Siyasetçi ve araştırmacı Tarhan Erdem, belediyelere kayyım atanmasının kanun ve anayasadaki hükümlerle çeliştiğini anlattığı yazısında çarpıcı sorular yöneltti. T24’te yayınlanan yazısında Erdem şu sorulara cevap verilmesini istedi: “Eğer İçişleri Bakanlığı’nın gerekçeleri doğruysa, yani bütçe yardımları ve halktan belediye kararlarıyla toplanan paralar, belediye meclisi kararları, bütçe, merkezi idare genel muhasebe kuralları, merkezi idarenin bütçesi hükümleri, Belediye Kanunu hükümleri… ve diğerlerine aykırı davranış vardı da, niçin şimdiye kadar bir belediye başkanı, muhasebecisi, yargılanıp muhakeme edilmedi?”
Bu konu pek çok soruyu açar, birkaçını yazayım: Belediyelerin eline geçen parayı keyfi olarak harcama hakkı nerede yazılıdır? Eğer belediye başkanları halkın parasını terör örgütüne bir biçimde tahsis etme yolu bulmuşlarsa, bu açık eşkıyalıktır? Bu eşkıyalığa kim izin verdi şimdiye kadar? Suçu cezasız bırakmama yolunu kim kapıyor? Yargıya gidildi de, başa çıkılamadı mı? Halkın parasının terör örgütüne gönderilmesinin gerçek sorumlusu kimdir, hangi organımızdır? Meclis mi, hükümet mi, yargı mı, belediyeler mi? Birisi bu soruyu demagojiden uzak, namuslu olarak cevaplandırmalıdır.”
Tarhan Erdem’in yazısının tamamı şöyle:
Halkın parasını teröre 28 belediye mi gönderiyor?
İçişleri Bakanlığı dün, “PKK-KCK ve FETÖ terör örgütlerine yardım ve destek vermekten dolayı haklarında yürütülen soruşturma ve kovuşturmalar kapsamında 28 belediye başkanının (24’ü PKK-KCK, 4’ü FETÖ)” görevden uzaklaştırıldığını, “belediye başkanlarının 2’si il, 24’ü ilçe, 2’si belde belediye başkanıdır ve 12’sinin halen tutuklu” olduğunu açıklamıştır.
Başkan ve belediye meclisi üyeleri görevden uzaklaştırılan 28 belediyenin 4’ünün, kayyum atama nedeni, atanan kayyumun özelliği diğer 24 belediyeden farklıdır.
Aşkale (Erzurum), Pozantı (Adana), Çamoluk (Giresun), Ilgın (Konya) ilçe belediye başkanları FETÖ bağlantısı nedeniyle görevden uzaklaştırılmışlar, bunlardan üçünde belediye başkan vekili ağustos ayında belediye meclislerince seçilmiş, şimdi o belediyede belediye meclisince başkan seçilmiş bir belediye meclisi üyesi İçişleri Bakanlığı’nca kayyumluğa getirilmiştir.
Bu ilçelerde, belediye meclisi üyelerinin görevine son verilip verilmediği, bu satırlar yazılıncaya kadar açık değildi.
Geriye kalan 24 belediyenin ayrımı şöyledir: 2 (Batman ve Hakkari) il merkezi belediyesi, 20 (Ağrı, Batman, Diyarbakır, Erzurum, Iğdır, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Van illerine bağlı) ilçe belediyesi ve 2 de, (Van ve Iğdır illeri iki ilçesine bağlı) belde belediyesidir.
Görevden uzaklaştırılan bu belediyelere il merkezlerinde vali yardımcısı, ilçelerde o ilçe kaymakamı veya vali yardımcısı kayyum atanmıştır.
İÇİŞLERİNE KAYYIM ATAMA YETKİSİ VERİLMESİ, ANAYASAYA AYKIRI
Kendi görüşümü belirtmeden, İçişleri Bakanlığı’nın bu olayla ilgili dün açıklanan gerekçesinden bir iki cümle vermek istiyorum:
“Demokrasi ve hukuk devleti anlayışında millet iradesinin yerel yönetimlere yansıması esastır. Ancak, milli iradeyi gasp edenlere karşı tedbir almak devletin asli görevidir. … Vatandaşlarımızın verdiği vergilerle oluşan kaynaklar ve verdiği oyla oluşan siyasi irade, terör örgütlerine devşirilemez.”
Anayasamızda, demokrasinin genel ilkelerine aykırı olsa da, “Merkezi idare, mahalli idareler üzerinde …, kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idari vesayet yetkisine sahiptir” hükmü bulunmakla birlikte, son çıkan kanun hükmünde kararnamelerdeki birçok hüküm gibi, hükümete ve İçişleri Bakanlığı’na belediyelere kayyum atanması yetkisi verilmesi de, Anayasa’ya aykırıdır.
GÖREVDEN UZAKLAŞTIRMA HAKKI VARSA, SEÇİM TUTANAĞINI HÜKÜMSÜZ KILMA HAKKI DA MI VAR?
Hükümetin mahalli idareler üzerinde vesayet yetkisi bulunması, belediye başkan ve üyelerinin görevlerine son verme yetkisi vermez.
Halkın oyuyla seçilmiş bir kişinin tutanağı ve sonucunu ortadan kaldırmak anlamındaki “görevden uzaklaştırma hakkı” varsa, seçim tutanağını hükümsüz kılma hakkı var demektir.
Bu durumda neyi tartışıyoruz? “Milli irade” hükümetin kabulüne bağlıysa, “egemenlik milletindir” diye söylemek ve yazmanın anlamı kalmaz.
Bugün böyle bir yerdeyiz aslında!
Bu karar varken, kimse demokrasiden bahsetmesin!
KAYNAK TERÖRE AKTARILIYORSA, ŞİMDİYE DEK YARGILANMIŞ BELEDİYE BAŞKANI, MUHASEBECİ VAR MI?
Gelelim kararın diğer yanına:
Eğer İçişleri Bakanlığı’nın gerekçeleri doğruysa, yani bütçe yardımları ve halktan belediye kararlarıyla toplanan paralar, belediye meclisi kararları, bütçe, merkezi idare genel muhasebe kuralları, merkezi idarenin bütçesi hükümleri, Belediye Kanunu hükümleri… ve diğerlerine aykırı davranış vardı da, niçin şimdiye kadar bir belediye başkanı, muhasebecisi, yargılanıp muhakeme edilmedi.
Bu konu pek çok soruyu açar, birkaçını yazayım:
Belediyelerin eline geçen parayı keyfi olarak harcama hakkı nerede yazılıdır?
Eğer belediye başkanları halkın parasını terör örgütüne bir biçimde tahsis etme yolu bulmuşlarsa, bu açık eşkıyalıktır? Bu eşkıyalığa kim izin verdi şimdiye kadar?
Suçu cezasız bırakmama yolunu kim kapıyor? Yargıya gidildi de, başa çıkılamadı mı?
Halkın parasının terör örgütüne gönderilmesinin gerçek sorumlusu kimdir, hangi organımızdır? Meclis mi, hükümet mi, yargı mı, belediyeler mi?
Birisi bu soruyu demagojiden uzak, namuslu olarak cevaplandırmalıdır.
28 BELEDİYE NEYE GÖRE BELİRLENDİ?
Eğer kuralsızlık varsa bütününe ait yeniden kural konulmalıdır. Yok bazı belediyeler kuralı kötü kullanıyorsa, kötü kullanan dün kayyum atanan 28 belediye midir?
Bu soru doğru ve açık cevaplanmaz ise, dünkü işlem kabul edilemeyecek keyfiliktir!
Bir yerdekini cezalandırmak, diğer yüzlerce yerdekini göz ardı etmek? Böyle bir usul devlet hayatında kabul edilebilir mi?
Maliye’nin bir raporu var mı gerekçenin yazdıklarını tespit eden? Varsa o yayınlansın, hep birlikte düşünelim bu sorun nasıl çözülebilir diye.
Niçin önce bu 28 belediye? Kim belirledi bu belediyeleri; sıralama esası nedir?