Boyun kökümüze atılan üç düğüm

“Haddi zâtında, mümin her zaman hareket halinde olmalıdır. O, çalışırken de dinlenirken de HAREKETİ hayatına esas yapmalıdır. Mesâisini çok iyi tanzim etmeli ve hayatında boşluğa hiç yer bırakmamalıdır.”

SHABER3.COM

SAFVET SENİH - SAMANYOLUHABER.COM 

Teheccüd Namazı ile ilgili olan Buharî’de geçen şöyle bir hadis-i şerif vardır: “Bir insan gece uyuyunca şeytan onun boyun köküne üç düğüm atar. Her düğümü atarken  ‘Önünde uzun bir gece var, RAHAT  UYU!’ der. (Aynen bir zaman ilk okul birinci sınıf kitaplarında –Yat yat uyu!  Uyu uyu yat! Denilip milletin evladına ilk defa uyku öğretildiği gibi…)  O kimse gece uyanıp abdest alırsa, bir düğüm çözülür. (Kur’an okuyarak, tesbih ve tehlil ederek)  Allah’ı ararsa, bir düğüm daha çözülür. Bir de namaz kılarsa, şeytanın düğümlerinin hepsi çözülür. Böylece insan, canlı ve hoş bir hâlet-i ile sabaha erer. Aksi halde içi kararmış ve uyuşuk bir halde sabahlar.’ 
M. Fethullah Gülen Hocaefendi bu hususta diyor ki: “Bazen üzerinize aldığınız  bir SORUMLULUK, altından kalkılmaz gibi olur da çok zorlanırsanız; o işe başlamada biraz çekimser, davranır, az sıkılır ve hatta bunalımlar yaşarsınız. Bir vaaz, bir konferans veya bir yazı vakti gelip kapıya dayanınca dünyanın yükü omuzumuza binmiş gibi olur, MESULİYET’in altında ezilirsiniz. Fakat o meselenin bir KÖŞESİNDEN başlar, PROJESİNİ yapar, ANA  NOKTALARINI  belirlerseniz işin TEMEL  ATKILARINI  ÖRGÜLEMİŞ sayılırsınız. Sonra onu GÜN’e veya SAATLER’e  TAKSİM  ederseniz; on saatlik bir işin bir saatliğini bile yaptığınız zaman içinizde bir rahatlama hissedersiniz, o kadarcık bir çalışma içinize bir mikdar İNŞİRAH  salar. On fasılda bir faslı halletmiş olma düşüncesi on faslı da halledebilecek duygu ve düşünceyi tutuşturur içinizde.  Ondan sonra iğnenizle, tığınızla veya çağınızla yavaş yavaş işlemesi kalır geriye. Bir zaman sonra da karşınıza BÜYÜK  BİR  NAKIŞ  çıkıverir.
Mehmet Ali Hocamız anlatmıştı. “Hafız olmak için  Kur’an Kursuna gitmiştim. Baktım talebeler Kur’an-ı Kerimi önlerine koymuşlar ezberlemeye çalışıyorlar. Ben de çocuğum… ‘Bu koca kitap benim kafama nasıl girer? Ben ne yapacağım diye bir kenara çekilip ağlamaya başladım. Arkadaşlar gidip hocamıza söylemişler. Yanıma gelip ağlama sebebini sordu. Ben de anlattım. ‘Bak, öyle senin sandığın gibi zor değil. Sen şimdi şöyle bir kenara çekil sadece yarım sayfa ezberle gel” dedi. Ben hemen yarım saatte ezberledim ve gidip hocamıza dinlettirdim. ‘Gördün mü yarım saatte yarım sayfayı ne güzel ezberlemişsin. İşte böyle böyle hiç zorlanmadan inşaallah hepsini ezberleyip bitireceksin’ dedi. Ben rahatladım ve elhamdülillah  yoluma devam ettim.”
Hocaefendi, nakış meselesini anlattıktan sonra diyor ki: “Hepsini hallettiğiniz zaman ise, öyle bir rahatlarsınız ki, zafer kazanmış bir komutan, işini başarıyla noktalamış bir iş adamı veya irşad ettiği insanların hepsi üzerinde şöyle-böyle müessir olmuş bir mürşid gibi inşirah yaşarsınız. Bu açıdan rahat düşüncesi, tembellik hücum ettiği zaman hemen PES  dememek, ona karşı mücadele etmek ve iradenin hakkını vermek zor olsa da, netice itibariyle onu aşmak insana öyle bir ZEVK  verir ki, rahatta veya istirahatta o zevki yakalamak mümkün değildir.
“Haddi zâtında, mümin her zaman hareket halinde olmalıdır. O, çalışırken de dinlenirken de HAREKETİ  hayatına esas yapmalıdır. Mesâisini çok iyi tanzim etmeli ve hayatında boşluğa hiç yer bırakmamalıdır.” 
Hocaefendinin bu tesbitlerinden sistemli ve disiplinli çalışmanın önemini anlamış oluyoruz. M. Akif  Ersoy’un dediği gibi, zaten “kâinatın seyr-i mutadı” hiç durmadan bir saat gibi tıkır tıkır işliyor. Biz de bu kainat içinde bir parçayız. Her şey durmadan tıkır tıkır işlerken bizler hem bir insan ve bir Müslüman iken bu fıtrî işleyişin nasıl dışında kalabiliriz?
<< Önceki Haber Boyun kökümüze atılan üç düğüm Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER