Birleşmiş Milletler Irkçılıkla Mücadele Komisyonu, Almanya'da son zamanlarda ırkçılığın toplumda yaygın ve görünür hale geldiği, kurumsal ırkçılığın ise ciddiye alınmadığı uyarısında bulunarak federal hükümetten etkili mücadele talep etti. Almanya ise ırkçılığın ve ayrımcılığın her türlüsünü kınadıklarını, hukukun ve siyasetin en önemli hedeflerinden birinin ırkçılıkla mücadele olduğunu vurguladı.
Almanya, Birleşmiş Milletler Irkçılıkla Mücadele Komisyonu'nda (CERD) 14'üncü kez savunma yaparak, ırkçılıkla mücadele raporunu komisyon üyelerine sundu. Almanya'nın Cenevre'de iki gün süren savunmasında, doğrudan ya da dolaylı her türlü ırkçılığı kınandığı ve her ikisiyle de mücadele edildiği vurgulandı.
BM Irkçılıkla Mücadele Komisyonu üyeleri ise Almanya'da ırkçılığın toplumda yaygın hale geldiğini, göçmenlere ve Müslümanlara yönelik ırkçı eylemlerin arttığına dikkat çekerek, İslam karşıtı Pegida hareketini örnek verdi. Hukukun ve siyasetin ırkçılıkla mücadelede ortak hareket etmesi gerektiğini belirten CERD üyeleri, Almanya'dan göçmenlerin topluma katılımı ve uyumu için "entegrasyon" kavramı yerine başka terim kullanmasını istedi. Başbakan Angela Merkel'in daha önce "uyum yerine katılım veya birleşmeyi kullanabiliriz" açıklamasında bulunduğunu hatırlatan BM Irkçılıkla Mücadele Komisyonu, Almanya'nın bu konuda hangi adımları attığını sordu.
"KURUMSAL IRKÇILIK GÖZ ARDI EDİLMEMELİ"
Devlet dairelerinde kurumsal ırkçılık konusunda hassas olunmasını isteyen Birleşmiş Milletler Irkçılıkla Mücadele Komisyonu, sekizi Türk biri Yunan dokuz kişiyi öldüren "Nasyonal Sosyalist Yeraltı" (NSU) adlı terör hücresinin yıllarca ortaya çıkarılamamasının kurumsal manada ırkçılığın izlerini taşıdığına dikkat çekti.
Almanya'nın BM'ye sunduğu raporda ise gerek Federal Parlamento gerekse eyalet meclislerinde NSU'yu araştırmak için kurulan komisyonlarda, NSU'nun "kurumsal ırkçılık" boyutunun da araştırıldığına vurgu yapıldı. BM Komisyonu ayrıca NSU cinayetlerini işleyen katillerin yıllarca "insan öldürmek yabancıların kültüründe var" anlayışıyla göçmenler arasında aranmasını "dehşet verici" olduğunu belirtti. Buna karşılık Alman tarafı da Başbakan Angela Merkel'in NSU kurbanları ve yakınlarından özür dilediğini hatırlatarak, Almanya'nın bundan büyük bir ders çıkardığını vurguladı. Almanya ayrıca araştırma komisyonu raporlarında ve mahkemede zabıtlarında NSU'nun kurumsal ırkçılığına işaret eden yönü hakkında bilgi olmadığı için Irkçılıkla Mücadele Raporu'nda bu başlığın yer almadığına işaret etti. BM'nin komisyon üyeleri ise NSU'nun neden yıllarca ortaya çıkarılamadığı sorusuna hala cevap bulunamadığına dikkat çekti. BM, Almanya'nın kurumsal ırkçılıkla mücadelede bağımsız bir şikâyet başvuru merkezi kurulması ve insan hakları konusunda çalışan sivil toplum kuruluşlarına da şikâyet etme hakkı tanınmasını tavsiyesinde bulundu.
"POLİSLERİN DIŞ GÖRÜNÜŞÜ ESAS ALAN KONTROLLERİ İNSAN HAKLARINA AYKIRI"
Almanya'da polislerin sokaklarda, tren istasyonlarında ve havalimanlarında yılda yaklaşık 700 bin insanı dış görünüşlerine bakarak kontrol edip, şüpheli konumuna itmesinin insan haklarına aykırı olduğunu belirten BM Irkçılıkla Mücadele Komisyonu, Almanya'dan ilgili polis yasasında değişiklik yapmasını istedi. Almanya ise yaptığı savunmada bir insanın yabancı olması ya da dış görünüşünün kesinlikle şüpheli olmasının kimlik kontrolü için bir kriter olmadığını vurguladı. Devamında da polisin Almanya'ya kaçak seyahatleri önlemek için kısa süren kontroller yaptığı kaydedildi. Polislik eğitiminde çokkültürlülük eğitimine önem verildiğine işaret eden Almanya, özellikle son yıllarda muhtemel ırkçı eğilimlerin önüne geçmek için emniyet birimlerinde göçmen kökenli personel istihdam edilmeye çalışıldığını hatırlattı.
"ALMAN VATANDAŞLARINA 'GÖÇMEN KÖKENLİ' TABİRİ AYRIMCILIK"
BM Irkçılıkla Mücadele Komisyonu'nun ülkeler hakkında değerlendirme raporunu hazırlayan raportör ise Almanya'nın 50-60 yıldır bu ülkede yaşayan ve Almanya'da doğmuş büyümüş, Alman vatandaşı olmuş insanları 'göçmen kökenli' olarak adlandırılmasının dolaylı olarak ayrımcılığa girdiğini ve bu insanların da 'Alman' olduğuna dikkat çekti. Almanya ise kavram karışıklığı yaşandığını kabul ederek ilerleyen süreçte bunların aşılacağını savundu. Ancak diğer yandan BM, Almanya'ya gelen göçmenlerin özgürlüklerinin "uyum" talebi nedeniyle kısıtlanmasını eleştirerek, "İnsanların özgürlükleri uyumdaki başarılarına bağlı olmamalı." şeklinde uyarıda bulundu.
"BAŞÖRTÜSÜNDE YENİ BİR AŞAMAYA GEÇİLDİ"
CERD'nin Almanya'da başörtülü kadınların başta devlet daireleri ve okullar olmak üzerekiliselere ait kurumlarda çalışıp çalışamadıkları yönündeki sorusunu da cevaplayan Alman tarafı, kiliselerin anayasal olarak kendi kararlarını verme hakları olduğunu, Alman okullarında ise kısa süre öncesine kadar başörtülü öğretmenlere yönelik yasağın Federal Anayasa Mahkemesi tarafından kaldırıldığı cevabını verdi.
Almanya'nın savunmasının devamında ise, "Katolik kiliseleri geçtiğimiz nisan ayında kendilerine ait kurumlarda çalışma şartlarını yeniden gözden geçirileceğini açıklayarak başörtüsü konusunda adım atacağı sinyalini verdi. Okullara yönelik yasakta Bremen eyaleti ilk adımı attı. Kuzey Ren Vestfalya eyaleti de yasağı kaldırmak için tasarı hazırladı. Başörtüsü konusunda yeni bir aşamaya geçildi." ifadelerine yer verildi.
"KİRALIK EV ARAYAN GÖÇMENLER AYRIMCILIĞA UĞRAMAMALI"
Bu arada BM'nin gündeminde Almanya'da en çok tartışılan konuların başında gelen göçmenlere kiralık ev ararken ayrımcılık yapıldığı iddiası da yer aldı. BM Irkçılıkla Mücadele Komisyonu, "Almanya'da aynı etnik kökenden gelen göçmenlerin bir arada olmasının gettolaşmaya neden olacağı" anlayışının devlet ve siyasilerde de hakim olduğunu, bununda kiralık ev arayan göçmenlere yönelik ayrımcılık yapılmasına neden olduğu uyarısında bulunarak, Alman hükümetinden bu konuda çalışma yapmasını istedi.
"IRKÇILIK AŞIRI SAĞCILIĞA SIKIŞTIRILARAK GEÇİŞTİRİLİYOR"
Almanya'da ırkçılığın sadece aşırı sağcılar tarafından yapılabileceği gibi bir kanaat olduğuna dikkati çeken BM Irkçılıkla Mücadele Komisyonu, toplumun her katmanında "yapısal ırkçılık" olabileceğini ve bununla da ancak yapısal düzeyde mücadele edilebileceğine dikkat çekti. BM, yapısal ırkçılıkla mücadele için siyaset ve hukukun ortak hareket ederek Almanya'da ırkçılığı yeniden tanımlanması gerektiğinin altını çizdi.
ALMANYA, BURAK BEKTAŞ CİNAYETİ HAKKINDA NE YAPTI?
Öte yandan 2012 yılında Berlin'de sokak ortasında öldürülen, fakat katilleri hala bulunamayan Burak Bektaş cinayetini de gündemine alan Birlemiş Milletler Irkçılıkla Mücadele Komisyonu, Almanya'nın cinayetin aydınlatılması yönünde hangi adımları attığını da sordu.
Alman yetkililer ise verdikleri cevapta, cinayeti araştırmak için kurulan komisyonun olayın arka planında aşırı sağcıya da ırkçı saikler olup olmadığını incelediğini, ancak devam etmekte olan soruşturma sürecinde cinayetin hala aydınlatılamadığı bilgisini paylaştı. CİHAN