CHP'nin Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, şu andaki tıkanıklığın temel sebebinin hukuku hiçe sayan bir iktidarın ve cumhurbaşkanının olması olduğunu söyledi. "Sayın Cumhurbaşkanı çıkıp rahatlıkla kaymakamlara 'mevzuatı yok sayın' diyebilecek kadar hukuk devletine inanmamış bir yaklaşım sergiliyor. Bu kabul edilemez." diyen Böke, bu kadar her ince detaydan haberi olan bir Cumhurbaşkanının, Dolmabahçe'de yapılan böyle bir toplantının detayından haberdar olmamasının mümkün olmadığını vurguladı.
Türkiye'nin daha önce Kürt sorununu saf güvenlikçi politikalarla çözmeye çalıştığını ama olmadığını dile getiren Böke, Başbakanın Mardin'de açıkladığı paketi de eleştirdi: "Bu bir TOKİ projesi değil. Orada ihtiyaç duyulan şey, önce insanlara can güvenliğini sağlamak, sonra da yaşam haklarını kullanabilecekleri ekonomik ve sosyal özgürlüğün sağlanmasıdır."
Parti Meclisi'ne seçildikten sonra CHP Sözcüsü olan Selin Sayek Böke, Cihan Haber Ajansı (Cihan) muhabirinin sorularını cevapladı. Son kurultayı, CHP'nin 7 Haziran'da yapmış olduğu siyasi değişimin devamını istediğini işaret ettiği bir kurultay olarak değerlendiren Böke, bu açıdan heyecan duyduğunu belirterek, "Değişim kurultayıydı; bu değişimi biz MYK içinde de görüyoruz. Ama esas mesele; Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu değişime cevap verecek bir programla ortaya çıkmak. Sorumluluğumuz yüksek." ifadelerini kullandı.
Kendisine gösterilen bu teveccühün onurlandırdığını dile getiren Böke, farklılıklarıyla daha yaşanabilir bir Türkiye hayali olduğunu kaydetti. Bunun yolunun da siyasetten geçtiğini belirten Böke, gönlünden geçenin ise çocuklarına teslim edebileceği, onların yaşamaktan heyecan duyacağı bir Türkiye hayali olduğunu ve bunun için de çalışabileceği bir zeminde bulunduğunu vurguladı.
"KALBİMİZİ AÇIP DİNLERSEK ANCAK ANLAYABİLİRİZ"
Hatay'ın daha Doğu'suna gitmediğini dile getiren Böke, Diyarbakır'a yaptığı ziyaretle ilgili gözlemlerini de aktardı. Doğu'nun Batı'ya; Batı'nın Doğu'ya gidebileceği bir gelecek hayal ettiklerini ifade eden Böke, şöyle devam etti: "Şimdi bırakın Batı'nın Doğu'ya gidebilmesini; Diyarbakır'da yaşayana, Diyarbakır'dan göç et diyen bir yaklaşımla karşı karşıyayız. Onun için kalbimizi açtık. Bu çok önemli; farklı coğrafyalarımızda ne yaşandığını, kalbimizi açıp dinlersek ancak anlayabiliyoruz. İkincisi, aklımızı açıp dinliyoruz demiştim; çünkü bir çözüm üretmemiz gerekiyor ve o çözümü de Ankara'da oturarak değil, oraya giderek, bizzat sorunu yaşayanlarla birlikte bu inşa edilecek barışı toplumsallaştıracak bir sistemle yapmamız gerekiyor. Ankara bu işin siyaset zeminidir, bu iş mutlaka siyasetle çözülmelidir ama siyasetle birlikte topluma bu barışı yayacak mekanizmaların da kurulması gerekiyor. Zaten bölgenin de talebi duyulmak, duyulanın bütün Türkiye'ye aktarılması ve bütün Türkiye'nin bunun bir Türkiye sorunu olduğuna vakıf olması. Bu açıdan bu ziyaretleri CHP devamlı hale getirdi."
"TÜRKİYE BU SORUNU SAF GÜVENLİKÇİ POLİTİKALARLA ÇÖZMEYE ÇALIŞTI, OLMADI"
Diyarbakır'da bir vatandaşla yaşadığı diyaloğu da aktaran Böke, vatandaşın da kendi sordukları soruları sorduğunu ifade ederek şöyle konuştu: "Ne oldu da yeniden terörle yaşamaya başladı Türkiye? Ne oldu da kardeşlik bitti; ne oldu da iktidar, kendi gözünün önünde, kentlere silah deposuna dönüştürülmesine izin verdi? Ben de aynı soruları soruyorum. Niçin AKP süreci çöktü? Biz neden çöktüğünü biliyoruz ve alternatifinin ne olması gerektiğini de biliyoruz. Bir üçüncü yol mümkün. Türkiye daha önce bu sorunu saf güvenlikçi politikalarla çözmeye çalıştı; olmadı. Sonra adına çözüm süreci denen AKP süreci yaşandı. Siyaset dışında siyaset yapan, kişiselleştirilmiş, toplumu dahil etmeyen bir süreç tanımlandı. Bu sürecin çökeceği baştan belliydi. Üçüncü yol; bu işin siyasi çözümünü Meclis'te yapmak ve barışı toplumsallaştıracak belli mekanizmaları kurmaktan geçiyor ve CHP burda çok açık bir yol önerisinde de bulunuyor."
"HER İNCE DETAYDAN HABERİ OLAN BİR CUMHURBAŞKANININ, DOLMABAHÇE'DEN HABERDAR OLMAMASI MÜMKÜN DEĞİL"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Dolmabahçe mutabakatından habersiz olduğunu söylemesiyle ilgili bir soruya ise Böke, "Bu kadar her ince detaydan haberi olan bir Cumhurbaşkanının, Dolmabahçe'de yapılan böyle bir toplantının detayından haberdar olmaması mümkün değil. Ama zaten çökecek dediğimiz ve bu süreç işlemez dediğimiz şey de o toplantının doğasında ortaya çıkıyor. Bu toplantılar, gizli kapılar arkasında yapılacak toplantılar değil. Meşru olarak siyaseten Meclis'te bu işin çözülmesi gerekiyor. CHP baştan beri, Meclis'te 'Toplumsal Uzlaşma Komisyonu' kuralım diyor. Bu toplantılar Meclis'te yapılsın. Bu komisyonla beraber çalışacak, sivil toplum kuruluşlarını ve toplumu dahil eden bir ortak akıl heyeti kuralım. Burada akil adamlardan farklı birşey söylüyoruz. Reklam yapmak amacıyla değil, toplumu dahil edecek kapsamlı bir mekanizma kuralım diyoruz. Bunlar olmadığı zaman, neyse süreç çöküyor. O sürecin ne olduğunu bilmeyen bir Cumhurbaşkanı olması mümkün değil ama varolan o sürecin de zaten çökeceği baştan belli. Bir alternatif mümkün, bu alternatif Parlamentodan geçiyor." karşılığını verdi.
"BU BİR TOKİ PROJESİ DEĞİL; ORDA İHTİYAÇ DUYULAN ŞEY, ÖNCE İNSANLARA CAN GÜVENLİĞİNİ SAĞLAMAK"
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Mardin'de açıkladığı paketle ilgili bir soruya da Böke, şu cevabı verdi: "Paketin yaklaşımından çok rahatsızlık duydum. İnsanların hayatlarını yok eden, terör ve terörle mücadale adı altında yaşanan dramların, çözümünün bir inşaat sürecine bağlanması, rahatsızlık verici. Açıkçası o maddelerin toplamı, AKP'nin varolan ekonomik anlayışının ruhunun devam ettiğini gösteriyor. Yani yıkılır, yeniden yapılır. Bu bir TOKİ projesi değil. Orada ihtiyaç duyulan şey, önce insanlara can güvenliğini sağlamak, sonra da yaşam haklarını kullanabilecekleri ekonomik ve sosyal özgürlüğün sağlanmasıdır. Ama bunu sağlamak için önce tamamen yıkıp, sonra sıfırdan inşa etmek değil; yıkılmasına engel olmak, can güvenliğini sağlamak, sonra da iyileştirmek için adım atmak gerekir."
Cizre'de yaşanan olaylarla ilgili HDP ve AK Parti iktidarının söylemleriyle ilgili de Böke, "Türkiye'deki bilgi kirliliği ve eksikliğinin, bu ifade ve basın özgürlüğüyle çok ilişikli olduğu aşikar. Yaşanan bir duruma, iki farklı siyasi partinin durum tespitinde bu derece farklı şeyler söylüyor olması; Türkiye'de ne kadar bilgiye ihtiyaç olduğunun da en somut göstergesi. Bizim burada ilkesel duruşumuz çok net; görev, her bir vatandaşımızın can güvenliğini sağlamaktan geçer. Bunun için de yapılması gereken her şeyin yapılmasını bekliyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
"TÜRKİYE'DE HUKUK DEVLETİNİN İYİLEŞTİRİLMESİ SORUNU VAR"
Yeni Anayasa çalışmalarıyla ilgili bir soruya Böke, Türkiye'de bir anayasa, rejim ya da sistem sorunu olmadığını vurguladı. Türkiye'de hukuk devletinin iyileştirilmesi, özgürlükçü demokrasinin inşası sorunu olduğunu dile getiren Böke, bu komisyonun, 'darbe hukukundan arındırma komisyonu' olduğuna dikkat çekti. Özellikle toplumsal mutabakat gerektiren bütün değişikliklerde süre biçmek kadar hatalı bir şey olamayacağını belirten Böke, 1-12-24 ay; ne kadar sürmesi gerekiyorsa o kadar süreceğini kaydetti. Toplumsal uzlaşı gerektiren konularda zamanın bir kısıt olarak ortaya konamayacağını dile getiren Böke, bunun samimiyetsizliğin en somut örneği olduğuna dikkat çekti.
Başkanlık sistemiyle ilgili bir soruya ise Böke, "Şu andaki tıkanıklığın temel sebebi, hukuku hiçe sayan bir iktidarın olması; hukuku hiçe sayan diyen bir cumhurbaşkanının olması. Sayın Cumhurbaşkanı çıkıp rahatlıkla kaymakamlara mevzuatı yok sayın diyebilecek kadar hukuk devletine inanmamış bir yaklaşım sergiliyor. Bu kabul edilemez. Türkiye bir hukuk ve sosyal devlettir. Bunun inşası için ihtiyaç duyduğumuz şey de özgürlükçü demokrasidir. Türkiye'de bir rejim sorunu yok. Türkiye'nin kendi tarihinden gelen bir Parlamenter sistemi var. Rejimler tek kişinin isteğiyle ortaya çıkmazlar. Rejimler, bir toplumun sosyolojisi, kültürü ve tarihi ışığında ortaya çıkarlar. Türkiye'nin şuanda varolan Parlamenter sistemini, özgürlükçü demokrasi standartlarına yükseltecek iyileştirmelere ihtiyacı var." dedi.
"BİR ÜLKENİN BİR DEVLETİ OLUR; DERİNİ OLMAZ"
AK Parti-derin devlet bağlantısına ilişkin bir soruya da Böke, şu cevabı verdi: "Öncelikle bir ülkenin bir devleti olur ve o devlet bütün vatandaşlarına eşit mesafede, hepsine fırsat eşitliği sağlayacak, can güvenliği sağlayacak ve hepsine eşit imkanlarla bir hayat sağlama yükümlülüğü vardır. Bunun derini olmaz. Hiçbir hali, hiçbir kabuk değiştirmiş şekli de kabul edilemez. Eğer böyle bir şey varsa; buna son verme yükümlülüğü de iktidarın yükümlülüğüdür. Ama yine burada soru sorma gerekliliği ortaya çıkıyor. Ne oldu da Güneydoğu'da buna göz yuman, bu silah depoların ortaya çıkmasına göz yuman bir iktidar oldu? Ne oldu da valilere 'siz bunu görmezden gelin' diyebilme cesareti gösterildi? Esas sorular bunlar diye düşünüyorum."
"HUKUK, SİYASET ÜSTÜDÜR; VATANDAŞIN KİME OY VERDİĞİ, NEYE İNANDIĞI, ETNİK KİMLİKLERDEN BAĞIMSIZ, BÜTÜN BUNLARA KÖR OLMALI"
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın Ergenekon ve Balyoz davalarında değişen mahkeme heyetlerinin birinin müebbet ceza verirken diğerinin beraat vermesine anlam veremediğini söylemesiyle ilgili Böke, "Sayın Bozdağ'ın anlamıyor olması, tabi endişe verici; zira bu sistemi inşa etmiş olanlar, kendileri. CHP baştan beri şunu söylüyor: Hukuk siyasileştirilemez. Hukuk siyaset üstüdür, bütün vatandaşlara kime oy verdiklerinden bağımsız, neye inandıklarından bağımsız, etnik kimliklerinden bağımsız bütün bunlara kör; adalet teslim eden bir sistem olması gerekir. Bunun olabilmesi için de hukukçunun bir siyasi baskı hissetmiyor olması gerekir. Eğer siz bir HSYK kurar ve buralara doğrudan bakanlar, bakanların bürokratlarını dahil ederseniz sistemin içine, o zaman sistem siyasileşir ve bundan hukukçular en çok muzdaripler." şeklinde konuştu.
"GEÇ DE OLSA VİCDANLAR KONUŞUR"
Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın açıklamalarıyla ilgili bir soruya Böke, "Geç de olsa vicdanlar konuşur. Bu bize onu gösteriyor. Siyasi Partiler Yasasının değişerek; siyasetçinin, siyasetçi olduğu dönemde, özgürce vicdanını ortaya koyabileceği bir Türkiye inşasının ihtiyacı olduğunu düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
2016 yılı bütçesiyle ilgili bir soruya ise Böke, her şeyde olduğu gibi AK Parti'nin bütçesinin de gerçeklerden kopuk olduğuna dikkat çekti. Böke, bu kopukluğu en net ortaya koyan çerçevenin 'orta vadeli program'da ortaya konduğunu vurguladı.
Bir başka soru üzerine Türkiye'nin 5 temel alan üzerinde ciddi sorunlar yaşadığının altını çizen Böke, bunların ekonomi, dış politika, toplumsal barış, eğitim ve hukukun üstünlüğü olduğunu söyledi. Fakat Türkiye'nin müthiş bir potansiyeli olduğunu anlatan Böke, önemli olanın o potansiyelini, gerçeğe dönüştürebilecek niyeti olan ve reform yapma iradesi olan bir iktidara kavuşması olduğuna dikkat çekti. Şuandaki AK Parti iktidarında bunların olmadığını ifade eden Böke, reformları sadece konuşmakla yapacağını düşünen bir iktidarın bu 5 alanda sorun çözmesini beklemenin çok gerçekçi olmadığını kaydetti.
"TÜRKİYE'DE FİKİR VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ YOK; ARTIK DUYGU ÖZGÜRLÜĞÜ DE YOK"
Diyarbakır'a yaptığı ziyarette aklında kalan en net fotoğraflardan bir tanesinin, Sur'dan, engelli çocuğunu, eczaneye ilaç almak için çıkarmak zorunda kalan annenin fotoğrafı olduğuna dikkat çeken Böke, ziyaretinin ertesi günü İzmir'de şehit cenazesine katıldığını hatırlatarak, "İzmir'de kalbi kan ağlayan anne ile Diyarbakır'da çocuğuna ilaç alam yükümlülüğü için sokak sokak gezmek zorunda bırakılan annenin dramı, Türkiye'nin dramı esasında. Diyarbakır'da yaşanan sorun, Diyarbakır'da kalmıyor; şehitlerimizin cenazesine İzmir'de gittik. Bütün Türkiye kan ağlıyor. Onun için bu resmi bütün Türkiye görüyor ve yaşıyor ve bütün Türkiye için zaten bir çözüme ihtiyacımız var." dedi.
İnsanları umutlandıracak olanın siyaset olması gerektiğini vurgulayan Böke, Ayşe öğretmenin yaşadıklarını ise "Türkiye'de fikir özgürlüğü, ifade özgürlüğü yok; artık duygu özgürlüğü de yok. Yaşadığınız endişeyi paylaştığınız zaman dahi suçlanabildiğiniz bir siyasi iklim, çok tehlikeli." şeklinde değerlendirdi. CİHAN