Otoritelerin Hizmet Hareketi gönüllülerinin çocuklarını ebeveynlerine karşı tanıklık yapmaları için tutukladığı Türkiye'de Kız Çocuklarının Hikayesi başlığı ile duyurulan haberde, hukuk öğrencisi Ayşe Züleyha ile avukatı Lale Demirkazan’ın görüşlerine de yer verildi.
Yunanistan'ın Kathimerini gazetesinde yer alan haber şu şekilde:
''Geçen mayıs ayında bir salı günü 13 yaşındaki kız yüksek bir sesle uyandığında saat sabahın beşiydi. Odasına giren silahlı polisleri gördüğünde ne olduğunu anlayacak zamanı bile olmamıştı. Uyanık olan anne ve babası, evlerini basanlara karşı sakin ve nazik kalmaya çalışıyordu. Türkiye'de son yıllarda pek çok arkadaşları ve tanıdıkları benzer saldırılara maruz kalmıştı. Karşı koymanın bir anlamı olmadığını biliyorlardı. Üzerinde hala geceliği olan anne, küçük kıza doğru koşup onu rahatlatmaya çalışırken bir yandan da başörtüsünü kabaca saçına takmaya çalışıyordu. Ancak polisler sertti. "Herhangi bir şekilde konuşmak yasaktır," diye sert bir şekilde söylendi. Polisler 13 yaşındaki kızı tek başına polis arabasına bindirdiklerinde hala geceydi. Ailesi ona "Endişelenme hayatım, her şey yoluna girecek" diye bağırdı. Ama çocuklar o esnada sadece endişelenmediklerini, korkudan adeta felç geçirdiklerini söylüyorlar.
Kronoloji
Son yıllarda milyonlarca Türk bir tür sorgulamadan geçti. Ne yazık ki bu artık sıradan bir durum. “Ancak bu vaka sadece sorgunun komik içeriği nedeniyle değil, aynı zamanda asıl amacın reşit olmayan bu kızların ebeveynleri aleyhine tanıklık etmeleri olduğu için de emsalsiz." Ayşe'nin avukatı Lale Demirkazan K.'ya şunları söylüyor: "Yetkililerin gözünde, Hizmet Hareketi gönüllüsü -rejime göre terör örgütü F... üyesi- olmakla suçlanan ebeveynler çocuklarını bu yola sokuyorlar.” Demirkazan, "Teoride bu davadaki çocuklar şahit ama gerçekte kendileri teröristmiş gibi muamele görüyorlar" diyor.
Yetkililer bu "terörist" örgütün liderinin 2016 darbe girişiminden de sorumlu tuttukları vaiz Fethullah Gülen olduğuna inanıyor. Dini bir hareketin kurucusu olan Gülen, etkileyici bir aygıt ve nüfuz ağı yaratmıştı. Yıllarca Erdoğan'ı destekledi ve aralarındaki ilişki güçlüydü. Ancak 2013'te iki adam çatıştı ve hareketin takipçilerine yönelik ilk zulümler başladı ve bu zulüm, 2016'dan sonra kontrolden çıktı. Bugün binlerce Türk yurt dışına sürgün edilmiş durumda. Ülkelerinde kalanlar ise bunun riskleri ve zorluklarını bilerek kaldılar.
"Onurlu yaşam haklarını kaybettiler, hayat standartlarını tümüyle kaybettiler ve sadece hayatta kalmaya çalışıyorlar. (Hizmet) hareketiyle olan ilişkileri nedeniyle marjinalize edildiler ve anlaşılır bir şekilde birbirleriyle dayanışma içindeler” diyor sürgündeki gazeteciler derneği temsilcisi Yasemin Aydın, yaşadığı Almanya'dan. Hareket, okullar, yayınevleri ve insani yardım çalışmalarından Washington'da lobi faaliyetlerine kadar her şeyi yapan yüzlerce STK ile yurtdışında güçlü bir varlık göstermeye devam ediyor.
Savcı ise tam tersi bir görüşe sahip. Sorgulamalardan bir ay sonra, Haziran ayında 600 sayfalık iddianameyi yayınladığında kızların aileleri çılgına döndü. Yılın başından nisan sonuna kadar her hareketlerinin ve telefonlarının - kendilerinin ve çocuklarının - izlendiğini öğrendiler. Ayrıca sorgulama sırasında bazı çocukların gayri resmi bir tanık koruma programına katılmayı kabul ettiklerini öğrendiler. Reşit olmayan kızlardan biri, annesinin kendisini belirli çocuklarla takılmaya teşvik ettiğini ya da dini eylemler için bir ödül sistemi olduğunu 'itiraf' etmiş. Ve savcı, kızın ifadesine dayanarak anneyi gözaltında tutmaya karar verdi. Sanıklar, yetkililerin bazı bulgularına itiraz etmekte ve dini özgürlüklerinin tehdit altında olduğu konusunda ısrar etmektedirler.
Karar bekleniyor