Kemal Kılıçdaroğlu, sıradan biri değil. Ana muhalefet lideri. 15 Temmuz ile ilgili ezberleri bozan çıkışları yabana atılamaz. Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz'un kontrollü bir darbe girişimi olduğunda ısrarlı. iktidarın darbeyi bildiğini ve önlemediğini söylüyor. Son twiti şöyle: "Darbeyi fırsata çevirerek demokrasiye, yargıya ve rejime karşı darbe yaptılar. Türkiye kendi darbesini uygulayan bir iktidarla yönetiliyor!"
Kuşkusuz 15 Temmuz'u, hizmet hareketine fatura eden iktidar için bu iddialar çok ciddi! Araştırılması gerekiyor. Ayrıca bir yıl sonra 15 Temmuz ile ilgili her geçen gün ortaya çıkan bilgiler, yakın tarihteki Talat Aydemir'in darbe girişimleri ve ardından gelen tasfiyeleri daha çok akıllara getiriyor.
Aydemir, hatıralarında, Başbakan İnönü'nün tuzağına düşürüldüm" demişti!
Peki nasıl? Bakalım...
27 Mayıs 1960 darbesinden sonra ordu içindeki kaynaşma bitmedi. Başını Talat Aydemir'in çektiği cunta, 27 Mayıs'ın amaçlarına ulaşmadığını düşünüyordu. Silahlı Kuvvetler Birliği kuruldu ve "21 Ekim" Protokolü (1961) imzalandı!
Ancak, karşılarında bu sefer sivil bir iktidar değil, Cemal Gürsel, İsmet İnönü ve Cevdet Sunay gibi deneyimli "kurtlar" vardı. Gürsel, Sunay ve İnönü, cuntanın bütün adımlarını an ve an takip ediyorlardı.
9 Şubat 1962'de İstanbul’da Korgeneral Refik Tulga başkanlığında 59 subayın katılımıyla bir toplantı gerçekleştirildi. 28 Şubat 1962 tarihinden önce olmak üzere askeri bir müdahale yapılması kararı alındı.
9 Şubat protokolünü haber alan Başbakan İnönü, bu girişimi engellemek için Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay ile bir takım tedbirler aldılar. İnönü, birlikleri ziyaret etti. İstanbul ikna edildi ama Ankara grubu darbe fikrinden vazgeçirilemedi. Genelkurmay Başkanı Sunay, İnönü’nün bilgisi dahilinde bir planı devreye koydu; '24 Şubat 1962 gece yarısı Hava Kuvvetleri alarma geçecekti. Alarm üzerine harekete geçeceği tahmin edilen Aydemir yanlısı subayların bulunduğu birlikler sözde suçüstü yakalanacaklar ve eylemci subaylar tutuklanacaklardı. Tutuklanmalar sonrasında da eylemci subaylar orduda disiplini bozdukları gerekçesiyle emekliye sevk edilecekler ve böylece hükümete karşı muhtemel darbe girişimi doğmadan engellenmiş olacaktı.'
Ancak 20 Şubat 1962’de verilen alarmın bir tuzak olduğunu eylemci subaylar hemen anladılar ve Sunay’ın öngördüğü şekilde hata yapmadılar. Yine de Cevdet Sunay, eylemci subaylara, başka yerlere nakil edileceklerini bildirdi. 21 Şubat'ta tayinler çıkarıldı ve tasfiyeler başladı.
Aydemir, darbe fikrinden yine vazgeçmedi.
İkinci kalkışma 22 Şubat saat 15.00 da Aydemir’in emri ile başladı; meclis harb okulu tarafından, köşk ise Cumhurbaşkanlığı muhafız alayı tarafından kuşatma altına alındı. Darbeye karşı olarak görevlendirilen birlik komutanları da Harb Okuluna gelerek Aydemir'e bağlılıklarını bildirdiler. Ama Aydemir, İnönü'nün hamleleri ile yine amacına ulaşamadı. Köşk'ü enterneye giden binbaşı Fethi Gürcan'a İnönü, köşkten çıkarken; “İşte şimdi kaybettiler” diyerek gülümsemişti.
Başarısızlıkla sonuçlanan 2 darbe girişimi neticesinde Talat Aydemir ve Binbaşı Fethi Gürcan idam edilmiş darbeye katılan subaylar ve harb okulu öğrencileri ordudan atılmıştır. 1963-1964 yılında harb okulları mezun vermemiştir.
Ali Emir Pakkan
@AliEmirPakkan