Açıklamada, “Çin’in kısıtlamaları nedeniyle gezi sırasında kişi ve mekanlara özgür ve engelsiz erişim imkanı sağlanamadı. Bu da sahadaki durumun bağımsız bir değerlendirilmesi şansını imkansız kıldı.” denildi.
Açıklamada buna rağmen Berlin’in Bachelet'in Sincan'daki insan hakları durumuna ilişkin kaleme alacağı mümkün olan en kısa sürede yayınlamasını beklediği vurgulandı.
ABD de BM temsilcisini eleştirmişti
Açıklamada, Çin'in Bachelet ve ekibi tarafından yapılan ziyareti kısıtlama ve manipüle etme çabalarının kaygı verici olduğu belirtildi.
Michelle Bachelet Çin ziyareti sonrası Doğu Türkistan'ın Kaşgar kentinde bir hapishaneyi ziyaret ettiğini ve mahkumları gördüğünü, bu hapishaneye erişimin yeterince açık ve şeffaf olduğunu söylemişti.
Bachelet, görüşmeler sırasında Çin hükümetinin, "mesleki eğitim merkezleri" adı verilen, milyonlarca Uygur Türkü ve diğer Müslüman azınlık mensuplarının yargı kararı olmadan alıkonulmasına yol açtığı iddia edilen programın sonlandırıldığı bilgisini verdiğini ifade etmişti.
Bachelet, Çin ve Doğu Türkistan ziyaretinin inceleme veya soruşturma amaçlı olmadığını vurgulamıştı.
Af Örgütünden, BM yetkilisinin Çin ziyareti sonrası yaptığı açıklamalara tepki
Callamard, Twitter'dan yaptığı açıklamada, “diplomatik tiyatroyu” anladığını belirterek, "Bu açıklamanın, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri'ne ait olduğuna ve Çin'in insan hakları kayıtlarıyla ilgili olduğuna inanmak zor." değerlendirmesinde bulunmuştu.
İnsan hakları ihlallerine ilişkin iddialar
Türkiye'nin de yer aldığı BM üyesi 43 ülke, 21 Ekim 2021'de New York'ta düzenlenen BM İnsan Hakları Komitesi Toplantısı'nda yaptıkları ortak açıklamada, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde 1 milyondan fazla kişinin "yeniden eğitim merkezi" adı verilen siyasi kamplarda alıkonulduğundan, işkence, kötü muamele, insanlık dışı ve aşağılayıcı cezalandırma, zorla kısırlaştırma, cinsel şiddet ve çocukları ailelerinden ayırma gibi yaygın ve sistematik insan hakları ihlallerine maruz kalmasından duydukları endişeyi dile getirmişti.
Açıklamada, bölgede din ve inanç özgürlüğü ile seyahat, toplantı ve ifade özgürlükleri üzerinde kısıtlamalar bulunduğu ve yaygın kullanılan elektronik izleme teknolojilerinin orantısız şekilde Uygurları ve diğer azınlık mensuplarını hedef aldığı belirtilmişti.
Pekin yönetiminin hukukun üstünlüğü ilkesine ve insan haklarını koruma konusundaki ulusal ve uluslararası yükümlülüklerine uyması gerektiği vurgulanan açıklamada, "Çin'e BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri ve ofisi de dahil bağımsız gözlemcilere Sincan'a hızlı, anlamlı ve serbest erişim sağlama çağrısı yapıyoruz." ifadelerine yer verilmişti.
Çin, Sincan'da kaç kamp bulunduğuna, buralarda kaç kişinin olduğuna ve söz konusu kişilerden ne kadarının sosyal hayata döndüğüne ilişkin bilgi vermezken, kendi belirlediği birkaç kampın az sayıda yabancı diplomat ve basın mensubu tarafından kısmen görülmesine izin vermişti.
Zorla çalıştırma
ABD Kongresi, Aralık 2021'de Çin'in Uygur Özerk Bölgesi'nde Uygur Türkleri ile diğer etnik ve dini azınlıkların zorla çalıştırılması yoluyla ürettiği malların ABD'ye ithalatının yasaklanmasını öngören yasayı kabul etmişti.
Washington yönetimi, iddialara konu olan işletmelere ve onlarla çalışan şirketlere yaptırım kararları almıştı.
Pekin yönetiminin sözcüleri ise zorla çalıştırma iddialarını "Çin-karşıtı güçler tarafından uydurulmuş yalanlar" olarak nitelemiş; ülkedeki insan hakları durumunun gerçeğe aykırı olarak karalanmaya çalışıldığını savunmuştu.