BM’de miting konuşması
Her yıl tekrar eden Birleşmiş Milletler (BM) görüşmelerine iç siyasi malzemeleri götüren ender ülkelerden biriyiz. AB görüşmelerinde ABD’yi, BM görüşmelerinde, AB’yi şikayet ederek düştüğümüz acınası durum pek vahim. Bir sonraki manevra da sürpriz olmaz. Miting meydanlarında, AB ve ABD’yi Türk halkına şikayet ederek, ne kadar kahraman ne kadar gözü pek bir siyaset sergilediğimiz doyasıya alkışlanır.
Türkiye’nin iç açmazları ve problemleri başta Avrupa ülkeleri olmak üzere BM’ye üye diğer ülkeleri zerre kadar ilgilendirmiyor.
BM kürsüsünde konuşma hakkı elde edince, her söylediğinizin can kulağıyla dinlenip, hüsn-ü kabul gördüğünü falan düşünüyorsanız, enaniyet patlaması yaşadığınızın farkında değilsiniz demektir. Miting ve seçim meydanlarında kalabalığın heyecanları, büyük devletlere dayılanarak, posta koyarak ya da “Biz onlara göstereceğiz!” hassasiyetlerine dokunarak köpürtülür. Üçüncü dünya ülkelerinin en büyük siyasi dopingi, emperyal güçlere günü geldiğinde hesap sorma ütopyasında odaklanır. Ama o beklenen gün de nedense bir türlü gelmez.
Türkiye, uluslararası ilişkilerde avantajlarını, şahsi hırs ve kısa vadeli hesaplara gözünü kırpmadan feda eden kırılgan bir yapıya sahip. Çok değil, daha 2016’nın başlarında Suriyeli Mültecilerin, Avrupa ülkelerine karşı bir şantaj unsuru haline getirilip, hem de işportacı ağzıyla, kullanılması bütün dünyanın tepkisini çekmişti. Geçmiş gün, herkes unuttu ama, bu şantajın ardından bir Alman yetkili “Türkiye, mülteci meselesini kriz haline getirirken iki kez düşünmeli!” demişti. Bu hatırlatmadan, AB’nin Türkiye’ye elindeki bir çiçekle bahar yaşatmayacağı imasını ıskalamışız.
Öyle de oldu; ne vize meselesinde ne de Türkiye’nin AB üyeliği noktasında arpa boyu yol alınamıyor. 15 Temmuz darbe senaryosundan sonra, OHAL şemsiyesi ile insani hak ve özgürlük ihlallerinin ayyuka çıkması zaten kötü olan üyelik sürecini daha da berbat etti. BM görüşmeleri devam ederken, Bosna-Hersek için AB üyeliğine yeşil ışık yakılması, AB’nin mülteci şantajını pek ciddiye almadığını gösteren önemli hamlelerden biri oldu.
Yabancı basın, Türkiye’de meydana gelen olayları beklenenden objektif yakaladı. Türk haber kaynaklarının bütün manipülasyonlarına rağmen dünya bir gecede üretilen “Terör örgütü (!)” numarasını yutmadı. Geçen hafta içinde Avrupa’da yayınlanan heyet incelemeleri “Hedefe konulan şahıs ve kurumların darbe girişimlerine müdahil olduklarına dair bir kanıt yok!” neticesine vardı. Yani kimse bir gecede dünyayı tehdit edecek bir terör örgütü ihdas edilebileceğine inanmadı. Aynı iddiayı BM’de seslendirince daha mı inandırıcı olacaktı?
Türk Hükümeti’nin ABD’ye gönderdiği sözde delil ve belgelerde de iddia edilen bir örgüt oluşumuna ve böyle bir darbe girişimine müdahil olduklarına dair ikna edici malzemenin olmadığı söylendi. Dolayısıyla, dünya basınında, Türk Hükümeti’nin iddialarını delillendirebilecek verilere sahip olmadığı gibi bir kanaatin oluşması gayet normal.
Kaldı ki, BM’ye üye diğer ülkeler böyle bir ikna gayretine değer bulunmadı. Sadece Eski Başbakan ve şimdi Sayın Cumhurbaşkanı, emrivakilerle “Okulları kapatın!” uyarısında bulunmuştu ama, o da ciddiye alınmadı. Afrika başta olmak üzere bir çok ülke, yirmi beş senedir, bulundukları ülkelerin kanun ve müfredatlarına uygun eğitim veren okulların kapanması talebini ülke iç işlerine müdahale olarak anladı.
Geçen yıl BM görüşmelerinde, boş sıralara konuşmak zorunda kalan Sayın Cumhurbaşkanı, devlet medyasının fotoshop maharetiyle vaziyeti kurtarmıştı. Bu yıl da dinleyici görüntülerinin, Obama’nın konuşması esnasında çekilenlerden aşırıldığı konuşuldu. Her gün kötüye giden Türkiye imajını artık kimsenin orijinal bulmadığı hal diliyle başka nasıl ifade edilebilir ki?
BM’nin devam ettiği günlerde, dış basının dikkatini çeken haber Altan Kardeşlerin hapse atılması hadisesiydi. Herkes, bütün muhalif sesleri hapse dolduran bir hükümet anlayışının nasıl demokratik olabileceğini merak ediyordu.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın konuşma metninin BM için değil, yaklaşmakta olan erken seçim mitingleri için olduğu her halinden belliydi. Zararı yok. Nasıl olsa o mitinglerde BM’ye katılanlardan kimse olmayacak.
Kadir Gürcan