BM raporunda “komisyon, Afrin’deki silahlı grup mensuplarının, rehin alma, zalimane muamele, işkence ve yağmacılık gibi savaş suçları işlediklerine inanmak için makul gerekçeler bulunduğunu tespit etmiştir” ifadeleri kullanıldı.
Rapor’da “Hukuksuzluğun bariz bir şekilde hüküm sürmesi sebebiyle, Türk güçlerinin bölgede bulunan silahlı gruplar üzerinde genel bir kontrol kabiliyetine sahip olup olmadığı da belirsiz” denildi.
Rapor, Türkiye Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın Ocak ayında yaptığı, Kürtler de dahil olmak üzere tüm Suriyelilerin can ve mal güvenliğinin Türkiye’nin güvencesi altında olduğunu iddia eden açıklamasıyla çelişiyor.
Raporda “etkin şikayet mekanizmalarının ve merkezi bir yargı erkinin bulunmaması, onlarca silahlı aktörün alt-bölge düzeyinde iktidar paylaşımı yapmış olması ile birleşince, siviller arasında, gözaltılar ve müsadereler gibi özgül şikayetlerin hangi makama iletileceği konusunda bir kafa karışıklığı doğmuş durumda,” deniliyor.
Rapor ayrıca silahlı grupların kendi içindeki çatışmaların ve bir dizi bombalı araç vakasının, zaten istikrarsız olan güvenlik durumunu, daha da ağırlaştırdığını belirtiyor.
BM raporuna göre, Afrin’de, Ahrar el Şam, Amşad Tugayı Feylak el Şam, Ceyş el Nukba, Ceyş el Şarkiya, Cephe el Shamiya, Nur el Din el Zanki ve Sumina Şah Tugayı başta olmak üzere, 50’den fazla silahlı grup faaliyet gösteriyor.
Afrinliler “genel bir hukuksuzluk ortamından” bahsediyor ve “zararların tazmin ve telafi edilmesi konusunda tarafların ya isteksiz davrandığını, ya buna güçlerinin yetmediğini, ya da tazminat vermek için mağdurlardan rüşvet istediklerini” belirtiyorlar. Tüm bu gelişmeler, bölgedeki idari ve adli yapılarda değişikliğe gidilmiş olmasına karşın yaşanıyor.
Bazı Afrinliler, özellikle yağmacılık, keyfi gözaltı ve insan kaçırma vakalarına karışan silahlı gruplarda gözlemledikleri disiplinsizliği vurguluyorlar.
BM raporu Afrin’de “etkin bir güvenlik mekanizmasının bulunmadığını, dolayısıyla hukuksuzluğun hüküm sürdüğünü” belirtiyor ve “en yaygın ihlal biçiminin suç çeteleri ve silahlı gruplar tarafından insan kaçırılması” olduğunu söylüyor.
İdlib’de de olduğu gibi Afrin’de de çok sayıda doktor, eczacı veya zengin olduğu sanılan diğer siviller veya bunların çocukların fidye için kaçırılmışlar. Rapora göre, bazı vakalarda kaçırılan insanlar serbest bırakıldıktan sonra bir kez daha kaçırılmışlar.
Rapor’da kaçırılan mağdurların genellikle kendilerini kaçıranları tespit edemedikleri, bunun yerine genel olarak Özgür Suriye Ordusuna, silahlı gruplara ve suç çetelerine işaret ettikleri belirtiliyor.
Rapor’a göre mağdurlar ve aileleri bu tür vakaları askeri inzibata, sivil emniyete ve Türk makamlarına bildirseler de bir sonuç alamıyorlar.
Rapor, silahlı gruplar tarafından gerçekleştirilen keyfi alıkoyma ve insan kaçırma vakalarının bir çoğunda, özellikle de Kürt kökenli mağdurlara yönelik işkence ve kötü muamele yapıldığını gösteren inandırıcı iddialar bulunduğunu da kayda geçiriyor.
Mağdurlar tutuklandıktan sonra genellikle, araçları ve hayvanlarına el konuluyor, arazileri, özellikle de zeytinlikleri yağmalanıyor. BM raporuna göre zeytinlikler bölgenin önemli gelir kaynaklarından biri olmaya devam ediyor.
Bazı analistler bu iddiaların çok ciddi olduğunu ve savaş suçlarının işlenmiş olduğuna yönelik delil olarak görülebileceklerini belirtiyor.