Akdoğan yazısında -medya üzerinden tanıyan sıradan Türk vatandaşları için pek renkli bir kişiliği varmış gibi görünmeyen, gafları ve hitabetindeki zayıflığı bilinen- Efkan Ala'yı öyle bir anlattı ki okuyanlar 'bu Efkan Ala bizim bildiğimiz Efkan Ala mı' diye sormadan edemedi.
İnce zevkleri olan, sanattan hoşlanan Efkan Ala mı gerçek, yoksa binlerce kişiyi tutuklatan, emrindeki onbinleri sürdüren, işsiz bırakan, kapı kırdıran/adam aldıran, mevzuat yırttıran Efkan Ala mı gerçek?
Musiki eserlerinin sözlerini ezbere okuyan Ala mı gerçek, Kutadgu Bilig imtihanı yaşayan Ala mı?
Kırlangıç gurmesi Efkan Ala mı gerçek, Cumhuriyet tarihinin en büyük terör saldırılarına maruz kalınan dönemin başarısız İçişleri Bakanı mı gerçek?
İşte yazıdan ilgili bölüm.
***
“Ala, İstanbul siyasalı bitirmiş, okulunun Türk siyasetine damga vuracak ve (özellikle mülki idarede) Ankara siyasalın pabucunu dama atacak şekilde parlamasına sebep olmuştur.
Kayak yapmak, zıpkınla balık tutmak, mantar toplama festivallerine katılmak onun bilinmeyen yönleridir.
Ala, çok güzel kırlangıç buğlama yapar, Hint lokantasının müdavimidir.
Müzik dinleyelim dediğinde çevresindekiler ‘yapma ya diyerek uzaklaşmaya başlar’. Çünkü klasik sanat musikisinin en eski parçalarını dinlemekle de kalmaz, sözlerini okumaya başlar.
“Gülşende yine âh ü enin eyledi bülbül
Bir nakş okuyup savt-ı hezâr eyledi bülbül
Olmaz deheni yâre müşâbih deyû gonce
Gül mushâfını açdı yemin eyledi bülbül”...
Abdulkadir Meragi’den Buharizade Mustafa Itri’ye, Dede Efendi’den Şevki beye kadar birçok sanat üstadının hayranıdır.”