Biz Neden New York'tan Bildiremiyoruz?

"Türkiye'den “Dünya Lideri(!)” ile kalkan Turkish Air One, geriye kolu-kanadı kırık, yaralı ve ABD'den ümitlerini kesmiş çaresiz bir lider olarak döndü. New York'tan bildiren meslektaşların da anlatacağı fazla bir şey olmasa gerek. Neyse, Cumhurbaşkanı Uçağında ve Birleşmiş Milletler görüşme resepsiyonlarında yedikleri yanlarına kar kalsın. "

SHABER3.COM

Kadir Gürcan | samanyoluhaber.com

Uzun bir zamandır yurtdışı seyahatleri askıya alınan Saray'ın Okyanus Ötesi bir yolculuk için ne kadar isteksiz ve gönülsüz olduğunu görüyorsunuz. Küçük bir iktidar boşluğunun ağır bir fatura ile neticelenme endişesi bir tarafa, dış siyasetteki aşırı itibar kaybı Saray'ın ümitlerini her gün biraz daha zayıflatıyor. 

Kaç zamandır Türkiye, demokratik uygulamalardaki günahlarından dolayı Birleşmiş Milletler görüşmelerinden bir şey beklemiyor. Türkiye için bu yılki Amerika Ziyareti “Gitmiş olmak!” için yapılan, lüzumsuz ve pahalı bir rutin. Kaldı ki, Başkan Biden'dan görüşme için bir randevu bile alınamadı! Türk Heyeti'nin, düğünlere davetsiz giden çekirdekçiler kadar bile dikkate alınmayacağı başından belliydi. Ev sahibi düğüne geldiğinizden bile haberdar değil! Ne kadar acı!

Aylar önceki G8 zirvesinde, Biden'in ilgi odağı olması, bizim havuz medyasını çok rahatsız etmişti. İstemeye istemeye, “Yürüyüşüne kurban!” oldukları velinimetleri için hiç olmazsa ikinciliği kimseye kaptırmayalım niyeti ile çok ter döktüler. Geçen hafta Turkish Air One daha havalimanından ayrılmadan, “Dünya lider görsün! Yürü yiğidim, kim tutar seni!” yalakalığına yatan beslemeler, bu kez işi şansa bırakmamaya karar vermişlerdi. “Saray soytarılığının dayanılmaz hafifliği ne ola ki?” diye merak ediyorsanız alın size canlı bir örnek!

Türkiye'de kalıp cephe müdafaasına devam eden bu fukaralar, Cumhurbaşkanlığı Uçağına rezevasyon yaptıramayan, kalifiyesiz numara erleri. Uçakta velinimetlerinin omuz başına tüneyen hassa takımının havaları yerinde. Onlar “New York'tan bildiriyorum!” başlıklı yazıları ile Türkiye'deki meslektaşlarının haset damarlarına basıyorlar. Ali Baba ve Kırk Haramiler ekibine katılmak herkese nasip olmuyor. Uçağa alınmış olmanın bir bedeli var. Ellerinden geldiğince Birleşmiş Milletler Toplantıları'nın, Sayın Cumhurbaşkanı için tertip edildiği izlenimi vererek New York'tan bildirmeye(!) gayret ettiler. Bir kaç hafta da, gezi izlenimleri ile vakit geçirirler. Onların bu hallerini görünce, insanın gülmekten karnı şişiyor canım!

Önceden kararlaştırılmış ABD ziyareti için fazla bir hazırlık yapılamamış. Cumhurbaşkanı'na ait olduğu iddia edilen bir kitap ile Hanımefendi'ye ithaf edilen bir başka evrak-ı perişan. Sayın Cumhurbaşkanı-kitap- okuma-okul ve diploma arasında ikna edici bir korelasyon kurulamayacağına göre 'Kitap(!)' hakkındaki kanaatlerimizin mayalanmasını sonraya bırakalım. Bununla birlikte, fikri değeri tartışılmadan, devlet imkanları kullanılarak aynı anda Türkçe ve bir kaç yabancı dile çevrilmesi acüllüğü en iyi ifadesi ile kötü bir PR çalışması. Kitap daha yazıldığı dil ile piyasaya çıkmamış ve boyunun ölçüsünü almamışken, başka dillere çevrilip insanlığın faydasına(!) sunulması gerektiğine kim karar vermiş olabilir? Bu tür kitapların nihai kaderi, bir süre sonra hurda kağıt fiyatına satılmasıdır.

New York'taki Türkevi açılışının, Cumhurbaşkanı'nın New York ziyaretine denk getirilmesi de bir başka göstermelik protokol. Yeni binayı gidip görme şansımız olmadı ama, yabancı bir ülkede inşa edilen bina için bunca masraf ve debdebe, hele gökdelenler ve ışıklar şehri New York gibi bir yerde, biraz görgüsüzlük hissi veriyor. Gecenin üçünde bile cıvıl cıvıl ışıkları ve fareleri ile meşhur şehre bir şeyler katmanız için çok daha fazla şeyler yapmanız gerekiyor. Amazon Ormanlarına dikeceğiniz bir ağaca ilgi ne kadarsa, Türkevi'nin uyaracağı alaka da işte o kadar. Düvel-i Muazzama'ya gırtlağına kadar borca batmış Devlet-i Aliye israfını meziyyet sayınca, Saray'ın harcama limitini anlamak kestirmek imkansız. Devlet malını tüketene kadar, müflis kumarbaz tavırlarından vazgeçmeyecekler. 

ABD Başkanı Biden'in mevcut iktidar ve Saray'a karşı, başkanlık öncesinden takındığı soğukluk ve hala koruduğu mesafe kısa vadede çözülecek gibi durmuyor. Aslında bu, Türkiye özelinde dünya çapındaki zorba, baskıcı ve diktatör eğilimlere karşı alınmış bir tavır! Şahsileştirip, alınganlık göstermeyelim. Seçim sonrasında bir türlü realize edilemeyen telefon görüşmesi ve şimdiki randevu krizi geçtiğimiz on ay içinde pek mesafe alınamadığının en önemli işaretlerinden. Zaten Sayın Cumhurbaşkanı da, gezi sonrası izlenimlerinde hadisenin iyice kronik hale geldiğine değindi. Halbuki ilgi çekmek ve dünya lideri izlenimi vermek için, kitap ise kitap, gökdelen inşa etmek ise o da tamam ama, bir yerde yanlışlık yapıldığı belli! 

Sayın Cumhurbaşkanı, Birleşmiş Milletler vesilesi ile ABD'de kaldığı günler içinde de bir varlık gösteremedi. Daha önceki ziyaretlerinde, çoğunlukla kötü, bir şekilde ilgi uyandıran yakın koruma ekibinin de performansı düşüktü. Birileri ile hır gür etselerdi, mutlaka duyardık. Hatta Sayın Cumhurbaşkanı “Ürettiğimiz aşıyı bütün dünyaya bedava dağıtacağız!” bile dedi. New York'tan bildiren yalaka takımı “Efendim hangi aşı? Biz daha aşı üretemedik. Çin'den aldıklarımızın kullanım süreleri bitti!” diye soracak cesareti gösterememiş olmalılar. Rastlantı bu ya, aynı gün içinde ABD'nin, 500 milyon doz aşıyı ihtiyaç olan ülkelere ücretsiz dağıtacağı haberleştirildi.  Anlaşılan o ki, Biden Hükümeti, Saray ve ekibini asfalta yapıştırmaya ciddi karar vermişler. 

2010 yılında, vize almak için gittiğim, New York'taki Fransız Elçilik Binası'nı bulmakta zorlanmıştım. Sıradan bir New York Sokağında iki ya da üç katlı bir bina, Avrupa'nın en itibarlı ülkelerinden birinin diplomatik işlemlerini yürütmeye yetiyor olmalıydı. Geçtiğimiz süre içerisinde yeni bir yere taşındığını duymadım. Eğer böyle bir değişiklik olduysa da Fransa Hükümeti bunu Birleşmiş Milletler açılışına denk getirmemiş. Ya da, bizim Saray'ın belalısı Macron, ABD başkanları ile görüşmek için böyle pahalı rüşvetler verme ihtiyacı duymuyor.

Türkiye'den “Dünya Lideri(!)” ile kalkan Turkish Air One, geriye kolu-kanadı kırık, yaralı ve ABD'den ümitlerini kesmiş çaresiz bir lider olarak döndü. New York'tan bildiren meslektaşların da anlatacağı fazla bir şey olmasa gerek. Neyse, Cumhurbaşkanı Uçağında ve Birleşmiş Milletler görüşme resepsiyonlarında yedikleri yanlarına kar kalsın. 

Gecenin üçünde New York sokaklarında, şehrin ışıkları ve fareleri ile tanışan yazarınızın bir türlü New York'tan bildiremediğine ne kadar alındığını tahmin bile edemezsiniz. Neyse, bir gün New York'un farelerinden de bahsederiz. Hani o, kedileri yiyen farelerden!

<< Önceki Haber Biz Neden New York'tan Bildiremiyoruz? Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER