Acaba biri bize büyü mü yaptı?” diye de düşünüyorum. (S.B.)
Öncelikle şunu ifade edelim. Sizin de malumunuz evliliğin esası iletişim ve paylaşımdır.
Eşler aralarında kuracakları sağlıklı iletişim sayesinde birbirini anlayabilir ve yuvalarını idame ettirebilirler. Eğer karı-koca arasında iletişim bozukluğu varsa, zamanla birbirinden uzaklaşırlar. Ve neticede aynı hayatı paylaşan iki insan, iki yabancıya dönüşür.
Hatta yaptıkları tartışmaların kendilerine ve yuvalarına verdikleri zararın farkına bile varamayan eşler, soruda da olduğu gibi “Acaba biri bize büyü mü yaptı?” “Yoksa ilişkimize birisi nazar mı değdirdi?” şeklinde çözümü başka yerde arayabilirler.
Aslında çözümü, dışarıda değil içeride aramak gerek. En çok da nefsimizde.
Neden mi?
Çünkü tartışma esnasında araya nefisler girer ve çoğu zaman çiftler dengeyi koruyamaz. “Her halükârda onu susturmalı ve yenmeliyim” diye bilginin doğruluğuna ve yanlışlığına bakmadan delil olarak kullanır ve bu yolla muhatabını susturmaya ya da yenmeye çalışır.
Dolayısıyla kendi aralarında herhangi bir meseleyi münazara edenler bu hususta dikkatli olmalı, tartışmada haddi aşmamalı ve egolarında boğulmamalıdırlar.
Hele hele eşler birbirlerine karşı perdeyi yırtacak sözlerden olabildiğince kaçınmalı.
“Bakılacak yüze utanılacak söz söyleme!” demiş atalarımız. Her akşam aynı yastığa paylaştığımız eşimiz bakılacak yüzlerin başında gelir.
O yüze “Seninle tanıştığım güne lanet olsun! Bugünkü aklım olsaydı seninle asla evlenmezdim. Tam bir ömür törpüsü, koca bir hayal kırıklığısın benim için...” türünden sözler söylenmemeli.
Bir mümin, hele de eşine karşı her kelimenin hesabını verme sorumluluğu içinde ve mutlaka düşünerek konuşmalı. Zira düşünmeden konuşmanın cezası konuştuktan sonra düşünmektir.
Bu tür durumda eşler farkında olmadan birbirini kaybettiği gibi günaha girerek ahirette de birbirlerine kaybettirirler. Dolayısıyla burada ve ötelerde kazanmanın yolu, hak ortaya çıkınca diretmek değil onu kabullenmek ve haklı olandan dilenecek özür varsa dilemek ya da ortada kul hakkı varsa helalleşmektir.
Buna mukabil ise tartışmayı uzatmamak, bir an önce sonlandırıp orta yolu bulmaya çalışmak imanın kemalindendir ve bunun mükafatı da büyüktür. Bu mükafatı Peygamber Efendimiz bir hadislerinde şöyle dile getirir:
“Haklı bile olsa tartışmayı sonlandırma adına ilk adımı atan kimseye cennetin kenarında bir köşk verileceğine ben kefilim. Şakadan bile olsa yalan söylemeyen kimseye cennetin ortasında bir köşk verileceğine kefilim. Yine iyi huylu kimseye de cennetin en yüksek yerinde bir köşk verileceğine kefilim.” (Ebu Davud, Edeb 8)
Dolayısıyla en hayırlı en kârlı tartışma en hızlı şekilde sonlandırılan tartışmadır. Erkek ve kadın herkes, bu şaşmaz prensibi hayatında ilke olarak benimseyip ona göre davranırsa yuvalarda tartışmalar, sulh çizgisinden çıkarak kavgaya ve düşmanlığa dönüşmeyecektir.
Kaldı ki bu ölçüyü yaşayan ve yaşatanlar ötelere gidip de kendilerine, Allah Resulü’nün cennette vaad ettiği ve kefili olduğu köşkü bulmadan önce kendi yuvalarının cennet köşklerinden bir köşke dönüşmeye başladığını da göreceklerdir.
Tabii her meselede tartışmanın çok popüler olduğu günümüzde, insanın aklına şu düşünceler de gelebilir:
“Ben haklıyım. Niye vazgeçeyim ki? Tartışıp hakkımı söke söke alırım. Niçin hakkımı yedirteyim ki..” vs..
Bu sorunun cevabını peygamberyolu.com sitesi yazarlarından Dr. Selim Koç “Aile içi tartışmalarda üslup ve iletişim” başlıklı yazısıyla çok güzel vermiş. Bu yazıyı okumanızı tavsiye ediyoruz.
Dr. Selim Koç Bey yazısında, tartışmanın, kendisinden beklenen faydaları verebilmesi ve zararlarından emin olunabilmesi için sağlıklı bir zeminde ve belli usullere göre nasıl yapılması gerektiğini örnekleriyle anlatıyor.
Son olarak bazı kimselerde eşiyle yaşadığı iletişimsizlik, bir nevi bağımlılık ve hastalık haline gelebiliyor. Ve kendi dünyasına kapanıp eşinden duygusal olarak kopuk yaşamayı tercih edebiliyor.
Böylesi kimseler mutlaka eşleriyle birlikte bir evlilik terapisine katılarak aralarında iletişimsizliği oluşturan yönleri ile yüzleşmelidirler...